Âyetlerinin çoğu Mekke’de, bir kısmı ise Medine döneminde inmiştir. 78 âyettir. Hac ibadetinden bahsettiği için bu adı almıştır.

يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ إِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَيْءٌ عَظِيمٌ ﴿١﴾

22/HACC SURESİ-1. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhân nâsuttekû rabbekum, inne zelzeletes sâati şey’un azîm(azîmun).

Ey insanlar! Rabbinizden sakının! Çünki kıyâmetin zelzelesi, pek büyük (korkunç)bir şeydir.

يَوْمَ تَرَوْنَهَا تَذْهَلُ كُلُّ مُرْضِعَةٍ عَمَّا أَرْضَعَتْ وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَمْلٍ حَمْلَهَا وَتَرَى النَّاسَ سُكَارَى وَمَا هُم بِسُكَارَى وَلَكِنَّ عَذَابَ اللَّهِ شَدِيدٌ ﴿٢﴾

22/HACC SURESİ-2. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yevme terevnehâ tezhelu kullu murdıatin ammâ erdaat ve tedau kullu zâti hamlin hamlehâ ve terân nâse sukârâ ve mâ hum bi sukârâ ve lâkinne azâballâhi şedîd(şedîdun).

Onu göreceğiniz gün, her emziren kadın emzirdiği (yavrusu)nu unutur ve her hâmile kadın yükünü (karnındaki çocuğunu) düşürür; (o gün) insanları, sarhoşlar (gibi yalpalarken) görürsün; hâlbuki onlar sarhoş kimseler değildir. Fakat Allah’ın azâbı (pek)şiddetlidir.

وَمِنَ النَّاسِ مَن يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَيَتَّبِعُ كُلَّ شَيْطَانٍ مَّرِيدٍ ﴿٣﴾

22/HACC SURESİ-3. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve minen nâsi men yucâdilu fîllâhi bi gayri ilmin ve yettebiu kulle şeytânin merîd(merîdin).

İnsanlardan bazısı, Allah hakkında bilgisizce mücâdele eder ve her inadcı şeytana uyar.

كُتِبَ عَلَيْهِ أَنَّهُ مَن تَوَلَّاهُ فَأَنَّهُ يُضِلُّهُ وَيَهْدِيهِ إِلَى عَذَابِ السَّعِيرِ ﴿٤﴾

22/HACC SURESİ-4. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kutibe aleyhi ennehu men tevellâhu fe ennehu yudılluhu ve yehdîhi ilâ azâbis saîr(saîri).

Ki onun (o şeytanın) hakkında gerçekten şöyle yazılmıştır: 'Her kim bunu dost edinirse, artık şübhesiz ki o, kendisini dalâlete düşürür ve onu alevli ateşin azâbına götürür!'

يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِن كُنتُمْ فِي رَيْبٍ مِّنَ الْبَعْثِ فَإِنَّا خَلَقْنَاكُم مِّن تُرَابٍ ثُمَّ مِن نُّطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ ثُمَّ مِن مُّضْغَةٍ مُّخَلَّقَةٍ وَغَيْرِ مُخَلَّقَةٍ لِّنُبَيِّنَ لَكُمْ وَنُقِرُّ فِي الْأَرْحَامِ مَا نَشَاء إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى ثُمَّ نُخْرِجُكُمْ طِفْلًا ثُمَّ لِتَبْلُغُوا أَشُدَّكُمْ وَمِنكُم مَّن يُتَوَفَّى وَمِنكُم مَّن يُرَدُّ إِلَى أَرْذَلِ الْعُمُرِ لِكَيْلَا يَعْلَمَ مِن بَعْدِ عِلْمٍ شَيْئًا وَتَرَى الْأَرْضَ هَامِدَةً فَإِذَا أَنزَلْنَا عَلَيْهَا الْمَاء اهْتَزَّتْ وَرَبَتْ وَأَنبَتَتْ مِن كُلِّ زَوْجٍ بَهِيجٍ ﴿٥﴾

22/HACC SURESİ-5. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhân nâsu in kuntum fî raybin minel ba’si fe innâ halaknâkum min turâbin summe min nutfetin summe min alakatin summe min mudgatin muhallekatin ve gayri muhallekatin li nubeyyine lekum, ve nukırru fîl erhâmi mâ neşâu ilâ ecelin musemmen summe nuhricukum tıflen summe li teblugû eşuddekum ve minkum men yuteveffâ ve minkum men yuraddu ilâ erzelil umuri li keylâ ya’leme min ba’di ilmin şey’â(şey’an), ve terâl arda hâmideten fe izâ enzelnâ aleyhâl mâehtezzet ve rabet ve enbetet min kulli zevcin behîc(behîcin).

Ey insanlar! Eğer öldükten sonra dirilmekten şübhe içinde iseniz, artık muhakkak ki biz, sizi bir topraktan, sonra bir nutfeden, sonra bir alakadan, sonra da (ne) yaratılmış (ne de) yaratılmamış (henüz kemâle ermemiş) bir mudgadan yarattık ki, size (kud reti mi zi)açıkça gösterelim. Artık dilediğimizi muayyen bir vakte kadar rahimlerde bekletiriz; sonra sizi bir bebek olarak çıkarırız; sonra da gücünüz kemâle ersin diye (sizi büyütürüz). İçinizden kimisi(yaşlanmadan) vefât ettirilir, kiminiz de ömrün en rezîline (bunaklık çağına) ulaştırılır ki, biraz bilgiden sonra bir şey bilmez olsun! Ve (sen) yeryüzünü kupkuru görürsün; fakat onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman, harekete geçer, kabarır ve her çift (her cins) güzel bitkiden yetiştirir.

ذَلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْحَقُّ وَأَنَّهُ يُحْيِي الْمَوْتَى وَأَنَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ ﴿٦﴾

22/HACC SURESİ-6. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zâlike bi ennallâhe huvel hakku ve ennehu yuhyil mevtâ ve ennehu alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).

İşte bu (yaratılış), şübhesiz ki Allah’ın gerçekten Hakk olması ve muhakkak ki ölüleri O’nun diriltmesi ve şübhe yok ki O’nun, herşeye hakkıyla gücü yetmesindendir.

وَأَنَّ السَّاعَةَ آتِيَةٌ لَّا رَيْبَ فِيهَا وَأَنَّ اللَّهَ يَبْعَثُ مَن فِي الْقُبُورِ ﴿٧﴾

22/HACC SURESİ-7. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve ennes sâate âtiyetun lâ raybe fîhâ ve ennallâhe yeb’asu men fîl kubûr(kubûri).

Muhakkak ki kıyâmet gelicidir; onda şübhe yoktur ve elbette Allah, kabirlerde bulunan kimseleri diriltecektir!

وَمِنَ النَّاسِ مَن يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُّنِيرٍ ﴿٨﴾

22/HACC SURESİ-8. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve minen nâsi men yucâdilu fîllâhi bi gayri ilmin ve lâ huden ve lâ kitâbin munîr(munîrin).

(8-9) İnsanlardan bazısı ne bir bilgi, ne bir yol gösteren, ne de aydınlatıcı bir kitab olmadan, Allah yolundan saptırmak için (kibirinden) yanını büküp çevirerek, Allah hakkında mücâdele eder. Ona dünyada bir rezillik vardır; kıyâmet günü ise ona o yakıcı azâbı tattıracağız!

ثَانِيَ عِطْفِهِ لِيُضِلَّ عَن سَبِيلِ اللَّهِ لَهُ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَنُذِيقُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَذَابَ الْحَرِيقِ ﴿٩﴾

22/HACC SURESİ-9. AYET (Meâlleri Kıyasla): Sâniye ıtfihî li yudılle an sebîlillâh(sebîlillâhi), lehu fid dunyâ hızyun ve nuzîkuhu yevmel kıyâmeti azâbel harîk(harîkı).

