Mekke döneminde inmiştir. 68-70. âyetlerin Medine döneminde indiği konusunda bir rivayet de vardır. 77 âyettir. Sûre, adını ilk âyette geçen “el-Furkân” kelimesinden almaktadır. Furkân, “hak ile batılı birbirinden ayıran” demek olup Kur’an’ın isimlerinden biridir.

تَبَارَكَ الَّذِي نَزَّلَ الْفُرْقَانَ عَلَى عَبْدِهِ لِيَكُونَ لِلْعَالَمِينَ نَذِيرًا ﴿١﴾

25/FURKÂN SURESİ-1. AYET (Meâlleri Kıyasla): Tebârakellezî nezzelel furkâne alâ abdihî li yekûne lil âlemîne nezîrâ(nezîren).

Âlemlere uyarıcı olması için kuluna Furkanı (hakkı bâtıldan ayırma ölçüsünü) indiren (Allâh) pek kutludur!

الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَلَمْ يَتَّخِذْ وَلَدًا وَلَمْ يَكُن لَّهُ شَرِيكٌ فِي الْمُلْكِ وَخَلَقَ كُلَّ شَيْءٍ فَقَدَّرَهُ تَقْدِيرًا ﴿٢﴾

25/FURKÂN SURESİ-2. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezî lehu mulkus semâvâti vel ardı ve lem yettehız veleden ve lem yekûn lehu şerîkun fîl mulki ve halaka kulle şey’in fe kadderahu takdîrâ(takdîren).

Göklerin ve yerin mülkü O'nundur, O, bir çocuk edinmemiştir, mülkünde ortağı yoktur. Her şeyi yaratmış, ona ölçü, biçim ve düzen vermiştir.

وَاتَّخَذُوا مِن دُونِهِ آلِهَةً لَّا يَخْلُقُونَ شَيْئًا وَهُمْ يُخْلَقُونَ وَلَا يَمْلِكُونَ لِأَنفُسِهِمْ ضَرًّا وَلَا نَفْعًا وَلَا يَمْلِكُونَ مَوْتًا وَلَا حَيَاةً وَلَا نُشُورًا ﴿٣﴾

25/FURKÂN SURESİ-3. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vettehazû min dûnihî âliheten lâ yahlukûne şey’en ve hum yuhlekûne ve lâ yemlikûne li enfusihim darran ve lâ nef’an ve lâ yemlikûne mevten ve lâ hayâten ve lâ nuşûrâ(nuşûren).

O'ndan ayrı olarak, hiçbir şey yaratmayan, kendileri yaratılan ve kendilerine dahi ne zarar ne de yarar veremeyen; öldüremeyen, yaşatamayan, (ölüleri diriltip) kaldıramayan birtakım tanrılar edindiler.

وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ هَذَا إِلَّا إِفْكٌ افْتَرَاهُ وَأَعَانَهُ عَلَيْهِ قَوْمٌ آخَرُونَ فَقَدْ جَاؤُوا ظُلْمًا وَزُورًا ﴿٤﴾

25/FURKÂN SURESİ-4. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kâlellezîne keferû in hâzâ illâ ifkunifterâhu ve eânehu aleyhi kavmun âharûn(âharûne), fe kad câû zulmen ve zûrâ(zûran).

İnkâr edenler: "Bu, yalandan başka bir şey değildir. (Muhammed) onu uydurdu, başka bir topluluk da kendisine yardım etti." dediler ve kesin bir haksızlığa ve iftirâya vardılar.

وَقَالُوا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ اكْتَتَبَهَا فَهِيَ تُمْلَى عَلَيْهِ بُكْرَةً وَأَصِيلًا ﴿٥﴾

25/FURKÂN SURESİ-5. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kâlû esâtîrul evvelînektetebehâ fe hiye tumlâ aleyhi bukraten ve asîlâ(asîlen).

Dediler: "Evvelkilerin masalları, onları yazmış, sabah akşam onlar kendisine yazdırılıyor."

قُلْ أَنزَلَهُ الَّذِي يَعْلَمُ السِّرَّ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِنَّهُ كَانَ غَفُورًا رَّحِيمًا ﴿٦﴾

25/FURKÂN SURESİ-6. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul enzelehullezî ya’lemus sırre fîs semâvâti vel ard(ardı), innehu kâne gafûran rahîmâ(rahîmen).

De ki: "Onu, göklerdeki ve yerdeki gizleri bilen indirdi. O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.

وَقَالُوا مَالِ هَذَا الرَّسُولِ يَأْكُلُ الطَّعَامَ وَيَمْشِي فِي الْأَسْوَاقِ لَوْلَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مَلَكٌ فَيَكُونَ مَعَهُ نَذِيرًا ﴿٧﴾

25/FURKÂN SURESİ-7. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kâlû mâli hâzâr resûli ye’kulit taâme ve yemşî fîl esvâk(esvâkı), lev lâ unzile ileyhi melekun fe yekûne meahu nezîrâ(nezîren).

Dediler: "Bu elçiye ne oluyor ki yemek yiyor, çarşılarda geziyor? Ona kendisiyle beraber uyarıcı olacak bir melek indirilmeli değil mi?"

أَوْ يُلْقَى إِلَيْهِ كَنزٌ أَوْ تَكُونُ لَهُ جَنَّةٌ يَأْكُلُ مِنْهَا وَقَالَ الظَّالِمُونَ إِن تَتَّبِعُونَ إِلَّا رَجُلًا مَّسْحُورًا ﴿٨﴾

25/FURKÂN SURESİ-8. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ev yulkâ ileyhi kenzun ev tekûnu lehu cennetun ye’kulu minhâ, ve kâlez zâlimûne in tettebiûne illâ raculen meshûrâ(meshûran).

