Medine döneminde inmiştir. Kur’an-ı Kerim’in en uzun sûresi olup 286 âyettir. Adını, 67-73. âyetlerde yer alan “bakara (sığır)” kelimesinden alır.


لَّيْسَ الْبِرَّ أَن تُوَلُّواْ وُجُوهَكُمْ قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَلَكِنَّ الْبِرَّ مَنْ آمَنَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَالْمَلآئِكَةِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيِّينَ وَآتَى الْمَالَ عَلَى حُبِّهِ ذَوِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَالسَّآئِلِينَ وَفِي الرِّقَابِ وَأَقَامَ الصَّلاةَ وَآتَى الزَّكَاةَ وَالْمُوفُونَ بِعَهْدِهِمْ إِذَا عَاهَدُواْ وَالصَّابِرِينَ فِي الْبَأْسَاء والضَّرَّاء وَحِينَ الْبَأْسِ أُولَئِكَ الَّذِينَ صَدَقُوا وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ ﴿١٧٧﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

leyse el birre en tuvellû vucûhe-kum kıbele el maşrıkı ve el magrıbi ve lâkinne el birre men âmene billâhi (bi allâhi) ve el yevmi el âhırı ve el melâiketi ve el kitâbi ve en nebiyyine ve âte el mâle alâ hubbi-hi zevî el kurbâ ve el yetâmâ ve el mesâkîne ve ibne es sebîli ve es sâilîne ve fî er rıkâbi ve ekâme es salâte ve âte ez zekâte ve el mûfûne bi ahdi-him izâ âhedû ve es sâbirîne fî el be'sâi ve ed darrâi ve hîne el be'si ulâike ellezîne sadakû ve ulâike hum(u) el muttekûne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
leyse değil
el birre birr, ebrar kılacak davranış biçimi
en tuvellû dönmeniz, yönelmeniz
vucûhe-kum yüzleriniz
kıbele yön, cihet
el maşrıkı doğu
ve el magrıbi ve batı
ve lâkinne ve lâkin, fakat
el birre birr, ebrar kılacak davranış biçimi
men kim
âmene âmenû oldu (Allah'a ulaşmayı diledi) îmân etti
billâhi (bi allâhi) Allah'a
ve el yevmi el âhırı ve sonraki gün
ve el melâiketi ve melekler
ve el kitâbi ve kitap
ve en nebiyyine ve peygamberler
ve âte ve verdi
el mâle mal
alâ hubbi-hi ona sevgi duyma, sevme
zevî el kurbâ yakınlık sahipleri, akrabalar
ve el yetâmâ ve yetimler
ve el mesâkîne ve çalışamayacak durumdaki ihtiyarlar
ve ibne es sebîli ve yolcu
ve es sâilîne ve isteyenler (muhtaçlar)
ve fî er rıkâbi ve kölelerin, esirlerin kurtulması hakkında, konusunda (kurtulması için)
ve ekâme es salâte namazı ikame etti, devam ettirdi
ve âte ez zekâte ve zekât verdi
ve el mûfûne ve vefa eden, hakkıyla yerine getiren
bi ahdi-him (onların) ahdlerini
izâ âhedû ahd verdikleri zaman
ve es sâbirîne ve sabredenler
fî el be'sâi sıkıntıda, musîbet isabet ettiği zaman, hastalıkta
ve ed darrâi ve darlık, zorluk, zaruret
ve hîne ve o zamanda, o hallerde
el be'si şiddetli savaş
ulâike işte onlar
ellezîne sadakû onlar sadık oldular, sadık olanlar
ve ulâike ve işte onlar
hum(u) el muttekûne onlar muttakiler, takva sahipleri

Yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz (hakiki îmânı yansıtan) BİRR (ebrar kılacak davranış biçimi) değildir. Lâkin birr, kişinin, Allah’a, yevm’il âhire (Allah’a ulaşılan sonraki güne, hidayet gününe, vuslat gününe) meleklere, Kitab’a ve peygamberlere îmân etmesi ve sevdiği maldan, akrabalara (yakınlık sahiplerine) yetimlere, miskinlere (çalışamaz durumda olan ihtiyarlara), yolda kalmış yolculara, isteyen (muhtaçlara), köle ve (kurtulmaları için) esirlere vermesi ve namazı kılması, zekâtı vermesidir. Ve (Allah’a ve insanlara) ahd verdikleri zaman ahdlerine vefa edenler (yerine getirenler), zorlukta ve darlıkta ve şiddetli savaş halinde sabredenler, işte onlar sadık olanlardır. İşte onlar muttekilerdir (takva sahibi olanlardır).

BAKARA SURESİ 177. Ayeti Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Erginlik değil: yüzlerinizi kâh gün doğu tarafına çevirmeniz kâh batı, ve lâkin eren o kimsedir ki Allaha, Ahıret gününe, Melâikeye, Kitaba ve bütün Peygamberlere iman edip karabeti olanlara, öksüzlere, bîçarelere yolda kalmışa, dilenenlere ve esirler uğrunda seve seve mal vermekte, hem namazı kılmakta hem zekâtı vermekte, bir de andlaştıkları vakit ahidlerini yerine getirenler, hele sıkıntı ve hastalık hallerinde ve harbin şiddeti zamanında sabr-ü sebat edenler işte bunlardır o sadıklar ve işte bunlardır o korunan müttekiler

Elmalılı Hamdi Yazır