(8-9) İnsanlardan bazısı ne bir bilgi, ne bir yol gösteren, ne de aydınlatıcı bir kitab olmadan, Allah yolundan saptırmak için (kibirinden) yanını büküp çevirerek, Allah hakkında mücâdele eder. Ona dünyada bir rezillik vardır; kıyâmet günü ise ona o yakıcı azâbı tattıracağız!

ذَلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ يَدَاكَ وَأَنَّ اللَّهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِّلْعَبِيدِ ﴿١٠﴾

22/HACC SURESİ-10. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zâlike bimâ kaddemet yedâke ve ennallâhe leyse bi zallâmin lil abîd(abîdi).

(O zaman ona şöyle denilir:) 'Bu, senin ellerinin takdîm ettiği (senin işlediğingünahlar) yüzündendir.' Şübhesiz ki Allah, kullarına zulümkâr değildir.

وَمِنَ النَّاسِ مَن يَعْبُدُ اللَّهَ عَلَى حَرْفٍ فَإِنْ أَصَابَهُ خَيْرٌ اطْمَأَنَّ بِهِ وَإِنْ أَصَابَتْهُ فِتْنَةٌ انقَلَبَ عَلَى وَجْهِهِ خَسِرَ الدُّنْيَا وَالْآخِرَةَ ذَلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُبِينُ ﴿١١﴾

22/HACC SURESİ-11. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve minen nâsi men ya’budullâhe alâ harf(harfın), fe in asâbehu hayrunıtmeenne bihî, ve in asâbethu fitnetuninkalebe alâ vechihî, hasired dunyâ vel âhırate, zâlike huvel husrânul mubîn(mubînu).

İnsanlardan bazısı da, Allah’a bir kenardan (şübhe içinde) kulluk eder. Artık ona bir iyilik isâbet ederse, onunla mutmain olur. Fakat ona bir kötülük isâbet ederse, yüzüstü döner (dinden çıkar). Dünyayı da, âhireti de kaybetmiştir. İşte o apaçık hüsran, budur!

يَدْعُو مِن دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَضُرُّهُ وَمَا لَا يَنفَعُهُ ذَلِكَ هُوَ الضَّلَالُ الْبَعِيدُ ﴿١٢﴾

22/HACC SURESİ-12. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yed’û min dûnillâhi mâ lâ yadurruhû ve mâ lâ yenfeuhu, zâlike huved dalâlul baîd(baîdu).

Allah’ı bırakıp, kendisine ne bir zararı dokunan, ne de kendisine bir fayda veren şeylere yalvarır. İşte o (haktan) uzak olan dalâlet, budur!

يَدْعُو لَمَن ضَرُّهُ أَقْرَبُ مِن نَّفْعِهِ لَبِئْسَ الْمَوْلَى وَلَبِئْسَ الْعَشِيرُ ﴿١٣﴾

22/HACC SURESİ-13. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yed’û le men darruhû akrabu min nef’ıhî, le bi’sel mevlâ ve le bi’sel aşîr(aşîru).

(Hem) zararı faydasından daha yakın olana yalvarır. (O yalvardığı şey) ne kötü yardımcı ve ne kötü arkadaştır!

إِنَّ اللَّهَ يُدْخِلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ إِنَّ اللَّهَ يَفْعَلُ مَا يُرِيدُ ﴿١٤﴾

22/HACC SURESİ-14. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnallâhe yudhılullezîne âmenû ve amilûs sâlihâti cennâtin tecrî min tahtihâl enhâru, innallâhe yef’alu mâ yurîd(yurîdu).

Muhakkak ki Allah, îmân edip sâlih ameller işleyenleri altlarından ırmaklar akan Cennetlere koyar. Şübhesiz ki Allah, ne dilerse yapar.

مَن كَانَ يَظُنُّ أَن لَّن يَنصُرَهُ اللَّهُ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ فَلْيَمْدُدْ بِسَبَبٍ إِلَى السَّمَاء ثُمَّ لِيَقْطَعْ فَلْيَنظُرْ هَلْ يُذْهِبَنَّ كَيْدُهُ مَا يَغِيظُ ﴿١٥﴾

22/HACC SURESİ-15. AYET (Meâlleri Kıyasla): Men kâne yezunnu en len yensurahullâhu fîd dunyâ vel âhırati felyemdud bi sebebin ilâs semâi summelyakta’ felyenzur hel yuzhibenne keyduhu mâ yagîz(yagîzu).

Kim Allah’ın, dünyada ve âhirette ona (peygamberine) aslâ yardım etmeyeceğini sanıyorsa, o hâlde göğe (evinin tavanına) bir sebeb (ip) uzatsın; sonra (onu boğazına geçirerek, nefesini) kessin de baksın; (bu) hîlesi, öfkelenmekte olduğu şeyi (Allah’ın Peygambere yardımını) hiç giderebilecek mi?

وَكَذَلِكَ أَنزَلْنَاهُ آيَاتٍ بَيِّنَاتٍ وَأَنَّ اللَّهَ يَهْدِي مَن يُرِيدُ ﴿١٦﴾

22/HACC SURESİ-16. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kezâlike enzelnâhu âyâtin beyyinâtin ve ennallâhe yehdî men yurîd(yurîdu).

İşte onu (Kur’ân’ı) böyle apaçık âyetler hâlinde indirdik; şübhesiz ki Allah,(hikmetine binâen, kendi lûtfundan) dilediğine hidâyet verir.

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَالَّذِينَ هَادُوا وَالصَّابِئِينَ وَالنَّصَارَى وَالْمَجُوسَ وَالَّذِينَ أَشْرَكُوا إِنَّ اللَّهَ يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ ﴿١٧﴾

22/HACC SURESİ-17. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnellezîne âmenû vellezîne hâdû ves sâbiîne ven nasârâ vel mecûse vellezîne eşrakû innallâhe yafsılu beynehum yevmel kıyâmeti, innallâhe alâ kulli şey’in şehîd(şehîdun).

İmân edenler, yahudi olanlar, sâbiîler (yıldızlara ve meleklere tapanlar), hristiyanlar, mecûsîler (ateşe tapanlar) ve (Allah’a) şirk koşanlar var ya, şübhesiz ki Allah, kıyâmet günü bunların arasını (hükmederek) ayıracaktır. Muhakkak ki Allah, herşeye hakkıyla şâhiddir.

أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يَسْجُدُ لَهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَمَن فِي الْأَرْضِ وَالشَّمْسُ وَالْقَمَرُ وَالنُّجُومُ وَالْجِبَالُ وَالشَّجَرُ وَالدَّوَابُّ وَكَثِيرٌ مِّنَ النَّاسِ وَكَثِيرٌ حَقَّ عَلَيْهِ الْعَذَابُ وَمَن يُهِنِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِن مُّكْرِمٍ إِنَّ اللَّهَ يَفْعَلُ مَا يَشَاء* ﴿١٨﴾

22/HACC SURESİ-18. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lem tera ennallâhe yescudu lehu men fîs semâvâti ve men fîl ardı veş şemsu vel kameru ven nucûmu vel cibâlu veş şeceru ved devâbbu ve kesîrun minen nâs(nâsi), ve kesîrun hakka aleyhil azâb(azâbu), ve men yuhinillâhu fe mâ lehu min mukrimin, innallâhe yef’alu mâ yeşâu. (SECDE ÂYETİ)

Görmedin mi, şübhesiz Allah (O Rabbinizdir ki), göklerde olan ve yerde bulunan herkes, güneş, ay ve yıldızlar, dağlar, ağaçlar, (yeryüzünde) hareketli olan (bütün) canlılar ile insanlardan birçoğu O’na secde eder. (Onlardan) birçok (kimse) de vardır ki, azab üzerine hak olmuştur. Ve Allah kimi alçaltırsa, artık onu yükseltecek kimse yoktur. Muhakkak ki Allah, ne dilerse yapar.

