BAKARA SURESİ 282. Ayeti Diyanet Vakfi Meali
Medine döneminde inmiştir. Kur’an-ı Kerim’in en uzun sûresi olup 286 âyettir. Adını, 67-73. âyetlerde yer alan “bakara (sığır)” kelimesinden alır.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِذَا تَدَايَنتُم بِدَيْنٍ إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى فَاكْتُبُوهُ وَلْيَكْتُب بَّيْنَكُمْ كَاتِبٌ بِالْعَدْلِ وَلاَ يَأْبَ كَاتِبٌ أَنْ يَكْتُبَ كَمَا عَلَّمَهُ اللّهُ فَلْيَكْتُبْ وَلْيُمْلِلِ الَّذِي عَلَيْهِ الْحَقُّ وَلْيَتَّقِ اللّهَ رَبَّهُ وَلاَ يَبْخَسْ مِنْهُ شَيْئًا فَإن كَانَ الَّذِي عَلَيْهِ الْحَقُّ سَفِيهًا أَوْ ضَعِيفًا أَوْ لاَ يَسْتَطِيعُ أَن يُمِلَّ هُوَ فَلْيُمْلِلْ وَلِيُّهُ بِالْعَدْلِ وَاسْتَشْهِدُواْ شَهِيدَيْنِ من رِّجَالِكُمْ فَإِن لَّمْ يَكُونَا رَجُلَيْنِ فَرَجُلٌ وَامْرَأَتَانِ مِمَّن تَرْضَوْنَ مِنَ الشُّهَدَاء أَن تَضِلَّ إْحْدَاهُمَا فَتُذَكِّرَ إِحْدَاهُمَا الأُخْرَى وَلاَ يَأْبَ الشُّهَدَاء إِذَا مَا دُعُواْ وَلاَ تَسْأَمُوْاْ أَن تَكْتُبُوْهُ صَغِيرًا أَو كَبِيرًا إِلَى أَجَلِهِ ذَلِكُمْ أَقْسَطُ عِندَ اللّهِ وَأَقْومُ لِلشَّهَادَةِ وَأَدْنَى أَلاَّ تَرْتَابُواْ إِلاَّ أَن تَكُونَ تِجَارَةً حَاضِرَةً تُدِيرُونَهَا بَيْنَكُمْ فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَلاَّ تَكْتُبُوهَا وَأَشْهِدُوْاْ إِذَا تَبَايَعْتُمْ وَلاَ يُضَآرَّ كَاتِبٌ وَلاَ شَهِيدٌ وَإِن تَفْعَلُواْ فَإِنَّهُ فُسُوقٌ بِكُمْ وَاتَّقُواْ اللّهَ وَيُعَلِّمُكُمُ اللّهُ وَاللّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ ﴿٢٨٢﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
yâ eyyuhe | ey |
ellezîne | onlar |
âmenû | âmenû oldular (Allah'a ulaşmayı dilediler) îmân ettiler |
izâ | olduğu zaman, olunca |
tedâyentum | birbirinize borçlandınız |
bi deynin | bir borç ile |
ilâ ecelin | bir süreye kadar |
musemmen | isimlendirilmiş, belirlenmiş |
fektubûhu (fe uktubû-hu) | o zaman, olunca onu yazın |
vel yektub (ve li yektub) | ve yazsın |
beyne-kum | sizin aranızda |
kâtibun | kâtip, yazıcı |
bi el adli | adalet ile |
ve lâ ye'be | ve çekinmesin |
kâtibun | kâtip, yazıcı |
en yektube | yazmanız |
kemâ | gibi |
alleme-hu | ona öğretti |
allâhu | Allah |
felyektub (fe li yektub) | böylece, aynı şekilde yazsın |
velyumlilillezî | ve imlâ ettirsin, yazdırsın ki o |
aleyhi | onun üzerinde, üzerine |
el hakku | hak |
velyettekıllâhe | ve Allah'a karşı takva sahibi olsun, (ve li yetteki allahe) (ve Allah'tan çekinsin) |
rabbe-hu | (onun) Rabbi |
ve lâ yebhas | ve eksiltmesin |
min-hu şey'en | ondan birşey |
fe | artık, fakat |
in kâne | eğer, olursa |
ellezî | ki o, o |
aleyhi | onun üzerinde |
el hakku | hak |
sefîhan | sefil, akılsız, akıl edemeyen |
ev | veya |
daîfen | küçük, güçsüz |
ev | veya |
lâ yestatîu | muktedir değil |
en yumille | yazdırmaya |
huve | o |
felyumlil (fe li yumlil) | o zaman, o taktirde yazdırsın |
veliyyu-hu | onun velisi |
bi el adli | adalet ile |
ve isteşhidû | ve şahitler tutun |
şehîdeyni | iki şahit |
min ricâli-kum | erkeklerinizden |
fe in lem yekûnâ | fakat bulunmuyorsa, bulunamıyorsa |
raculeyni | iki erkek |
fe | o zaman, o taktirde |
raculun | bir erkek |
ve imraetâni | ve iki kadın |
mimmen (min men) | o kimselerden, onlardan |
terdavne | razı olacağınız |
min eş şuhedâi | şahitlerden |
en tedılle | dalâlette olması, unutması |
ıhdâ-humâ | ikisinden birisi, onlardan birisi |
fe | o taktirde, o zaman |
tuzekkire | hatırlatır |
ıhdâ-huma | ikisinden birisi, onlardan birisi |
el uhrâ | diğeri |
ve lâ ye'be | ve kaçınmasın |
eş şuhedâu | şahitler |
izâ | olduğu zaman, olunca |
mâ duû | davet edildikleri şey (şahitlik) |
ve lâ tes'emû | ve usanmayın, üşenmeyin |
en tektubû-hu | onu yazmanız |
sagîran | küçük |
ev | veya |
kebîran | büyük |
ilâ eceli-hi | (onun) onu vadesine kadar |
zâlikum | işte bu |
aksatu | en adaletli |
inde allâhi | Allah'ın katında |