"Yahut üstüne bir hazine atılmalı, yahut kendisinin ürününden yiyeceği bir bahçesi olmalı değil mi?" Ve zâlimler: "Siz başka değil, sadece büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz" dediler.

انظُرْ كَيْفَ ضَرَبُوا لَكَ الْأَمْثَالَ فَضَلُّوا فَلَا يَسْتَطِيعُونَ سَبِيلًا ﴿٩﴾

25/FURKÂN SURESİ-9. AYET (Meâlleri Kıyasla): Unzur keyfe darabû lekel emsâle fe dallû fe lâ yestetîûne sebîlâ(sebîlen).

Bak, senin için nasıl benzetmeler yaptılar da saptılar. Artık bir daha yolu bulamazlar.

تَبَارَكَ الَّذِي إِن شَاء جَعَلَ لَكَ خَيْرًا مِّن ذَلِكَ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَيَجْعَل لَّكَ قُصُورًا ﴿١٠﴾

25/FURKÂN SURESİ-10. AYET (Meâlleri Kıyasla): Tebârakellezî in şâe ceale leke hayran min zâlike cennâtin tecrî min tahtihâl enhâru ve yec’al leke kusûrâ(kusûran).

Yücedir O ki dilerse sana bundan daha hayırlısını, altlarından ırmaklar akan bahçeler verir ve senin için saraylar yapar.

بَلْ كَذَّبُوا بِالسَّاعَةِ وَأَعْتَدْنَا لِمَن كَذَّبَ بِالسَّاعَةِ سَعِيرًا ﴿١١﴾

25/FURKÂN SURESİ-11. AYET (Meâlleri Kıyasla): Bel kezzebû bis sâati ve a’tednâ li men kezzebe bis sâati saîrâ(saîren).

Onlar (senin hakkında o yakışıksız sözleri söylemekle kalmadılar) bilakis, (Duruşma) sâ'ati(ni) de yalanladılar. Biz (Duruşma) sâ'ati(ni) yalanlayanlara alevli bir ateş hazırlamışızdır.

إِذَا رَأَتْهُم مِّن مَّكَانٍ بَعِيدٍ سَمِعُوا لَهَا تَغَيُّظًا وَزَفِيرًا ﴿١٢﴾

25/FURKÂN SURESİ-12. AYET (Meâlleri Kıyasla): İzâ raethum min mekânin baîdin semiû lehâ tegayyuzan ve zefîrâ(zefîran).

(Bu ateş) onları uzak bir yerden görünce onlar bunun öfkesini ve homurtusunu işitirler.

وَإِذَا أُلْقُوا مِنْهَا مَكَانًا ضَيِّقًا مُقَرَّنِينَ دَعَوْا هُنَالِكَ ثُبُورًا ﴿١٣﴾

25/FURKÂN SURESİ-13. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve izâ ulkû minhâ mekânen dayyıkan mukarranîne deav hunâlike subûrâ(subûran).

(Elleri boyunlarına zincirlerle) Bağlı olarak onun dar bir yerine atıldıkları zaman orada ölümü çağırırlar (yetiş ey ölüm, nerdesin, gel bizi bu azâbdan kurtar! derler).

لَا تَدْعُوا الْيَوْمَ ثُبُورًا وَاحِدًا وَادْعُوا ثُبُورًا كَثِيرًا ﴿١٤﴾

25/FURKÂN SURESİ-14. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lâ ted’ûl yevme subûran vâhıden ved’û subûran kesîrâ(kesîren).

"Bugün bir ölüm çağırmayın, birçok ölüm çağırın."

قُلْ أَذَلِكَ خَيْرٌ أَمْ جَنَّةُ الْخُلْدِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ كَانَتْ لَهُمْ جَزَاء وَمَصِيرًا ﴿١٥﴾

25/FURKÂN SURESİ-15. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul e zâlike hayrun em cennetul huldilletî vuidel muttakûn(muttakûne), kânet lehum cezâen ve masîrâ(masîren).

De ki: "Bu mu iyi, yoksa korunanlara va'dedilen ebedi cennet mi? O da onların mükâfât ve sonucudur!"

لَهُمْ فِيهَا مَا يَشَاؤُونَ خَالِدِينَ كَانَ عَلَى رَبِّكَ وَعْدًا مَسْؤُولًا ﴿١٦﴾

25/FURKÂN SURESİ-16. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lehum fîhâ mâ yeşâûne hâlidîn(hâlidîne), kâne alâ rabbike va’den mes’ûlâ(mes’ûlen).

Orada istediklerini bulurlar ve sürekli kalırlar. Bu, Rabbinin, istenen, arzu edilen bir va'didir.

وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ فَيَقُولُ أَأَنتُمْ أَضْلَلْتُمْ عِبَادِي هَؤُلَاء أَمْ هُمْ ضَلُّوا السَّبِيلَ ﴿١٧﴾

25/FURKÂN SURESİ-17. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve yevme yahşuruhum ve mâ ya’budûne min dûnillâhi fe yekûlu e entum adleltum ibâdî hâulâi em hum dallûs sebîl(sebîle).

(Rabbin), onları ve Allah'tan başka taptıklarını biraraya toplayacağı gün, (tapılanlara) der ki: "Bu kullarımı siz mi saptırdınız, yoksa kendileri mi yolu sapıttılar?"

قَالُوا سُبْحَانَكَ مَا كَانَ يَنبَغِي لَنَا أَن نَّتَّخِذَ مِن دُونِكَ مِنْ أَوْلِيَاء وَلَكِن مَّتَّعْتَهُمْ وَآبَاءهُمْ حَتَّى نَسُوا الذِّكْرَ وَكَانُوا قَوْمًا بُورًا ﴿١٨﴾

25/FURKÂN SURESİ-18. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû subhâneke mâ kâne yenbegî lenâ en nettehıze min dûnike min evliyâe ve lâkin metta’tehum ve âbâehum hattâ nesûz zikre, ve kânû kavmen bûra(bûren).