هَذَانِ خَصْمَانِ اخْتَصَمُوا فِي رَبِّهِمْ فَالَّذِينَ كَفَرُوا قُطِّعَتْ لَهُمْ ثِيَابٌ مِّن نَّارٍ يُصَبُّ مِن فَوْقِ رُؤُوسِهِمُ الْحَمِيمُ ﴿١٩﴾

22/HACC SURESİ-19. AYET (Meâlleri Kıyasla): Hâzâni hasmânihtesamû fî rabbihim fellezîne keferû kuttıat lehum siyâbun min nâr(nârin), yusabbu min fevkı ruûsihumul hamîm(hamîmu).

İşte bu ikisi (mü’min ve kâfir), Rableri hakkında mücâdele eden iki hasımdır. İnkâr edenler için ateşten elbiseler biçilmiştir. Başlarının üstünden (de) kaynar su dökülür.

يُصْهَرُ بِهِ مَا فِي بُطُونِهِمْ وَالْجُلُودُ ﴿٢٠﴾

22/HACC SURESİ-20. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yusheru bihî mâ fî butûnihim vel culûd(culûdu).

Bununla karınlarında bulunan (organ)lar ve derileri eritilir.

وَلَهُم مَّقَامِعُ مِنْ حَدِيدٍ ﴿٢١﴾

22/HACC SURESİ-21. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lehum makâmıu min hadîd(hadîdin).

Ayrıca onlar için demir kamçılar vardır.

كُلَّمَا أَرَادُوا أَن يَخْرُجُوا مِنْهَا مِنْ غَمٍّ أُعِيدُوا فِيهَا وَذُوقُوا عَذَابَ الْحَرِيقِ ﴿٢٢﴾

22/HACC SURESİ-22. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kullemâ erâdû en yahrucû minhâ min gammin uîdû fîhâ ve zûkû azâbel harîk(harîkı).

(Çektikleri) ızdırabdan dolayı oradan ne zaman çıkmak isteseler, yine oraya iâde olunurlar ve (kendilerine): 'Yakıcı azâbı tadın!' (denilir).

إِنَّ اللَّهَ يُدْخِلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِن ذَهَبٍ وَلُؤْلُؤًا وَلِبَاسُهُمْ فِيهَا حَرِيرٌ ﴿٢٣﴾

22/HACC SURESİ-23. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnallâhe yudhılullezîne âmenû ve amilus sâlihâti cennâtin tecrî min tahtihâl enhâru yuhallevne fîhâ min esâvira min zehebin ve lu’luen, ve libâsuhum fîhâ harîr(harîrun).

Muhakkak ki Allah, îmân edip sâlih ameller işleyenleri, altlarından ırmaklar akan Cennetlere koyar; orada altından bilezikler ve inciler takınırlar. Orada onların elbiseleri ise ipektir.

وَهُدُوا إِلَى الطَّيِّبِ مِنَ الْقَوْلِ وَهُدُوا إِلَى صِرَاطِ الْحَمِيدِ ﴿٢٤﴾

22/HACC SURESİ-24. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve hudû ilât tayyibî minel kavli ve hudû ilâ sırâtıl hamîd(hamîdi).

(Onlar) sözün güzel olanına (kelime-i tevhîde) hidâyet edilmişlerdir; hamd edilmeye yegâne lâyık olan (Allah’)ın yoluna hidâyet edilmişlerdir.

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَيَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللَّهِ وَالْمَسْجِدِ الْحَرَامِ الَّذِي جَعَلْنَاهُ لِلنَّاسِ سَوَاء الْعَاكِفُ فِيهِ وَالْبَادِ وَمَن يُرِدْ فِيهِ بِإِلْحَادٍ بِظُلْمٍ نُذِقْهُ مِنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ ﴿٢٥﴾

22/HACC SURESİ-25. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnellezîne keferû ve yasuddûne an sebîlillâhi vel mescidil harâmillezî cealnâhu lin nâsi sevâenil âkıfu fîhi vel bâdı, ve men yurid fîhi bi ilhâdin bi zulmin nuzıkhu min âzâbin elîm(elîmin).

Şübhesiz ki o inkâr edenler ve (insanları) Allah yolundan, içinde yerli olsun misâfir olsun (kıble ve ma'bed olma husûsunda) insanlar için eşit kıldığımız Mescid-i Harâm’dan men' edenler yok mu, işte her kim ki orada zulüm ile haktan sapmak isterse, ona (pek) elemli bir azabdan tattırırız.

وَإِذْ بَوَّأْنَا لِإِبْرَاهِيمَ مَكَانَ الْبَيْتِ أَن لَّا تُشْرِكْ بِي شَيْئًا وَطَهِّرْ بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْقَائِمِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ ﴿٢٦﴾

22/HACC SURESİ-26. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve iz bevve’nâ li ibrâhîme mekânel beyti en lâ tuşrik bî şey’en ve tahhir beytiye lit tâifîne vel kâimîne ver rukkais sucûd(sucûdi).

Ve bir zaman İbrâhîm’e, (tufandan dolayı nerede olduğunu bulamadığı) Beyt’in(Kâ'be’nin) yerini (onu yeniden binâ etmesi için) göstermiş (ve ona şöyle emretmiş)tik: 'Bana hiçbir şeyi ortak koşma! Tavâf edenler, (o bölgede) oturanlar (yerli olanlar), rükû' ve secde edenler için beytimi temiz tut!'

وَأَذِّن فِي النَّاسِ بِالْحَجِّ يَأْتُوكَ رِجَالًا وَعَلَى كُلِّ ضَامِرٍ يَأْتِينَ مِن كُلِّ فَجٍّ عَمِيقٍ ﴿٢٧﴾

22/HACC SURESİ-27. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve ezzin fîn nâsi bil hacci ye’tûke ricâlen ve alâ kulli dâmirin ye’tîne min kulli feccin amîk(amîkın).

'Ve insanlar içinde Hacc’ı i'lân et, gerek yaya olarak, gerekse bütün uzak yollardan gelen yorgun develer üzerinde sana gelsinler!'

لِيَشْهَدُوا مَنَافِعَ لَهُمْ وَيَذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ فِي أَيَّامٍ مَّعْلُومَاتٍ عَلَى مَا رَزَقَهُم مِّن بَهِيمَةِ الْأَنْعَامِ فَكُلُوا مِنْهَا وَأَطْعِمُوا الْبَائِسَ الْفَقِيرَ ﴿٢٨﴾

22/HACC SURESİ-28. AYET (Meâlleri Kıyasla): Li yeşhedû menâfia lehum ve yezkurusmallâhi fî eyyâmin ma’lûmâtin alâ mâ razakahum min behîmetil en’âm(en’âmi), fe kulû minhâ ve at’ımul bâisel fakîr(fakîre).

'Tâ ki kendilerine âid (dünyevî ve uhrevî) menfaatlere şâhid olsunlar ve (Allah’ın)kendilerine rızık olarak verdiği sağmal hayvanlar üzerine belli günlerde (onları kurban ederken) Allah’ın ismini zikretsinler! Artık (siz de) bunlardan yiyin, darda kalmış fakire de yedirin!'

ثُمَّ لْيَقْضُوا تَفَثَهُمْ وَلْيُوفُوا نُذُورَهُمْ وَلْيَطَّوَّفُوا بِالْبَيْتِ الْعَتِيقِ ﴿٢٩﴾

22/HACC SURESİ-29. AYET (Meâlleri Kıyasla): Summel yakdû tefesehum vel yûfû nuzûrahum vel yettavvefû bil beytil atîk(atîkı).

