Mekke döneminde inmiştir. 69 âyettir. Sûre, adını 41. âyette geçen “el-Ankebût” kelimesinden almıştır. Ankebût, dişi örümcek demektir.


وَالَّذِينَ جَاهَدُوا فِينَا لَنَهْدِيَنَّهُمْ سُبُلَنَا وَإِنَّ اللَّهَ لَمَعَ الْمُحْسِنِينَ ﴿٦٩﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

ve ellezîne câhedû fînâ le nehdiyenne-hum subule-nâ ve innallâhe (inne allâhe) le mea el muhsinîne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
ve ellezîne ve o kimseler, onlar
câhedû cihad edenler
fînâ bizim uğrumuzda
le elbette, mutlaka
nehdiyenne-hum onları mutlaka ulaştırırız
subule-nâ bizim yollarımız
ve innallâhe (inne allâhe) ve muhakkak ki Allah
le elbette, mutlaka
mea beraber
el muhsinîne muhsinler

Ve Bizim uğrumuzda (nefsleri ile ve Allah’ın düşmanları ile) cihad edenleri, mutlaka Bizim yollarımıza (Sıratı Mustakîmler’e) hidayet ederiz (ulaştırırız). Ve muhakkak ki Allah, mutlaka muhsinlerle beraberdir.

ANKEBÛT SURESİ 69. Ayeti Ahmed Hulusi Meali

Biz'e (ermek için nefsine karşı) savaş verenlere gelince, elbette onları yollarımıza ulaştıracağız. . . Kesinlikle Allâh, yakîn ehliyle (ihsan sahibi {Allâh'a görüyormuşçasına yönelen}) elbette beraberdir! (Mâiyet sırrı. )

Ahmed Hulusi