Derler ki: "Senin şânın yücedir, senden başka veliler edinmek bize yaraşmaz. Fakat sen onları ve atalarını ni'met verip yaşattın, (bolluk içinde dünyaya daldılar da seni) anmayı unuttular ve helâki hak eden bir topluluk oldular.

فَقَدْ كَذَّبُوكُم بِمَا تَقُولُونَ فَمَا تَسْتَطِيعُونَ صَرْفًا وَلَا نَصْرًا وَمَن يَظْلِم مِّنكُمْ نُذِقْهُ عَذَابًا كَبِيرًا ﴿١٩﴾

25/FURKÂN SURESİ-19. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe kad kezzebûkum bimâ tekûlûne fe mâ testetîûne sarfan ve lâ nasrâ(nasran), ve men yazlım minkum nuzıkhu azâben kebîrâ(kebîren).

(Bu kez hitap, bunlara tanrı diye tapanlara yönelir.) İşte (tanrı) dedikleriniz de sizi yalanladılar. Artık ne (azâbı geri) çevirmeğe gücünüz yeter, ne de (kendinize) bir yardım bulabilirsiniz! Sizden kim zulmederse ona büyük bir azâb taddırırız.

وَما أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِنَ الْمُرْسَلِينَ إِلَّا إِنَّهُمْ لَيَأْكُلُونَ الطَّعَامَ وَيَمْشُونَ فِي الْأَسْوَاقِ وَجَعَلْنَا بَعْضَكُمْ لِبَعْضٍ فِتْنَةً أَتَصْبِرُونَ وَكَانَ رَبُّكَ بَصِيرًا ﴿٢٠﴾

25/FURKÂN SURESİ-20. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ erselnâ kableke minel murselîne illâ innehum le ye’kulûnet taâme ve yemşûne fîl esvâkı ve cealnâ ba’dakum li ba’dın fitneten, e tasbirûn(tasbirûne), ve kâne rabbuke basîrâ(basîren).

Senden önce gönderdiğimiz bütün elçiler de yemek yerler, çarşılarda gezerlerdi. Biz sizi birbiriniz için bir sınav yaptık. (Sizin bir kısmınızı, diğer bir kısmınızla denemekteyiz ki bakalım) sabrediyor musunuz? Rabbin, (herşeyi) görendir.

وَقَالَ الَّذِينَ لَا يَرْجُونَ لِقَاءنَا لَوْلَا أُنزِلَ عَلَيْنَا الْمَلَائِكَةُ أَوْ نَرَى رَبَّنَا لَقَدِ اسْتَكْبَرُوا فِي أَنفُسِهِمْ وَعَتَوْ عُتُوًّا كَبِيرًا ﴿٢١﴾

25/FURKÂN SURESİ-21. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kâlellezîne lâ yercûne likâenâ lev lâ unzile aleynâl melâiketu ev nerâ rabbenâ, lekad istekberû fî enfusihim ve atev utuvven kebîrâ(kebîren).

Bizimle karşılaşmayı ummayanlar: "Bize melekler indirilmeliydi, yahut Rabbimizi görmeliydik değil mi?" dedi(ler). Andolsun ki onlar kendi içlerinde büyüklük tasladılar ve büyük bir azgınlıkla haddi aştılar.

يَوْمَ يَرَوْنَ الْمَلَائِكَةَ لَا بُشْرَى يَوْمَئِذٍ لِّلْمُجْرِمِينَ وَيَقُولُونَ حِجْرًا مَّحْجُورًا ﴿٢٢﴾

25/FURKÂN SURESİ-22. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yevme yeravnel melâikete lâ buşrâ yevme izin lil mucrimîne ve yekûlûne hicran mahcûrâ(mahcûren).

Melekleri gördükleri gün, işte o gün suçlulara müjde yoktur ve onlar; (Size sevinmek) yasaktır, yasak!" derler.

وَقَدِمْنَا إِلَى مَا عَمِلُوا مِنْ عَمَلٍ فَجَعَلْنَاهُ هَبَاء مَّنثُورًا ﴿٢٣﴾

25/FURKÂN SURESİ-23. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kadimnâ ilâ mâ amilû min amelin fe cealnâhu hebâen mensûrâ(mensûran).

Yaptıkları her işin önüne geçmişiz de onu (etrafa) saçılmış toz zerreleri haline getirmişizdir.

أَصْحَابُ الْجَنَّةِ يَوْمَئِذٍ خَيْرٌ مُّسْتَقَرًّا وَأَحْسَنُ مَقِيلًا ﴿٢٤﴾

25/FURKÂN SURESİ-24. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ashâbul cenneti yevme izin hayrun mustekarran ve ahsenu makîlâ(makîlen).

O gün cennet halkının kalacakları yer daha iyi, dinlenip safâ sürecekleri yer daha güzeldir.

وَيَوْمَ تَشَقَّقُ السَّمَاء بِالْغَمَامِ وَنُزِّلَ الْمَلَائِكَةُ تَنزِيلًا ﴿٢٥﴾

25/FURKÂN SURESİ-25. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve yevme teşakkakus semâu bil gamâmi ve nuzzilel melâiketu tenzîlâ(tenzîlen).

Göğün bulutları parçalayıp meleklerin bölük bölük indirildiği gün;

الْمُلْكُ يَوْمَئِذٍ الْحَقُّ لِلرَّحْمَنِ وَكَانَ يَوْمًا عَلَى الْكَافِرِينَ عَسِيرًا ﴿٢٦﴾

25/FURKÂN SURESİ-26. AYET (Meâlleri Kıyasla): El mulku yevme izinil hakku lir rahmân(rahmâni), ve kâne yevmen alâl kâfirîne asîrâ(asîran).