'Sonra (vücudlarındaki) kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve Beyt-i Atîk’ı (Kâ'be’yi) tavâf etsinler!'

ذَلِكَ وَمَن يُعَظِّمْ حُرُمَاتِ اللَّهِ فَهُوَ خَيْرٌ لَّهُ عِندَ رَبِّهِ وَأُحِلَّتْ لَكُمُ الْأَنْعَامُ إِلَّا مَا يُتْلَى عَلَيْكُمْ فَاجْتَنِبُوا الرِّجْسَ مِنَ الْأَوْثَانِ وَاجْتَنِبُوا قَوْلَ الزُّورِ ﴿٣٠﴾

22/HACC SURESİ-30. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zâlike ve men yuazzım hurumâtillâhi fe huve hayrun lehu inde rabbihî, ve uhıllet lekumul en’âmu illâ mâ yutlâ aleykum fectenibûr ricse minel evsâni vectenibû kavlez zûr(zûri).

(Emrimiz) budur! Kim Allah’ın (emir ve) yasaklarına hürmet gösterirse, artık bu Rabbi katında kendisi için bir hayırdır. (Haram olduğu) size okunanların (bildirilenlerin)dışında kalan sağmal hayvanlar size helâl kılınmıştır; artık o pis putlardan kaçının ve yalan sözden sakının!

حُنَفَاء لِلَّهِ غَيْرَ مُشْرِكِينَ بِهِ وَمَن يُشْرِكْ بِاللَّهِ فَكَأَنَّمَا خَرَّ مِنَ السَّمَاء فَتَخْطَفُهُ الطَّيْرُ أَوْ تَهْوِي بِهِ الرِّيحُ فِي مَكَانٍ سَحِيقٍ ﴿٣١﴾

22/HACC SURESİ-31. AYET (Meâlleri Kıyasla): Hunefâe lillâhi gayra muşrikîne bihî, ve men yuşrik billâhi fe ke ennemâ harra mines semâi fe tahtafuhut tayru ev tehvî bihir rîhu fî mekânin sahîk(sahîkın).

Allah için, Hakk’a yönelen kimseler olarak O’na şirk koşan kimseler olmaksızın (o çirkin şeylerden sakının)! Kim Allah’a şirk koşarsa, bunun üzerine sanki (o), gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapıyor veya rüzgâr onu uzak bir yere sürüklüyor gibidir.

ذَلِكَ وَمَن يُعَظِّمْ شَعَائِرَ اللَّهِ فَإِنَّهَا مِن تَقْوَى الْقُلُوبِ ﴿٣٢﴾

22/HACC SURESİ-32. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zâlike ve men yuazzım şeâirallâhi fe innehâ min takvâl kulûb(kulûbi).

Bu (böyle)dir! Kim Allah’ın şeâirine (dîninin alâmetlerine) hürmet ederse, artık şübhesiz bu, kalblerin takvâsındandır.

لَكُمْ فِيهَا مَنَافِعُ إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى ثُمَّ مَحِلُّهَا إِلَى الْبَيْتِ الْعَتِيقِ ﴿٣٣﴾

22/HACC SURESİ-33. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lekum fîhâ menâfiu ilâ ecelin musemmen summe mahılluhâ ilâl beytil atîk(atîki).

Onlarda (kurbanlık hayvanlarda) sizin için belirli bir zamâna kadar birtakım menfaatler vardır. Sonra onların varacakları (kurban edilecekleri) yer, Beyt-i Atîk (Harem bölgesinin yanın)a kadardır.

وَلِكُلِّ أُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنسَكًا لِيَذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ عَلَى مَا رَزَقَهُم مِّن بَهِيمَةِ الْأَنْعَامِ فَإِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ فَلَهُ أَسْلِمُوا وَبَشِّرِ الْمُخْبِتِينَ ﴿٣٤﴾

22/HACC SURESİ-34. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve li kulli ummetin cealnâ menseken li yezkurûsmallâhi alâ mâ razakahum min behîmetil en’âm(en’âmi), fe ilâhukum ilâhun vâhıdun fe lehû eslimû ve beşşiril muhbitîn(muhbitîne).

Her ümmet için bir kurban ibâdeti (ve yeri meşrû') kıldık ki, (O’nun) kendilerine rızık olarak verdiği sağmal hayvanlar(dan kurban keserken) üzerine Allah’ın ismini zikretsinler! Çünki sizin İlâhınız tek bir İlâhtır; öyle ise O’na teslîm olun! (Ey Resûlüm!)İşte o gönülden bağlı olanları müjdele!

الَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ اللَّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَالصَّابِرِينَ عَلَى مَا أَصَابَهُمْ وَالْمُقِيمِي الصَّلَاةِ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ ﴿٣٥﴾

22/HACC SURESİ-35. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezîne izâ zukirallâhu vecilet kulûbuhum vas sâbirîne alâ mâ esâbehum vel mukîmis salâti ve mimmâ razaknâhum yunfikûn(yunfikûne).

Onlar ki, Allah anıldığı zaman kalbleri titrer; (ve onlar) başlarına gelen musîbetlere sabredenler ve namazı hakkıyla edâ edenlerdir; hem (onlar) kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden (Allah yolunda) sarf ederler.

وَالْبُدْنَ جَعَلْنَاهَا لَكُم مِّن شَعَائِرِ اللَّهِ لَكُمْ فِيهَا خَيْرٌ فَاذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ عَلَيْهَا صَوَافَّ فَإِذَا وَجَبَتْ جُنُوبُهَا فَكُلُوا مِنْهَا وَأَطْعِمُوا الْقَانِعَ وَالْمُعْتَرَّ كَذَلِكَ سَخَّرْنَاهَا لَكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ ﴿٣٦﴾

22/HACC SURESİ-36. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vel budne cealnâhâ lekum min şeâirillâhi lekum fîhâ hayrun, fezkurûsmallâhi aleyhâ savâff(savâffe), fe izâ vecebet cunûbuhâ fe kulû minhâ ve at’ımûl kânia vel mu’terra, kezâlike sahharnâhâ lekum leallekum teşkurûn(teşkurûne).

Kurbanlık develeri (ve sığırları) da sizin için Allah’ın (dîninin) alâmetlerinden kıldık; onlarda sizin için hayır vardır. Öyle ise (onlar) ayakta dururken, üzerlerine Allah’ın ismini zikredin (ve kurbân edin)! Nihâyet yanları yere yaslandığında (canları çıkınca)onlardan yiyin ve kanâat edene (istemeyene) de (açıkça) isteyene de yedirin! İşte böylece onları sizin istifâdenize verdik; tâ ki şükredesiniz.

لَن يَنَالَ اللَّهَ لُحُومُهَا وَلَا دِمَاؤُهَا وَلَكِن يَنَالُهُ التَّقْوَى مِنكُمْ كَذَلِكَ سَخَّرَهَا لَكُمْ لِتُكَبِّرُوا اللَّهَ عَلَى مَا هَدَاكُمْ وَبَشِّرِ الْمُحْسِنِينَ ﴿٣٧﴾

22/HACC SURESİ-37. AYET (Meâlleri Kıyasla): Len yenâlallâhe luhûmuhâ ve lâ dimâuhâ ve lâkin yenâluhut takvâ minkum, kezâlike sahharahâ lekum li tukebbirûllâhe alâ mâ hedâkum, ve beşşiril muhsinîn(muhsinîne).

Onların ne etleri, ne de kanları Allah’a ulaşır; fakat O’na (sâdece) sizin takvânız ulaşacaktır. İşte böylece onları sizin istifâdenize verdi ki, sizi hidâyete erdirdiği için (tekbir getirerek) Allah’ı çokça yüceltesiniz! (Ey Resûlüm!) Artık o iyilik edenleri müjdele!

