BELED SURESİ Cemal Külünkoğlu Meali
Mekke döneminde inmiştir. 20 âyettir. Sûre, adını ilk âyetteki “el-Beled” kelimesinden almıştır. Beled, şehir, belde demektir.
لَا أُقْسِمُ بِهَذَا الْبَلَدِ ﴿١﴾
90/BELED SURESİ-1. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lâ uksimu bi hâzâl beled(beledi).
(1-2) Yemin ederim bu beldeye (Mekke şehrine) ki, sen bu şehirde oturacaksın!
وَأَنتَ حِلٌّ بِهَذَا الْبَلَدِ ﴿٢﴾
90/BELED SURESİ-2. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve ente hıllun bi hâzâl beled(beledi).
(1-2) Yemin ederim bu beldeye (Mekke şehrine) ki, sen bu şehirde oturacaksın!
وَوَالِدٍ وَمَا وَلَدَ ﴿٣﴾
90/BELED SURESİ-3. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve vâlidin ve mâ veled(velede).
(3-4) Ve andolsun babaya (İbrahim'e) ve ondan meydana gelen çocuğa (İsmail'e) ki, biz insanı (hayatında karşılaşacağı) birtakım zorluklar, zahmetler ve sıkıntılar içinde yarattık.
لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي كَبَدٍ ﴿٤﴾
90/BELED SURESİ-4. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lekad halaknâl insâne fî kebedin.
(3-4) Ve andolsun babaya (İbrahim'e) ve ondan meydana gelen çocuğa (İsmail'e) ki, biz insanı (hayatında karşılaşacağı) birtakım zorluklar, zahmetler ve sıkıntılar içinde yarattık.
أَيَحْسَبُ أَن لَّن يَقْدِرَ عَلَيْهِ أَحَدٌ ﴿٥﴾
90/BELED SURESİ-5. AYET (Meâlleri Kıyasla): E yahsebu en len yakdira aleyhi ehadun.
O, kendisine kimsenin güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?
يَقُولُ أَهْلَكْتُ مَالًا لُّبَدًا ﴿٦﴾
90/BELED SURESİ-6. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yekûlu ehlektu mâlen lubedâ(lubeden).
“Ben, yığınla servet tükettim!” diyerek övünüp duruyor.
أَيَحْسَبُ أَن لَّمْ يَرَهُ أَحَدٌ ﴿٧﴾
90/BELED SURESİ-7. AYET (Meâlleri Kıyasla): E yahsebu en lem yerahû ehadun.
Kendisini hiç kimsenin görmediğini mi sanıyor?
أَلَمْ نَجْعَل لَّهُ عَيْنَيْنِ ﴿٨﴾
90/BELED SURESİ-8. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lem nec’al lehu ayneyn(ayneyni).
(8-9) Biz ona iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi?
وَلِسَانًا وَشَفَتَيْنِ ﴿٩﴾
90/BELED SURESİ-9. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lisânen ve şefeteyn(şefeteyni).
(8-9) Biz ona iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi?
وَهَدَيْنَاهُ النَّجْدَيْنِ ﴿١٠﴾
90/BELED SURESİ-10. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve hedeynâhun necdeyn(necdeyni).
Biz ona (eğri ve doğru) iki yol göstermedik mi?.
فَلَا اقْتَحَمَ الْعَقَبَةَ ﴿١١﴾
90/BELED SURESİ-11. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe lâktehamel akabete.
Fakat o, çetin işe atılmadı.
وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْعَقَبَةُ ﴿١٢﴾
90/BELED SURESİ-12. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ edrâke mâl akabetu.
Bildin mi, o çetin iş nedir?
فَكُّ رَقَبَةٍ ﴿١٣﴾
90/BELED SURESİ-13. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fekku rakabetin.
O tutsak bir boynu çözmek (köle azat etmek/insanları özgürlüğüne kavuşturmak)tır.
أَوْ إِطْعَامٌ فِي يَوْمٍ ذِي مَسْغَبَةٍ ﴿١٤﴾
90/BELED SURESİ-14. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ev ıt’âmun fî yevmin zî mesgabetin.
(14-16) Yahut açlık gününde yakın olan bir yetimi veya hiçbir şeyi olmayan bir yoksulu doyurmaktır.
يَتِيمًا ذَا مَقْرَبَةٍ ﴿١٥﴾
90/BELED SURESİ-15. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yetîmen zâ mekrabetin.
(14-16) Yahut açlık gününde yakın olan bir yetimi veya hiçbir şeyi olmayan bir yoksulu doyurmaktır.
أَوْ مِسْكِينًا ذَا مَتْرَبَةٍ ﴿١٦﴾
90/BELED SURESİ-16. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ev miskînen zâ metrabetin.
(14-16) Yahut açlık gününde yakın olan bir yetimi veya hiçbir şeyi olmayan bir yoksulu doyurmaktır.
ثُمَّ كَانَ مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ وَتَوَاصَوْا بِالْمَرْحَمَةِ ﴿١٧﴾
90/BELED SURESİ-17. AYET (Meâlleri Kıyasla): Summe kâne minellezîne âmenû ve tevâsav bis sabri ve tevâsav bil merhameti.
Sonra, inanıp birbirlerine sabır ve merhamet tavsiye edenlerden olmaktır.
أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ ﴿١٨﴾
90/BELED SURESİ-18. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ulâike ashâbul meymeneti.
İşte bunlar ahiret mutluluğuna erenler (amel defterleri sağdan verilenlerdir).
وَالَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِنَا هُمْ أَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ ﴿١٩﴾
90/BELED SURESİ-19. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne keferû bi âyâtinâ hum ashâbul meş’emeti.
Ayetlerimizi inkâr edenler ise, onlar (amel defterleri soldan verilen) kötülüğe batmış kimselerdir.
عَلَيْهِمْ نَارٌ مُّؤْصَدَةٌ ﴿٢٠﴾
90/BELED SURESİ-20. AYET (Meâlleri Kıyasla): Aleyhim nârun mu’sadetun.
Onlara (kapıları) üzerlerine (sımsıkı) kapatılacak bir ateş vardır!