İşte o gün, gerçek mülk, Rahmânın'dır, (bütün hükümranlık yalnız O'na âittir) ve o (gün), kâfirler için çetin bir gündür.

وَيَوْمَ يَعَضُّ الظَّالِمُ عَلَى يَدَيْهِ يَقُولُ يَا لَيْتَنِي اتَّخَذْتُ مَعَ الرَّسُولِ سَبِيلًا ﴿٢٧﴾

25/FURKÂN SURESİ-27. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve yevme yeadduz zâlimu alâ yedeyhi yekûlu yâ leytenîttehaztu mear resûli sebîlâ(sebîlen).

O gün zâlim ellerini ısırıp: "Nolaydı, keşke ben elçiyle beraber bir yol edineydim!" der.

يَا وَيْلَتَى لَيْتَنِي لَمْ أَتَّخِذْ فُلَانًا خَلِيلًا ﴿٢٨﴾

25/FURKÂN SURESİ-28. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ veyletâ leytenî lem ettehız fulânen halîlâ(halîlen).

"Vah bana, ne olurdu, ben falanı dost tutmasaydım!"

لَقَدْ أَضَلَّنِي عَنِ الذِّكْرِ بَعْدَ إِذْ جَاءنِي وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِلْإِنسَانِ خَذُولًا ﴿٢٩﴾

25/FURKÂN SURESİ-29. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lekad edallenî aniz zikri ba’de iz câenî, ve kâneş şeytânu lil insâni hazûlâ(hazûlen).

O beni, bana gelen Zikirden saptırdı. Zaten şeytân, insanı yapayalnız ve yardımcısız bırakır."

وَقَالَ الرَّسُولُ يَا رَبِّ إِنَّ قَوْمِي اتَّخَذُوا هَذَا الْقُرْآنَ مَهْجُورًا ﴿٣٠﴾

25/FURKÂN SURESİ-30. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kâler resûlu yâ rabbi inne kavmîttehazû hâzâl kur’âne mehcûrâ(mehcûran).

Elçi de: "Ya Rabbi, kavmim, bu Kur'an'ı terk edilmiş bıraktılar" demiştir.

وَكَذَلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِيٍّ عَدُوًّا مِّنَ الْمُجْرِمِينَ وَكَفَى بِرَبِّكَ هَادِيًا وَنَصِيرًا ﴿٣١﴾

25/FURKÂN SURESİ-31. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kezâlike cealnâ li kulli nebiyyin aduvven minel mucrimîn(mucrimîne), ve kefâ bi rabbike hâdiyen ve nasîrâ(nasîran).

Biz böylece her elçiye suçlulardan bir düşman var ettik. Yol gösterici ve yardımcı olarak Rabbin yeter.

وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْلَا نُزِّلَ عَلَيْهِ الْقُرْآنُ جُمْلَةً وَاحِدَةً كَذَلِكَ لِنُثَبِّتَ بِهِ فُؤَادَكَ وَرَتَّلْنَاهُ تَرْتِيلًا ﴿٣٢﴾

25/FURKÂN SURESİ-32. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kâlellezîne keferû lev lâ nuzzile aleyhil kur’ânu, cumleten vâhideten, kezâlike li nusebbite bihî fuâdeke ve rattelnâhu tertîlâ(tertîlen).

İnkâr edenler: "Kur'ân, ona bir defada indirilmeli değil miydi?" dediler. Biz onunla senin kalbini sağlamlaştırmak için onu böyle (parça parça indirdik) ve onu ağır ağır okuduk.

وَلَا يَأْتُونَكَ بِمَثَلٍ إِلَّا جِئْنَاكَ بِالْحَقِّ وَأَحْسَنَ تَفْسِيرًا ﴿٣٣﴾

25/FURKÂN SURESİ-33. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lâ ye’tûneke bi meselin illâ ci’nâke bil hakkı ve ahsene tefsîrâ(tefsîren).

Onların sana getirdiği her misâle (her bâtıl soruya) karşı mutlaka biz sana, (o bâtılı yok edecek) gerçeği ve en güzel açıklamayı getiririz.

الَّذِينَ يُحْشَرُونَ عَلَى وُجُوهِهِمْ إِلَى جَهَنَّمَ أُوْلَئِكَ شَرٌّ مَّكَانًا وَأَضَلُّ سَبِيلًا ﴿٣٤﴾

25/FURKÂN SURESİ-34. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezîne yuhşerûne alâ vucûhihim ilâ cehenneme ulâike şerrun mekânen ve edallu sebîlâ(sebîlen).

O yüzükoyun cehenneme toplanacak olanlar, işte onlar, yerce çok kötü ve yolca çok sapıktır.

وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَجَعَلْنَا مَعَهُ أَخَاهُ هَارُونَ وَزِيرًا ﴿٣٥﴾

25/FURKÂN SURESİ-35. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad âteynâ mûsâl kitâbe ve cealnâ meahû ehâhu hârûne vezîrâ(vezîren).

Andolsun biz Mûsâ'ya Kitabı verdik ve kardeşi Hârûn'u kendisinin yanında vezir yaptık.

فَقُلْنَا اذْهَبَا إِلَى الْقَوْمِ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا فَدَمَّرْنَاهُمْ تَدْمِيرًا ﴿٣٦﴾

25/FURKÂN SURESİ-36. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe kulnâzhebâ ilâl kavmillezîne kezzebû bi âyâtinâ, fe demmernâhum tedmîrâ(tedmîren).