إِنَّ اللَّهَ يُدَافِعُ عَنِ الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ خَوَّانٍ كَفُورٍ ﴿٣٨﴾

22/HACC SURESİ-38. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnallâhe yudâfiu anillezîne âmenû, innallâhe lâ yuhıbbu kulle havvânin kefûr(kefûrin).

Şübhesiz Allah, îmân edenleri müdâfaa eder. Muhakkak ki Allah, hiçbir hâini, hiçbir nankörü sevmez.

أُذِنَ لِلَّذِينَ يُقَاتَلُونَ بِأَنَّهُمْ ظُلِمُوا وَإِنَّ اللَّهَ عَلَى نَصْرِهِمْ لَقَدِيرٌ ﴿٣٩﴾

22/HACC SURESİ-39. AYET (Meâlleri Kıyasla): Uzine lillezîne yukâtelûne bi ennehum zulimû, ve innallâhe alâ nasrihim le kadîr(kadîrun).

Kendilerine savaş açılan (Müslüman)lara, gerçekten zulme uğramaları sebebiyle(savaşmaları için) izin verildi. Şübhesiz ki Allah, onlara yardım etmeye elbette hakkıyla gücü yetendir.

الَّذِينَ أُخْرِجُوا مِن دِيَارِهِمْ بِغَيْرِ حَقٍّ إِلَّا أَن يَقُولُوا رَبُّنَا اللَّهُ وَلَوْلَا دَفْعُ اللَّهِ النَّاسَ بَعْضَهُم بِبَعْضٍ لَّهُدِّمَتْ صَوَامِعُ وَبِيَعٌ وَصَلَوَاتٌ وَمَسَاجِدُ يُذْكَرُ فِيهَا اسْمُ اللَّهِ كَثِيرًا وَلَيَنصُرَنَّ اللَّهُ مَن يَنصُرُهُ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ ﴿٤٠﴾

22/HACC SURESİ-40. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezîne uhricû min diyârihim bi gayri hakkın illâ en yekûlû rabbunâllâh(rabbunâllâhu), ve lev lâ def’ullâhin nâse ba’dahum bi ba’dın le huddimet savâmıu ve biyaun ve salavâtun ve mesâcidu yuzkeru fîhâsmullâhi kesîran, ve le yansurannallâhu men yansuruhu, innallâhe le kaviyyun azîz(azîzun).

Onlar, sırf 'Rabbimiz Allah’dır!' demelerinden dolayı haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah’ın, insanların bir kısmını diğer bir kısmıyla def' etmesi olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içlerinde Allah’ın ismi çok zikredilen mescidler elbette yıkılıp giderdi. Allah, kendi (dîni)ne yardım edene mutlaka yardım eder! Muhakkak ki Allah, elbette Kavî (çok kuvvetli olan)dır, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen)dir.

الَّذِينَ إِن مَّكَّنَّاهُمْ فِي الْأَرْضِ أَقَامُوا الصَّلَاةَ وَآتَوُا الزَّكَاةَ وَأَمَرُوا بِالْمَعْرُوفِ وَنَهَوْا عَنِ الْمُنكَرِ وَلِلَّهِ عَاقِبَةُ الْأُمُورِ ﴿٤١﴾

22/HACC SURESİ-41. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezîne in mekkennâhum fîl ardı ekâmûs salâte ve âtevuz zekâte ve emerû bil ma’rûfi ve nehev anil munker(munkeri), ve lillâhi âkıbetul umûr(umûri).

Onlar ki, kendilerine yeryüzünde imkân (iktidar) verdiğimiz takdirde (gafletedalmazlar ve) namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, iyiliği emrederler ve kötülükten men' ederler. (Bütün) işlerin sonu ise Allah’a âiddir.

وَإِن يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَعَادٌ وَثَمُودُ ﴿٤٢﴾

22/HACC SURESİ-42. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve in yukezzibûke fe kad kezzebet kablehum kavmu nûhın ve âdun ve semûd(semûdun).

(42-44) (Habîbim, yâ Muhammed!) Seni yalanlıyorlarsa artık (bil ki) onlardan önce Nûh’un kavmi, Âd ve Semûd (kavimleri), İbrâhîm’in kavmi ve Lût’un kavmi, hem Medyen halkı da (peygamberlerini) yalanlamıştı. Mûsâ da yalanlandı. Fakat o kâfirlere mühlet verdim; sonra onları (azâbımla) yakaladım. Artık (bak) benim (onları) inkârım(cezâlandırmam) nasıl oldu!

وَقَوْمُ إِبْرَاهِيمَ وَقَوْمُ لُوطٍ ﴿٤٣﴾

22/HACC SURESİ-43. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kavmu ibrâhîme ve kavmu lût(lûtın).

(42-44) (Habîbim, yâ Muhammed!) Seni yalanlıyorlarsa artık (bil ki) onlardan önce Nûh’un kavmi, Âd ve Semûd (kavimleri), İbrâhîm’in kavmi ve Lût’un kavmi, hem Medyen halkı da (peygamberlerini) yalanlamıştı. Mûsâ da yalanlandı. Fakat o kâfirlere mühlet verdim; sonra onları (azâbımla) yakaladım. Artık (bak) benim (onları) inkârım(cezâlandırmam) nasıl oldu!

وَأَصْحَابُ مَدْيَنَ وَكُذِّبَ مُوسَى فَأَمْلَيْتُ لِلْكَافِرِينَ ثُمَّ أَخَذْتُهُمْ فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ ﴿٤٤﴾

22/HACC SURESİ-44. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve ashâbu medyen(medyene), ve kuzzibe mûsâ fe emleytu lil kâfirîne summe ehaztuhum, fe keyfe kâne nekîr(nekîri).

(42-44) (Habîbim, yâ Muhammed!) Seni yalanlıyorlarsa artık (bil ki) onlardan önce Nûh’un kavmi, Âd ve Semûd (kavimleri), İbrâhîm’in kavmi ve Lût’un kavmi, hem Medyen halkı da (peygamberlerini) yalanlamıştı. Mûsâ da yalanlandı. Fakat o kâfirlere mühlet verdim; sonra onları (azâbımla) yakaladım. Artık (bak) benim (onları) inkârım(cezâlandırmam) nasıl oldu!

فَكَأَيِّن مِّن قَرْيَةٍ أَهْلَكْنَاهَا وَهِيَ ظَالِمَةٌ فَهِيَ خَاوِيَةٌ عَلَى عُرُوشِهَا وَبِئْرٍ مُّعَطَّلَةٍ وَقَصْرٍ مَّشِيدٍ ﴿٤٥﴾

22/HACC SURESİ-45. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe ke eyyin min karyetin ehleknâhâ ve hiye zâlimetun fe hiye hâviyetun alâ urûşihâ ve bi’rin muattalatin ve kasrın meşîd(meşîdin).

Nitekim o (halkı) zâlim olan nice şehirler vardır ki, onları helâk etmişizdir. Şimdi o, duvarları çatıları üzerine çökmüş (harâb olmuş) bir hâldedir; kullanılmaz hâle gelmiş nice kuyular ve (bomboş) kalmış nice yüksek saraylar (hep sâhibsiz kaldılar)!

أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَتَكُونَ لَهُمْ قُلُوبٌ يَعْقِلُونَ بِهَا أَوْ آذَانٌ يَسْمَعُونَ بِهَا فَإِنَّهَا لَا تَعْمَى الْأَبْصَارُ وَلَكِن تَعْمَى الْقُلُوبُ الَّتِي فِي الصُّدُورِ ﴿٤٦﴾

22/HACC SURESİ-46. AYET (Meâlleri Kıyasla): E fe lem yesîrû fîl ardı fe tekûne lehum kulûbun ya’kılûne bihâ ev âzânun yesmeûne bihâ, fe innehâ lâ ta’mâl ebsâru ve lâkin ta’mâl kulûbulletî fîs sudûr(sudûri).

