Medine döneminde inmiştir. 200 âyettir. Sûre, adını 33. âyette geçen “Âl-i İmrân” tamlamasından almıştır. Âl-i İmrân, İmrân ailesi demektir.


الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىَ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذا بَاطِلاً سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ ﴿١٩١﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

ellezîne yezkurûne allâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbi-him ve yetefekkerûne fî halkı es semâvâti ve el ardı rabbe-nâ mâ halakte hâzâ bâtılân subhâne-ke fe kı-nâ azâbe en nârı
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
ellezîne onlar
yezkurûne allâhe Allah'ı zikrederler
kıyâmen ayakta iken
ve kuûden ve oturur iken
ve alâ cunûbi-him ve yanları üzere iken, yatarken
ve yetefekkerûne ve tefekkür ederler, düşünürler
fî halkı es semâvâti göklerin yaratılışı hakkında
ve el ardı ve arz, yeryüzü, yerler, yer
rabbe-nâ Rabbimiz
mâ halakte hâzâ Sen bunu yaratmadın
bâtılân batıl olarak, faydasız, boşuna
subhâne-ke Sen Subhan'sın (Seni tesbih ve tenzih ederiz)
fe kı-nâ o zaman, artık bizi koru
azâbe en nârı ateşin azabı

Onlar (ulûl elbab, lüblerin, Allah'ın sır hazinelerinin sahipleri), ayaktayken, otururken, yan üstü yatarken (daima) Allah'ı zikrederler. Ve göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler (ve derler ki): "Ey Rabbimiz! Sen bunları bâtıl olarak (boşuna) yaratmadın. Sen Subhan'sın, artık bizi ateşin azabından koru.

ÂLİ İMRÂN SURESİ 191. Ayeti Harun Yıldırım Meali

Onlar ki, ayakta iken, otururken, yanları üzerinde yatarken Allah’ı zikrederler ve gökler ile yerin yaratılışı hakkında düşünerek şöyle derler: “Rabbimiz sen bunları boşuna yaratmadın, seni tesbih ederiz, artık bizi ateş azabından koru!”

Harun Yıldırım