"Âyetlerimizi yalanlayan kavme gidin," dedik. (Onlara gittiler. Onlar, kendilerine gelen bu elçilerimizi kabul etmeyince biz) de onları yıkıp yok ettik.

وَقَوْمَ نُوحٍ لَّمَّا كَذَّبُوا الرُّسُلَ أَغْرَقْنَاهُمْ وَجَعَلْنَاهُمْ لِلنَّاسِ آيَةً وَأَعْتَدْنَا لِلظَّالِمِينَ عَذَابًا أَلِيمًا ﴿٣٧﴾

25/FURKÂN SURESİ-37. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kavme nûhın lemmâ kezzebûr rusule agraknâhum ve cealnâhum lin nâsi âyeten, ve a’tednâ liz zâlimîne azâben elîmâ(elîmen).

Nûh kavmi de peygamberleri yalanladıkları vakit onları da boğduk ve onları insanlara bir ibret yaptık. Zâlimlere acı bir azâb hazırladık.

وَعَادًا وَثَمُودَ وَأَصْحَابَ الرَّسِّ وَقُرُونًا بَيْنَ ذَلِكَ كَثِيرًا ﴿٣٨﴾

25/FURKÂN SURESİ-38. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve âden ve semûdâ ve ashâber ressi ve kurûnen beyne zâlike kesîrâ(kesîren).

Âd'ı, Semûd'u, Res halkını ve bu arada daha birçok nesilleri (inkârları yüzünden helâk ettik).

وَكُلًّا ضَرَبْنَا لَهُ الْأَمْثَالَ وَكُلًّا تَبَّرْنَا تَتْبِيرًا ﴿٣٩﴾

25/FURKÂN SURESİ-39. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kullen darabnâ lehul emsâle ve kullen tebbernâ tetbîrâ(tetbîren).

Hepsine de (uyarmak için) misaller (geçmişlerden hikâyeler) anlattık. (Öğüt almayıp küfürlerinde ısrar edince biz de) hepsini helâk ettik.

وَلَقَدْ أَتَوْا عَلَى الْقَرْيَةِ الَّتِي أُمْطِرَتْ مَطَرَ السَّوْءِ أَفَلَمْ يَكُونُوا يَرَوْنَهَا بَلْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ نُشُورًا ﴿٤٠﴾

25/FURKÂN SURESİ-40. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad etev alâl karyetilletî umtırat mataras sev’ı, e fe lem yekûnû yeravnehâ, bel kânû lâ yercûne nuşûrâ(nuşûren).

(Şu Kureyş müşrikleri) belâ yağmuruna tutulan, (üstüne taş yağdırılan) kente vardılar. Onun durumunu görmüyorlar mıydı (ki ibret alsınlar)? Hayır, onlar (öldükten sonra) tekrar dirilip kalkmayı ummuyorlar.

وَإِذَا رَأَوْكَ إِن يَتَّخِذُونَكَ إِلَّا هُزُوًا أَهَذَا الَّذِي بَعَثَ اللَّهُ رَسُولًا ﴿٤١﴾

25/FURKÂN SURESİ-41. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve izâ raevke in yettehızûneke illâ huzuvâ(huzuven), e hâzâllezî beasallâhu resûlâ(resûlen).

Seni gördükleri zaman, mutlaka seni eğlence konusu yapıyorlar; "Allâh bunu mu elçi göndermiş?"

إِن كَادَ لَيُضِلُّنَا عَنْ آلِهَتِنَا لَوْلَا أَن صَبَرْنَا عَلَيْهَا وَسَوْفَ يَعْلَمُونَ حِينَ يَرَوْنَ الْعَذَابَ مَنْ أَضَلُّ سَبِيلًا ﴿٤٢﴾

25/FURKÂN SURESİ-42. AYET (Meâlleri Kıyasla): İn kâde le yudıllunâ an âlihetinâ lev lâ en sabernâ aleyhâ, ve sevfe ya’lemûne hîne yeravnel azâbe men edallu sebîlâ(sebîlen).

"Eğer biz tanrılarımıza tapmakta ısrar etmeseydik, nerdeyse bizi tanrılarımızdan saptıracaktı." (diyorlar). Azâbı gördükleri zaman kimin yolunun sapık olduğunu bileceklerdir.

أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ أَفَأَنتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلًا ﴿٤٣﴾

25/FURKÂN SURESİ-43. AYET (Meâlleri Kıyasla): E raeyte menittehaze ilâhehu hevâhu, e fe ente tekûnu aleyhi vekîlâ(vekîlen).

Arzusunu tanrı edinen kimseyi gördün mü? Onun üstüne sen mi bekçi olacaksın?

أَمْ تَحْسَبُ أَنَّ أَكْثَرَهُمْ يَسْمَعُونَ أَوْ يَعْقِلُونَ إِنْ هُمْ إِلَّا كَالْأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ سَبِيلًا ﴿٤٤﴾

25/FURKÂN SURESİ-44. AYET (Meâlleri Kıyasla): Em tahsebu enne ekserahum yesmeûne ev ya’kılûn(ya’kılûne), in hum illâ kel en’âmi bel hum edallu sebîlâ(sebîlen).

Yoksa sen onların çoğunun işittiklerini, düşündüklerini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hattâ onlar, yolca (hayvanlardan) daha sapıktır.

أَلَمْ تَرَ إِلَى رَبِّكَ كَيْفَ مَدَّ الظِّلَّ وَلَوْ شَاء لَجَعَلَهُ سَاكِنًا ثُمَّ جَعَلْنَا الشَّمْسَ عَلَيْهِ دَلِيلًا ﴿٤٥﴾

25/FURKÂN SURESİ-45. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lem tera ilâ rabbike keyfe meddez zıll(zılle), ve lev şâe le cealehu sâkinâ(sâkinen), summe cealnâş şemse aleyhi delîlâ(delîlen).