(İnkâr edenler) yeryüzünde hiç dolaşmadılar mı ki, kendileri için onlarla akıl erdirecekleri kalbler ve onlarla işitecekleri kulaklar olsun! Ama şu gerçek ki, gözler kör olmaz, fakat göğüslerdeki kalbler (basîretler) kör olur.

وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ وَلَن يُخْلِفَ اللَّهُ وَعْدَهُ وَإِنَّ يَوْمًا عِندَ رَبِّكَ كَأَلْفِ سَنَةٍ مِّمَّا تَعُدُّونَ ﴿٤٧﴾

22/HACC SURESİ-47. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve yesta’cilûneke bil azâbi ve len yuhlifallâhu va’dehu, ve inne yevmen inde rabbike ke elfi senetin mimmâ teuddûn(teuddûne).

(Ey Habîbim!) Senden azâbı acele istiyorlar; hâlbuki Allah, va'dinden aslâ dönmez! Şübhesiz ki Rabbinin katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin sene gibidir.

وَكَأَيِّن مِّن قَرْيَةٍ أَمْلَيْتُ لَهَا وَهِيَ ظَالِمَةٌ ثُمَّ أَخَذْتُهَا وَإِلَيَّ الْمَصِيرُ ﴿٤٨﴾

22/HACC SURESİ-48. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve ke eyyin min karyetin emleytu lehâ ve hiye zâlimetun summe ehaztuhâ, ve ileyyel masîr(masîru).

Hem o (halkı) zâlim olan nice şehirler vardır ki onlara mühlet verdim, sonra onları(azâbımla) yakaladım! Dönüş ise, ancak banadır!

قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّمَا أَنَا لَكُمْ نَذِيرٌ مُّبِينٌ ﴿٤٩﴾

22/HACC SURESİ-49. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul yâ eyyuhân nâsu innemâ ene lekum nezîrun mubîn(mubînun).

De ki: 'Ey insanlar! Ben sizin için ancak (Allah’ın azâbından haber veren) apaçık bir korkutucuyum!'

فَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُم مَّغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ ﴿٥٠﴾

22/HACC SURESİ-50. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti lehum magfiratun ve rızkun kerîm(kerîmun).

Îmân edip sâlih ameller işleyenler var ya, onlar için bir mağfiret ve dâimî bir rızık vardır.

وَالَّذِينَ سَعَوْا فِي آيَاتِنَا مُعَاجِزِينَ أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ ﴿٥١﴾

22/HACC SURESİ-51. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne seav fî âyâtinâ muâcizîne ulâike ashâbul cehîm(cehîmi).

Âyetlerimiz(i ibtâl) husûsunda (güyâ bizi) âciz bırakacak kimseler olarak (bizimle yarışırcasına) koşuşanlara gelince, işte onlar Cehennem ehlidirler.

وَمَا أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ مِن رَّسُولٍ وَلَا نَبِيٍّ إِلَّا إِذَا تَمَنَّى أَلْقَى الشَّيْطَانُ فِي أُمْنِيَّتِهِ فَيَنسَخُ اللَّهُ مَا يُلْقِي الشَّيْطَانُ ثُمَّ يُحْكِمُ اللَّهُ آيَاتِهِ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ ﴿٥٢﴾

22/HACC SURESİ-52. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ erselnâ min kablike min resûlin ve lâ nebiyyin illâ izâ temennâ elkaş şeytânu fî umniyyetihî, fe yensehullâhu mâ yulkış şeytânu summe yuhkimullâhu âyâtihî, vallâhu alîmun hakîm(hakîmun).

(Ey Resûlüm!) Senden önce, hiçbir resûl ve hiçbir nebî göndermedik ki, o bir temennîde bulunduğu (âyetlerimizi okuduğu) zaman (sustuğu bir anda), şeytan(dinleyenleri yanıltmak isteyerek) onun temennîsine bir şey atmış olmasın! Allah, şeytanın attığını derhâl giderir (de peygamberine onu bildirir); sonra Allah âyetlerini sağlamlaştırır. Çünki Allah, Alîm (herşeyi bilen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır.

لِيَجْعَلَ مَا يُلْقِي الشَّيْطَانُ فِتْنَةً لِّلَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ وَالْقَاسِيَةِ قُلُوبُهُمْ وَإِنَّ الظَّالِمِينَ لَفِي شِقَاقٍ بَعِيدٍ ﴿٥٣﴾

22/HACC SURESİ-53. AYET (Meâlleri Kıyasla): Li yec’ale mâ yulkış şeytânu fitneten lillezîne fî kulûbihim maradun vel kâsiyeti kulûbuhum, ve innez zâlimîne le fî şikâkın baîd(baîdin).

(Şeytan’a ise böyle müsâade eder ki,) şeytanın atmakta olduğu şeyi, kalblerinde bir hastalık bulunanlara (münâfıklara) ve kalbleri katılaşmış olanlara (müşriklere) bir imtihan kılsın! Şübhesiz ki zâlimler, elbette (haktan) uzak bir ayrılık içindedir.

وَلِيَعْلَمَ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ أَنَّهُ الْحَقُّ مِن رَّبِّكَ فَيُؤْمِنُوا بِهِ فَتُخْبِتَ لَهُ قُلُوبُهُمْ وَإِنَّ اللَّهَ لَهَادِ الَّذِينَ آمَنُوا إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ ﴿٥٤﴾

22/HACC SURESİ-54. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve li ya’lemellezîne ûtûl ilme ennehul hakku min rabbike fe yu’minû bihî fe tuhbite lehu kulûbuhum, ve innallâhe le hâdillezîne âmenû ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).

Ve kendilerine ilim verilmiş olanlar, gerçekten onun (bu Kur’ân’ın), Rabbinden(gelen) hak olduğunu bilsin de ona îmân etsinler, derken kalbleri ona gönülden bağlansın! Şübhesiz ki Allah, îmân edenleri dosdoğru bir yola elbette hidâyet edendir.

وَلَا يَزَالُ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي مِرْيَةٍ مِّنْهُ حَتَّى تَأْتِيَهُمُ السَّاعَةُ بَغْتَةً أَوْ يَأْتِيَهُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَقِيمٍ ﴿٥٥﴾

22/HACC SURESİ-55. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lâ yezâlullezîne keferû fî miryetin minhu hattâ te’tiyehumus sâatu bagteten ev ye’tiyehum azâbu yevmin akîm(akîmin).

İnkâr edenler ise, kendilerine kıyâmet ansızın gelinceye veya kendilerine kısır(hayırsız) bir günün azâbı gelinceye kadar ondan (Kur’ân’dan) yana bir şübhe içinde bulunur dururlar.

الْمُلْكُ يَوْمَئِذٍ لِّلَّهِ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ فَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ ﴿٥٦﴾

22/HACC SURESİ-56. AYET (Meâlleri Kıyasla): El mulku yevme izin lillâhi, yahkumu beynehum, fellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti fî cennâtin naîm(naîmi).

O gün mülk (ve bütün tasarruf), Allah’ındır. (Kullarının) aralarında (O) hüküm verir. Artık îmân edip sâlih ameller işleyenler, Naîm Cennetlerindedirler.

وَالَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا فَأُوْلَئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُّهِينٌ ﴿٥٧﴾

22/HACC SURESİ-57. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ fe ulâike lehum azâbun muhîn(muhînun).

İnkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlar ise, işte onlar için (pek) aşağılayıcı bir azab vardır.