ve akvemu | ve en sağlam |
li eş şehâdeti | şahitlik için, şahitliğe |
ve ednâ | ve daha yakın |
ellâ tertâbû | şüphe etmemeniz |
illâ | ancak, hariç |
en tekûne | olmanız |
ticâreten | ticaret |
hâdıraten | hazır olan |
tudîrûne-hâ | onu tedvir ediyorsunuz, onu devre- |
beyne-kum | kendi aranızda |
fe | o taktirde, o zaman |
leyse | değil, yoktur |
aleykum | sizin üzerinize |
cunâhun | bir günah |
ellâ tektubû-hâ | onu yazmamanız |
ve eşhidû | ve şahit tutun |
izâ tebâya'tum | alışveriş, anlaşma yaptığınız zaman |
ve lâ yudârra | ve zarar verilmesin |
kâtibun | kâtip, yazıcı |
ve lâ şehîdun | ve şahitler olmasın |
ve in tef'alû | ve eğer yaparsanız |
fe | o zaman, o taktirde, bundan sonra |
inne-hu | muhakkak ki o, mutlaka o |
fusûkun | fısktır |
bi-kum | size, kendinize |
ve ittekû | ve takva sahibi olun |
allâhe | Allah |
ve yuallimu-kum | ve size öğretiyor |
allâhu | Allah |
ve allâhu | ve Allah |
bi kulli şey'in | herşeyi |
Ey âmenû olanlar! Birbirinize belirli bir süreye kadar borç verdiğiniz zaman onu yazın (senet yapın). Aranızda bir kâtip onu adaletle yazsın. Ve kâtip, Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin, aynı şekilde yazsın. Üzerinde hak bulunan (borçlu) da yazdırsın. Ve Rabbi olan Allah'a karşı takva sahibi olsun (ve emirlerinden sakınsın) ve ondan bir şey eksiltmesin. Fakat, eğer üzerinde hak olan (borçlu) olan kişi, sefih (aklı ermeyen) veya zayıf (küçük, güçsüz) ise veya kendisi onu (söyleyip) yazdıramayacak bir durumda ise o taktirde velîsi onu adaletle yazdırsın. Ve erkeklerinizden iki kişiyi şahit tutun. Fakat eğer iki erkek bulunamıyorsa, o zaman şahitlerden razı olacağınız bir erkek ve iki kadını (şahit) tutun ki, ikisinden biri unutursa o taktirde, diğeri ona hatırlatır. Şahitler çağrıldıkları zaman (şahitlikten) kaçınmasınlar. Borç büyük olsun, küçük olsun vadesine kadar onu yazmaktan usanmayın. İşte bu, Allah'ın katında en adil ve şahitlik için en sağlam, şüphe etmemeniz için en yakın olandır. Ancak aranızda devretmeye hazır olan peşin bir ticaret (alım-satım) ise o zaman bunu yazmamanızdan dolayı sizin üzerinize bir günah yoktur. Alım-satım yaptığınız zaman da şahit tutun. Kâtibe (yazıcıya) ve şahitlere bir zarar verilmesin. Eğer bunu yaparsanız (bir zarar verirseniz), bundan sonra o mutlaka sizin için bir fısk olur. Allah'a karşı takva sahibi olun. Allah size öğretiyor. Ve Allah, herşeyi en iyi bilendir.
BAKARA SURESİ 282. Ayeti Diyanet Vakfi Meali
Ey iman edenler! Belirlenmiş bir süre için birbirinize borçlandığınız vakit onu yazın. Bir kâtip onu aranızda adaletle yazsın. Hiçbir kâtip Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan geri durmasın; (her şeyi olduğu gibi) yazsın. Üzerinde hak olan kimse (borçlu) da yazdırsın, Rabbinden korksun ve borcunu asla eksik yazdırmasın. Şayet borçlu sefih veya aklı zayıf veya kendisi söyleyip yazdıramayacak durumda ise, velisi adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki de şahit bulundurun. Eğer iki erkek bulunamazsa rıza göstereceğiniz şahitlerden bir erkek ile -biri yanılırsa diğerinin ona hatırlatması için- iki kadın (olsun). Çağırıldıkları vakit şahitler gelmemezlik etmesin. Büyük veya küçük, vâdesine kadar hiçbir şeyi yazmaktan sakın üşenmeyin. Böyle yapmanız Allah nezdinde daha adaletli, şehadet için daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için daha uygundur. Ancak aranızda yapıp bitirdiğiniz peşin bir ticaret olursa, bu durum farklıdır. Bu durumda onu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. (Genellikle) alış-veriş yaptığınızda şahit tutun. Ne yazan, ne de şahit zarara uğratılsın. Eğer bunu yaparsanız (zarar verirseniz) şüphe yok ki bu, sizin yoldan çıkmanız demektir. Allah'tan korkun. Allah size gerekli olanı öğretiyor. Allah her şeyi bilmektedir.
Diyanet Vakfi