Rabbini görmedin mi gölgeyi nasıl uzattı? Dileseydi, onu durgun yapardı. Sonra nasıl güneşi ona delil kıldık (gölgenin görünmesini, ışığa bağlı kıldık)?

ثُمَّ قَبَضْنَاهُ إِلَيْنَا قَبْضًا يَسِيرًا ﴿٤٦﴾

25/FURKÂN SURESİ-46. AYET (Meâlleri Kıyasla): Summe kabadnâhu ileynâ kabdan yesîrâ(yesîren).

Sonra (güneş yükseldikçe) gölgeyi yavaş yavaş çekip aldık.

وَهُوَ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ اللَّيْلَ لِبَاسًا وَالنَّوْمَ سُبَاتًا وَجَعَلَ النَّهَارَ نُشُورًا ﴿٤٧﴾

25/FURKÂN SURESİ-47. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve huvellezî ceale lekumul leyle libâsen ven nevme subâten ve cealen nehâre nuşûrâ(nuşûren).

O, geceyi sizin için elbise, uykuyu dinlenme, gündüzü de kalkıp çalışma zamanı yaptı.

وَهُوَ الَّذِي أَرْسَلَ الرِّيَاحَ بُشْرًا بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِهِ وَأَنزَلْنَا مِنَ السَّمَاء مَاء طَهُورًا ﴿٤٨﴾

25/FURKÂN SURESİ-48. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve huvellezî erseler riyâha buşran beyne yedey rahmetihî, ve enzelnâ mines semâi mâen tahûrâ(tahûran).

Ve O, rahmetinin önünde rüzgârları müjdeci gönderdi. Ve gökten tertemiz bir su indirdik.

لِنُحْيِيَ بِهِ بَلْدَةً مَّيْتًا وَنُسْقِيَهُ مِمَّا خَلَقْنَا أَنْعَامًا وَأَنَاسِيَّ كَثِيرًا ﴿٤٩﴾

25/FURKÂN SURESİ-49. AYET (Meâlleri Kıyasla): Li nuhyiye bihî beldeten meyten ve nuskıyehu mimmâ halaknâ en’âmen ve enâsiyye kesîrâ(kesîren).

Ki onunla ölü bir ülkeyi diriltelim ve onunla yarattığımız hayvanlardan ve insanlardan birçoğunu sulayalım.

وَلَقَدْ صَرَّفْنَاهُ بَيْنَهُمْ لِيَذَّكَّرُوا فَأَبَى أَكْثَرُ النَّاسِ إِلَّا كُفُورًا ﴿٥٠﴾

25/FURKÂN SURESİ-50. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad sarrafnâhu beynehum li yezzekkerû fe ebâ ekserun nâsi illâ kufûrâ(kufûran).

Andolsun biz, bu sözü onların aralarında çevirip çevirip anlattık ki öğüt alsınlar. Ama insanların çoğu, nankörlükte direnmektedir.

وَلَوْ شِئْنَا لَبَعَثْنَا فِي كُلِّ قَرْيَةٍ نَذِيرًا ﴿٥١﴾

25/FURKÂN SURESİ-51. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lev şi’nâ le beasnâ fî kulli karyetin nezîrâ(nezîren).

Eğer biz dileseydik, her kente bir uyarıcı gönderirdik.

فَلَا تُطِعِ الْكَافِرِينَ وَجَاهِدْهُم بِهِ جِهَادًا كَبِيرًا ﴿٥٢﴾

25/FURKÂN SURESİ-52. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe lâ tutııl kâfirîne ve câhidhum bihî cihâden kebîrâ.

Kâfirlere boyun eğme ve bu Kur'ân ile onlara karşı büyük cihâd et.

وَهُوَ الَّذِي مَرَجَ الْبَحْرَيْنِ هَذَا عَذْبٌ فُرَاتٌ وَهَذَا مِلْحٌ أُجَاجٌ وَجَعَلَ بَيْنَهُمَا بَرْزَخًا وَحِجْرًا مَّحْجُورًا ﴿٥٣﴾

25/FURKÂN SURESİ-53. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve huvellezî meracel bahreyni hâzâ azbun furâtun ve hâzâ milhun ucâc(ucâcun), ve ceale beynehumâ, berzehan ve hıcran mahcûrâ(mahcûran).

O, iki denizi birbirine salmıştır. Bu tatlı, susuzluğu giderici; bu tuzlu ve acıdır. Ve ikisinin arasına birbirine kavuşmalarına engel olan bir perde koymuştur (hiç birbirine kavuşmazlar).

وَهُوَ الَّذِي خَلَقَ مِنَ الْمَاء بَشَرًا فَجَعَلَهُ نَسَبًا وَصِهْرًا وَكَانَ رَبُّكَ قَدِيرًا ﴿٥٤﴾

25/FURKÂN SURESİ-54. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve huvellezî halaka minel mâi beşeren fe cealehû neseben ve sıhrâ(sıhran), ve kâne rabbuke kadîrâ(kadîren).

Ve O, sudan bir insan yarattı da onu nesep ve sıhr kıldı. Rabbin, her şeye gücü yetendir.

وَيَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَنفَعُهُمْ وَلَا يَضُرُّهُمْ وَكَانَ الْكَافِرُ عَلَى رَبِّهِ ظَهِيرًا ﴿٥٥﴾

25/FURKÂN SURESİ-55. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve ya’budûne min dûnillâhi mâ lâ yenfeuhum ve lâ yadurruhum, ve kânel kâfiru alâ rabbihî zahîrâ(zahîran).