وَالَّذِينَ هَاجَرُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ ثُمَّ قُتِلُوا أَوْ مَاتُوا لَيَرْزُقَنَّهُمُ اللَّهُ رِزْقًا حَسَنًا وَإِنَّ اللَّهَ لَهُوَ خَيْرُ الرَّازِقِينَ ﴿٥٨﴾

22/HACC SURESİ-58. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne hâcerû fî sebîlillâhi summe kutilû ev mâtû le yerzukannehumullâhu rızkan hasenâ(hasenen), ve innallâhe le huve hayrur râzikîn(râzikîne).

Allah yolunda hicret edip, sonra öldürülenler veya ölenler ise, mutlaka Allah onları güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Muhakkak ki Allah, elbette rızık verenlerin en hayırlısıdır.

لَيُدْخِلَنَّهُم مُّدْخَلًا يَرْضَوْنَهُ وَإِنَّ اللَّهَ لَعَلِيمٌ حَلِيمٌ ﴿٥٩﴾

22/HACC SURESİ-59. AYET (Meâlleri Kıyasla): Le yudhılennehum mudhalen yerdavnehu, ve innallâhe le alîmun halîm(halîmun).

Hiç şübhesiz onları hoşnûd olacakları girilecek bir yere (Cennetine) koyacaktır. Muhakkak ki Allah, elbette Alîm (herşeyi bilen)dir, Halîm (azabda acele etmeyen)dir.

ذَلِكَ وَمَنْ عَاقَبَ بِمِثْلِ مَا عُوقِبَ بِهِ ثُمَّ بُغِيَ عَلَيْهِ لَيَنصُرَنَّهُ اللَّهُ إِنَّ اللَّهَ لَعَفُوٌّ غَفُورٌ ﴿٦٠﴾

22/HACC SURESİ-60. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zâlike, ve men âkabe bi misli mâ ûkıbe bihî summe bugıye aleyhi le yansurennehullâhu, innallâhe le afuvvun gafûr(gafûrun).

İşte böyle! Kim kendisine yapılan eziyetin misliyle (karşılık vererek) eziyette bulunur da sonra yine kendisine saldırılırsa, mutlaka Allah ona yardım edecektir. Şübhesiz ki Allah, gerçekten Afüvv (çok affedici)dir, Gafûr (çok bağışlayan)dır.

ذَلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ يُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَأَنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ بَصِيرٌ ﴿٦١﴾

22/HACC SURESİ-61. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zâlike bi ennallâhe yûlicul leyle fîn nehâri ve yûlicun nehâre fîl leyli ve ennallâhe semîun basîr(basîrun).

İşte böyle! Çünki Allah, geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katar; hiç şübhesiz Allah, Semî' (herşeyi işiten)dir, Basîr (herşeyi gören)dir.

ذَلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْحَقُّ وَأَنَّ مَا يَدْعُونَ مِن دُونِهِ هُوَ الْبَاطِلُ وَأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْعَلِيُّ الْكَبِيرُ ﴿٦٢﴾

22/HACC SURESİ-62. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zâlike bi ennallâhe huvel hakku ve enne mâ yed’ûne min dûnihî huvel bâtılu ve ennallâhe huvel aliyyul kebîr(kebîru).

İşte böyle! Çünki Allah, O Hakk olandır. O’ndan başka (kendisine) yalvarmaktaoldukları şeyler ise gerçekten bâtıldır; hiç şübhesiz Aliyy (pek yüce olan), Kebîr (pek büyük olan) ancak Allah’dır.

أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ أَنزَلَ مِنَ السَّمَاء مَاء فَتُصْبِحُ الْأَرْضُ مُخْضَرَّةً إِنَّ اللَّهَ لَطِيفٌ خَبِيرٌ ﴿٦٣﴾

22/HACC SURESİ-63. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lem tera ennallâhe enzele mines semâi mâen fe tusbihul ardu muhdarraten, innallâhe latîfun habîr(habîrun).

Görmedin mi ki, doğrusu Allah, gökten bir su indirdi de (böylece) yeryüzü yemyeşil oluyor. Muhakkak ki Allah, Latîf (çok ihsân eden)dir, Habîr (herşeyden haberdâr olan)dır.

لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَإِنَّ اللَّهَ لَهُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ ﴿٦٤﴾

22/HACC SURESİ-64. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), ve innallâhe le huvel ganiyyul hamîd(hamîdu).

Göklerde ne var, yerde ne varsa O’nundur. Şübhesiz ki Ganî (hiçbir şeye ihtiyâcı olmayan), Hamîd (hamd edilmeye yegâne lâyık) olan elbette ancak Allah’dır.

أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ سَخَّرَ لَكُم مَّا فِي الْأَرْضِ وَالْفُلْكَ تَجْرِي فِي الْبَحْرِ بِأَمْرِهِ وَيُمْسِكُ السَّمَاء أَن تَقَعَ عَلَى الْأَرْضِ إِلَّا بِإِذْنِهِ إِنَّ اللَّهَ بِالنَّاسِ لَرَؤُوفٌ رَّحِيمٌ ﴿٦٥﴾

22/HACC SURESİ-65. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lem tera ennallâhe sahhara lekum mâ fîl ardı vel fulke tecrî fîl bahri bi emrihî, ve yumsikus semâe en tekaa alâl ardı illâ bi iznihî, innallâhe bin nâsi le raûfun rahîm(rahîmun).

Görmedin mi ki şübhesiz Allah, yerde bulunanları ve emriyle denizde akıp giden gemileri sizin emrinize verdi. Göğü de, izni olmaksızın yerin üzerine düşmesin diye (O)tutuyor. Şübhesiz ki Allah, insanlara karşı elbette Raûf (çok şefkatli olan)dır, Rahîm (çok merhametli olan)dır.

وَهُوَ الَّذِي أَحْيَاكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيِيكُمْ إِنَّ الْإِنسَانَ لَكَفُورٌ ﴿٦٦﴾

22/HACC SURESİ-66. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve huvellezî ahyâkum summe yumîtukum summe yuhyîkum, innel insâne le kefûr(kefûrun).

Hem O’dur ki size hayat verdi; sonra sizi vefât ettirecek; sonra sizi tekrar diriltecek! Doğrusu insan gerçekten çok nankördür.

لِكُلِّ أُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنسَكًا هُمْ نَاسِكُوهُ فَلَا يُنَازِعُنَّكَ فِي الْأَمْرِ وَادْعُ إِلَى رَبِّكَ إِنَّكَ لَعَلَى هُدًى مُّسْتَقِيمٍ ﴿٦٧﴾

22/HACC SURESİ-67. AYET (Meâlleri Kıyasla): Li kulli ummetin cealnâ menseken hum nâsikûhu fe lâ yunâziunneke fîl emri ved’u ilâ rabbike, inneke le alâ huden mustekîm(mustekîmin).

Her ümmet için bir şeriat koyduk ki onlar onunla amel eden kimselerdir. Öyle ise bu hususta seninle aslâ mücâdele etmesinler; ve Rabbine da'vet et! Doğrusu sen, elbette dosdoğru bir hidâyet (bir din) üzerindesin.

وَإِن جَادَلُوكَ فَقُلِ اللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ ﴿٦٨﴾

22/HACC SURESİ-68. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve in câdelûke fe kulillâhu a’lemu bimâ ta’melûn(ta’melûne).

Eğer seninle mücâdele ederlerse artık de ki: 'Allah, yapmakta olduklarınızı en iyi bilendir.'

اللَّهُ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كُنتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ ﴿٦٩﴾

22/HACC SURESİ-69. AYET (Meâlleri Kıyasla): Allâhu yahkumu beynekum yevmel kıyâmeti fîmâ kuntum fîhi tahtelifûn(tahtelifûne).

Allah kıyâmet günü, üzerinde ihtilâfa düşmekte olduğunuz şeyler hakkında aranızda hüküm verecektir.

أَلَمْ تَعْلَمْ أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاء وَالْأَرْضِ إِنَّ ذَلِكَ فِي كِتَابٍ إِنَّ ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ ﴿٧٠﴾

22/HACC SURESİ-70. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lem ta’lem ennallâhe ya’lemu mâ fis semâi vel ard(ardı), inne zâlike fî kitâbin, inne zâlike alâllâhi yesîr(yesîrun).

Bilmedin mi ki şübhesiz Allah, gökte ve yerde ne varsa bilir. Muhakkak ki bunlar bir kitabda (Levh-i Mahfûz’da)dır. Şübhesiz bu, Allah’a göre pek kolaydır.

وَيَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهِ سُلْطَانًا وَمَا لَيْسَ لَهُم بِهِ عِلْمٌ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِن نَّصِيرٍ ﴿٧١﴾

22/HACC SURESİ-71. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve ya’budûne min dûnillâhi mâ lem yunezzil bihî sultânen ve mâ leyse lehum bihî ilmun, ve mâ liz zâlimîne min nasîr(nasîrin).

Allah’ı bırakıp da, haklarında (Allah’ın) bir delil indirmediği ve haklarında bilgi sâhibi olmadıkları şeylere tapıyorlar. Hâlbuki o zâlimlerin, hiçbir yardımcısı yoktur.

وَإِذَا تُتْلَى عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ تَعْرِفُ فِي وُجُوهِ الَّذِينَ كَفَرُوا الْمُنكَرَ يَكَادُونَ يَسْطُونَ بِالَّذِينَ يَتْلُونَ عَلَيْهِمْ آيَاتِنَا قُلْ أَفَأُنَبِّئُكُم بِشَرٍّ مِّن ذَلِكُمُ النَّارُ وَعَدَهَا اللَّهُ الَّذِينَ كَفَرُوا وَبِئْسَ الْمَصِيرُ ﴿٧٢﴾

22/HACC SURESİ-72. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve izâ tutlâ aleyhim âyâtunâ beyyinâtin ta’rifu fî vucûhillezîne keferûl munker(munkere), yekâdûne yestûne billezîne yetlûne aleyhim âyâtinâ, kul e fe unebbiukum bi şerrin min zâlikum, en nâru, vaadehâllâhullezîne keferû, ve bi’sel masîr(masîru).

Onlara âyetlerimiz apaçık olarak okunmakta olduğu zaman, inkâr edenlerin yüzlerinde hoşnudsuzluk sezersin (anlarsın). Nerede ise kendilerine âyetlerimizi okuyanlara saldıracaklar! De ki: 'Size bundan daha kötüsünü bildireyim mi? Ateş! Allah onu, inkâr edenlere va'd etmiştir. Ve (o,) ne kötü varılacak yerdir!'

يَا أَيُّهَا النَّاسُ ضُرِبَ مَثَلٌ فَاسْتَمِعُوا لَهُ إِنَّ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ لَن يَخْلُقُوا ذُبَابًا وَلَوِ اجْتَمَعُوا لَهُ وَإِن يَسْلُبْهُمُ الذُّبَابُ شَيْئًا لَّا يَسْتَنقِذُوهُ مِنْهُ ضَعُفَ الطَّالِبُ وَالْمَطْلُوبُ ﴿٧٣﴾

22/HACC SURESİ-73. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhân nâsu duribe meselun festemiû lehu, innellezîne ted’ûne min dûnillâhi len yahlukû zubâben ve levictemeû lehu, ve in yeslubhumuz zubâbu şey’en lâ yestenkızûhu minhu, daufat tâlibu vel matlûb(matlûbu).

Ey insanlar! (Size) bir misâl getirildi; şimdi onu dinleyin! Şübhesiz ki Allah’dan başka (kendisine) yalvarmakta olduklarınız bir sinek dahi yaratamazlar; isterse bunun için hepsi toplansınlar! Sinek onlardan bir şey kapacak olsa, bunu ondan geri alamazlar.(Yardım) isteyen de âciz kaldı, kendinden istenen de!

مَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ ﴿٧٤﴾

22/HACC SURESİ-74. AYET (Meâlleri Kıyasla): Mâ kaderûllâhe hakka kadrihî, innallâhe le kaviyyun azîz(azîzun).

Allah’ı, kadrinin (kudretinin ve büyüklüğünün) hakkıyla takdîr edemediler! Şübhesiz ki Allah, elbette Kavî (pek kuvvetli olan)dır, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen)dir.

اللَّهُ يَصْطَفِي مِنَ الْمَلَائِكَةِ رُسُلًا وَمِنَ النَّاسِ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ بَصِيرٌ ﴿٧٥﴾

22/HACC SURESİ-75. AYET (Meâlleri Kıyasla): Allâhu yastafî minel melâiketi rusulen ve minen nâsi, innallâhe semîun basîr(basîrun).

Allah, meleklerden de insanlardan da elçiler seçer. Muhakkak ki Allah, Semî'(hakkıyla işiten)dir, Basîr (kemâliyle gören)dir.

يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَإِلَى اللَّهِ تُرْجَعُ الأمُورُ ﴿٧٦﴾

22/HACC SURESİ-76. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ya’lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum, ve ilâllâhi turceul umûr(umûru).

Onların önlerindekini de arkalarındakini de (yaptıklarını da, yapacaklarını da)bilir. Ve (bütün) işler Allah’a döndürülür.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا ارْكَعُوا وَاسْجُدُوا وَاعْبُدُوا رَبَّكُمْ وَافْعَلُوا الْخَيْرَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ* ﴿٧٧﴾

22/HACC SURESİ-77. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenûrkeû vescudû va’budû rabbekum vef’alûl hayra leallekum tuflihûn(tuflihûne). (SECDE ÂYETİ)

Ey îmân edenler! Rükû' edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz!

وَجَاهِدُوا فِي اللَّهِ حَقَّ جِهَادِهِ هُوَ اجْتَبَاكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدِّينِ مِنْ حَرَجٍ مِّلَّةَ أَبِيكُمْ إِبْرَاهِيمَ هُوَ سَمَّاكُمُ الْمُسْلِمينَ مِن قَبْلُ وَفِي هَذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَهِيدًا عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَاء عَلَى النَّاسِ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَاعْتَصِمُوا بِاللَّهِ هُوَ مَوْلَاكُمْ فَنِعْمَ الْمَوْلَى وَنِعْمَ النَّصِيرُ ﴿٧٨﴾

22/HACC SURESİ-78. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve câhidû fîllâhi hakka cihâdihî, huvectebâkum ve mâ ceale aleykum fîd dîni min haracin, millete ebîkum ibrâhîm(ibrâhîme), huve semmâkumul muslimîne min kablu ve fî hâzâ li yekûner resûlu şehîden aleykum ve tekûnû şuhedâe alân nâsi, fe ekîmûs salâte ve âtuz zekâte va’tesımû billâhi, huve mevlâkum, fe ni’mel mevlâ ve ni’men nasîr(nasîru).

Allah uğrunda nasıl cihâd etmek gerekiyorsa, öyle cihâd edin! O sizi seçmiş ve dinde üzerinize hiçbir zorluk kılmamıştır. Babanız İbrâhîm’in dîninde de (böyleydi).O (Allah), gerek daha önce(ki kitablarda), gerekse bunda (Kur’ân’da) sizi 'Müslümanlar' diye isimlendirdi ki, peygamber(iniz) size şâhid olsun ve (siz de) bütün insanlara şâhidler olasınız! Öyle ise namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah’(ın dînin)e sımsıkı tutunun! O sizin Mevlâ’nızdır. İşte O ne güzel Mevlâ ve ne güzel yardımcıdır!