Allah'tan başka kendilerine ne yarar, ne de zarar veremeyecek şeylere tapıyorlar. Kâfir, Rabbine karşı şeylere yardımcıdır.

وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا مُبَشِّرًا وَنَذِيرًا ﴿٥٦﴾

25/FURKÂN SURESİ-56. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ erselnâke illâ mubeşşiran ve nezîrâ(nezîren).

Biz seni ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.

قُلْ مَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِلَّا مَن شَاء أَن يَتَّخِذَ إِلَى رَبِّهِ سَبِيلًا ﴿٥٧﴾

25/FURKÂN SURESİ-57. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul mâ es’elukum aleyhi min ecrin illâ men şâe en yettehıze ilâ rabbihî sebîlâ(sebîlen).

"Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; ancak Rabbine varan yola girmek isteyene yol gösteriyorum" de.

وَتَوَكَّلْ عَلَى الْحَيِّ الَّذِي لَا يَمُوتُ وَسَبِّحْ بِحَمْدِهِ وَكَفَى بِهِ بِذُنُوبِ عِبَادِهِ خَبِيرًا ﴿٥٨﴾

25/FURKÂN SURESİ-58. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve tevekkel alâl hayyillezî lâ yemûtu ve sebbih bi hamdihî, ve kefâ bihî bi zunûbi ibâdihî habîrâ(habîren).

Ve ölmeyen (diriy)e tevekkül et ve O'nu överek tesbih et. Kullarının günâhlarını, O'nun bilmesi yeter.

الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ الرَّحْمَنُ فَاسْأَلْ بِهِ خَبِيرًا ﴿٥٩﴾

25/FURKÂN SURESİ-59. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezî halakas semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ fî sitteti eyyâmin summestevâ alâl arşir rahmânu fes’el bihî habîrâ(habîren).

O, gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları altı günde yarattı, sonra Arş'a kuruldu (böylece mülkünü yönetmektedir. O) Rahmân'dır. Bunu bir bilene sor.

وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اسْجُدُوا لِلرَّحْمَنِ قَالُوا وَمَا الرَّحْمَنُ أَنَسْجُدُ لِمَا تَأْمُرُنَا وَزَادَهُمْ نُفُورًا* ﴿٦٠﴾

25/FURKÂN SURESİ-60. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve izâ kîle lehumuscudû lir rahmâni kâlû ve mâr rahmânu e nescudu li mâ te’murunâ ve zâdehum nufûrâ(nufûren). (SECDE ÂYETİ)

Onlara: "Rahmân'a secde edin!" dendiği zaman: "Rahmân nedir? Senin bize emrettiğine secde eder miyiz hiç?" derler. Ve (bu söz), onların nefretini artırır.

تَبَارَكَ الَّذِي جَعَلَ فِي السَّمَاء بُرُوجًا وَجَعَلَ فِيهَا سِرَاجًا وَقَمَرًا مُّنِيرًا ﴿٦١﴾

25/FURKÂN SURESİ-61. AYET (Meâlleri Kıyasla): Tebârakellezî ceale fîs semâi burûcen ve ceale fîhâ sirâcen ve kameran munîrâ(munîren).

Yücedir O ki, gökte burçlar yaptı ve orada bir kandil ve aydınlatıcı bir ay var etti.

وَهُوَ الَّذِي جَعَلَ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ خِلْفَةً لِّمَنْ أَرَادَ أَن يَذَّكَّرَ أَوْ أَرَادَ شُكُورًا ﴿٦٢﴾

25/FURKÂN SURESİ-62. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve huvellezî cealel leyle ven nehâre hılfeten li men erâde en yezzekkere ev erâde şukûrâ(şukûren).

Ve O, öğüt almak veya şükretmek isteyenler için gece ile gündüzü, birbirini izler yaptı.

وَعِبَادُ الرَّحْمَنِ الَّذِينَ يَمْشُونَ عَلَى الْأَرْضِ هَوْنًا وَإِذَا خَاطَبَهُمُ الْجَاهِلُونَ قَالُوا سَلَامًا ﴿٦٣﴾

25/FURKÂN SURESİ-63. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve ibâdur rahmânillezîne yemşûne alâl ardı hevnen ve izâ hâtabehumul câhilûne kâlû selâmâ(selâmen).

Rahmân'ın kulları öyle kimselerdir ki, yeryüzünde mütevâzi olarak yürürler, câhiller kendilerine laf atarsa "Selâm" derler.

وَالَّذِينَ يَبِيتُونَ لِرَبِّهِمْ سُجَّدًا وَقِيَامًا ﴿٦٤﴾

25/FURKÂN SURESİ-64. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne yebîtûne li rabbihim succeden ve kıyâmâ(kıyâmen).

Gecelerini Rablerine secde ederek, Onun divânında durarak geçirirler:

وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَ إِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَامًا ﴿٦٥﴾

25/FURKÂN SURESİ-65. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne yekûlûne rabbenâsrif annâ azâbe cehenneme inne azâbehâ kâne garâmâ(garâmen).

"Rabbimiz, cehennemin azâbını bizden uzaklaştır, doğrusu onun azâbı sargındır" derler.

إِنَّهَا سَاءتْ مُسْتَقَرًّا وَمُقَامًا ﴿٦٦﴾

25/FURKÂN SURESİ-66. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnehâ sâet mustekarran ve mukâmâ(mukâmen).

"Orası ne kötü bir karargâh ve ne kötü bir makâmdır!"

وَالَّذِينَ إِذَا أَنفَقُوا لَمْ يُسْرِفُوا وَلَمْ يَقْتُرُوا وَكَانَ بَيْنَ ذَلِكَ قَوَامًا ﴿٦٧﴾

25/FURKÂN SURESİ-67. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne izâ enfekû lem yusrifû ve lem yakturû ve kâne beyne zâlike kavâmâ(kavâmen).

Ve harcadıkları zaman, ne israf ederler ne de cimrilik ederler; harcamaları, bu ikisinin arasında dengeli olur.

وَالَّذِينَ لَا يَدْعُونَ مَعَ اللَّهِ إِلَهًا آخَرَ وَلَا يَقْتُلُونَ النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إِلَّا بِالْحَقِّ وَلَا يَزْنُونَ وَمَن يَفْعَلْ ذَلِكَ يَلْقَ أَثَامًا ﴿٦٨﴾

25/FURKÂN SURESİ-68. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne lâ yed’ûne meallâhi ilâhen âhara ve lâ yaktulûnen nefselletî harramallâhu illâ bil hakkı ve lâ yeznûn(yeznûne), ve men yef’al zâlike yelka esâmâ(esâmen).

Ve onlar Allâh ile beraber başka tanrıya yalvarmazlar. Allâh'ın harâm ettiği canı haksız yere öldürmezler ve zinâ etmezler. Kim bunları yaparsa cezâsını bulur.

يُضَاعَفْ لَهُ الْعَذَابُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَيَخْلُدْ فِيهِ مُهَانًا ﴿٦٩﴾

25/FURKÂN SURESİ-69. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yudâaf lehul azâbu yevmel kıyâmeti ve yahlud fîhî muhânâ(muhânen).

Kıyâmet günü onun için azâb kat kat yapılır ve o azâb'ın içinde hor ve hakir olarak kalır.

إِلَّا مَن تَابَ وَآمَنَ وَعَمِلَ عَمَلًا صَالِحًا فَأُوْلَئِكَ يُبَدِّلُ اللَّهُ سَيِّئَاتِهِمْ حَسَنَاتٍ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا ﴿٧٠﴾

25/FURKÂN SURESİ-70. AYET (Meâlleri Kıyasla): İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûran rahîmâ(rahîmen).

Ancak tevbe edip inanan ve faydalı bir iş yapanlar, işte Allâh onların kötülüklerini iyiliklere değiştirecektir. Allâh çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.

وَمَن تَابَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَإِنَّهُ يَتُوبُ إِلَى اللَّهِ مَتَابًا ﴿٧١﴾

25/FURKÂN SURESİ-71. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve men tâbe ve amile sâlihan fe innehu yetûbu ilâllâhi metâbâ(metâben).

Kim tevbe eder ve faydalı iş yaparsa o, makbul bir kimse olarak Allah'a döner.

وَالَّذِينَ لَا يَشْهَدُونَ الزُّورَ وَإِذَا مَرُّوا بِاللَّغْوِ مَرُّوا كِرَامًا ﴿٧٢﴾

25/FURKÂN SURESİ-72. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne lâ yeşhedûnez zûra ve izâ merrû bil lagvi merrû kirâmâ(kirâmen).

Onlar yalan ve boş sözün yanında bulunmazlar, boş söze rastladıklarında vekar ile (oradan) geçip giderler.

وَالَّذِينَ إِذَا ذُكِّرُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ لَمْ يَخِرُّوا عَلَيْهَا صُمًّا وَعُمْيَانًا ﴿٧٣﴾

25/FURKÂN SURESİ-73. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne izâ zukkirû bi âyâti rabbihim lem yahırrû aleyhâ summen ve umyânen(umyânen).

Ve kendilerine Rablerinin âyetleri hatırlatıldığı zaman onlara karşı sağır ve kör davranmazlar.

وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ إِمَامًا ﴿٧٤﴾

25/FURKÂN SURESİ-74. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne yekûlûne rabbenâ heb lenâ min ezvâcinâ ve zurriyyâtinâ kurrate a’yunin vec’alnâ lil muttakîne imâmâ(imâmen).

Ve: "Rabbimiz, bize gözler sevinci (gönüller açan) eşler ve çocuklar lutfeyle ve bizi korunanlara önder yap!" derler.

أُوْلَئِكَ يُجْزَوْنَ الْغُرْفَةَ بِمَا صَبَرُوا وَيُلَقَّوْنَ فِيهَا تَحِيَّةً وَسَلَامًا ﴿٧٥﴾

25/FURKÂN SURESİ-75. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ulâike yuczevnel gurfete bi mâ saberû ve yulekkavne fîhâ tahiyyeten ve selâmâ(selâmen).

İşte onlar, sabretmelerine karşılık saraylarda ödüllendirelecekler ve orada bir sağlık dileği ve selâm ile karşılanacaklardır.

خَالِدِينَ فِيهَا حَسُنَتْ مُسْتَقَرًّا وَمُقَامًا ﴿٧٦﴾

25/FURKÂN SURESİ-76. AYET (Meâlleri Kıyasla): Hâlidîne fîhâ, hasunet mustekarran ve mukâmâ(mukâmen).

Orada ebedi kalacaklardır. Ne güzel karargâh ve ne güzel makamdır orası!

قُلْ مَا يَعْبَأُ بِكُمْ رَبِّي لَوْلَا دُعَاؤُكُمْ فَقَدْ كَذَّبْتُمْ فَسَوْفَ يَكُونُ لِزَامًا ﴿٧٧﴾

25/FURKÂN SURESİ-77. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul mâ ya’beu bikum rabbî lev lâ duâukum, fe kad kezzebtum fe sevfe yekûnu lizâmâ(lizâmen).

De ki: "Du'ânız (ibâdetiniz) olmadıktan sonra Rabbim sizi ne yapsın? (Size haber verdiklerimi) yalanladınız. Bu yüzden cezâlandırılmanız gerekecektir."