Ay Suresi, adını ilk ayetinde yer alan kamer kelimesinden almıştır.

اقْتَرَبَتِ السَّاعَةُ وَانشَقَّ الْقَمَرُ ﴿١﴾

54/KAMER SURESİ-1. AYET (Meâlleri Kıyasla): İkterabetis sâatu ven şakkal kamer(kameru).

Kıyâmet'in kopuş saati yaklaştı, Ay yarıldı.

وَإِن يَرَوْا آيَةً يُعْرِضُوا وَيَقُولُوا سِحْرٌ مُّسْتَمِرٌّ ﴿٢﴾

54/KAMER SURESİ-2. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve in yerav âyeten yu’ridû ve yekûlû sihrun mustemirrun.

Bir âyet (açık bir belge, bir mu'cize) görseler yüzçevirirler ve «devamedegelen bir sihir» derler.

وَكَذَّبُوا وَاتَّبَعُوا أَهْوَاءهُمْ وَكُلُّ أَمْرٍ مُّسْتَقِرٌّ ﴿٣﴾

54/KAMER SURESİ-3. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kezzebû vettebeû ehvâehum ve kullu emrin mustekırrun.

(Hakk'ı) yalanladılar da kendi heveslerine uydular. Oysa her işin kararlaştırılmış bir vakti vardır.

وَلَقَدْ جَاءهُم مِّنَ الْأَنبَاء مَا فِيهِ مُزْدَجَرٌ ﴿٤﴾

54/KAMER SURESİ-4. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad câehum minel enbâi mâ fihî muzdecer(muzdecerun).

And olsun ki, onlara öyle haberler geldi ki içinde onları (tutumlarından) vazgeçirecek olanı da vardı.

حِكْمَةٌ بَالِغَةٌ فَمَا تُغْنِ النُّذُرُ ﴿٥﴾

54/KAMER SURESİ-5. AYET (Meâlleri Kıyasla): Hikmetun bâligatun fe mâ tugnin nuzur(nuzuru).

Gayesinin doruğuna yükselmiş bir hikmet! Ne var ki, uyarmalar, korkutmalar yarar sağlamıyor.

فَتَوَلَّ عَنْهُمْ يَوْمَ يَدْعُ الدَّاعِ إِلَى شَيْءٍ نُّكُرٍ ﴿٦﴾

54/KAMER SURESİ-6. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe tevelle anhum, yevme yed’ud dâi ilâ şey’in nukur(nukurin).

Onlardan yüzçevir. O gün çağrıcı, bilinmedik (korkunç) bir şeyle çağırır.

خُشَّعًا أَبْصَارُهُمْ يَخْرُجُونَ مِنَ الْأَجْدَاثِ كَأَنَّهُمْ جَرَادٌ مُّنتَشِرٌ ﴿٧﴾

54/KAMER SURESİ-7. AYET (Meâlleri Kıyasla): Huşşean ebsâruhum yahrucûne minel ecdâsi keennehum cerâdun munteşir(munteşirun).

Onlar da gözleri korkudan önlerine eğik bir halde kabirlerinden çıkarlar; tıpkı etrafa yayılan çekirge misâli.

مُّهْطِعِينَ إِلَى الدَّاعِ يَقُولُ الْكَافِرُونَ هَذَا يَوْمٌ عَسِرٌ ﴿٨﴾

54/KAMER SURESİ-8. AYET (Meâlleri Kıyasla): Muhtıîne ilâd dâi, yekûlul kâfirûne hâzâ yevmun asir(asirun).

Çağrıcıya doğru koşarlar. Kâfirler ise, «bu zorlu ve sıkıntılı bir gün !» derler.

كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ فَكَذَّبُوا عَبْدَنَا وَقَالُوا مَجْنُونٌ وَازْدُجِرَ ﴿٩﴾

54/KAMER SURESİ-9. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kezzebet kablehum kavmu nûhın fe kezzebu abdenâ ve kâlû mecnûnun vezducir(vezducire).

Bunlardan önce Nûh milleti, Nuh'u yalanladı; kulumuzu yalanladılar da «delidir» dediler ve (o kadar üzerine vardılar ki, Nûh davetinden) vazgeçirildi.

فَدَعَا رَبَّهُ أَنِّي مَغْلُوبٌ فَانتَصِرْ ﴿١٠﴾

54/KAMER SURESİ-10. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe deâ rabbehû ennî maglûbun fentasır.

O da Rabbına yalvarıp, «yenilgiye uğradım, bana yardım et!» diye duâ etti.

فَفَتَحْنَا أَبْوَابَ السَّمَاء بِمَاء مُّنْهَمِرٍ ﴿١١﴾

54/KAMER SURESİ-11. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe fetahnâ ebvâbes semâi bi mâin munhemir(munhemirin).

Bunun üzerine göğün kapılarını sağnak halinde boşanan su ile açıverdik.

وَفَجَّرْنَا الْأَرْضَ عُيُونًا فَالْتَقَى الْمَاء عَلَى أَمْرٍ قَدْ قُدِرَ ﴿١٢﴾

54/KAMER SURESİ-12. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve feccernâl arda uyûnen feltekal mâu alâ emrin kad kudir(kudire).

Yerden de göz göz sular fışkırttık. Böylece sular, mukadder olan bir hükmün gerçekleşmesi üzerine birleşti.

وَحَمَلْنَاهُ عَلَى ذَاتِ أَلْوَاحٍ وَدُسُرٍ ﴿١٣﴾

54/KAMER SURESİ-13. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve hamelnâhu alâ zâti elvâhın ve dusur(dusurin).

Biz, Nuh'u tahtalar ve çivilerle yapılı gemiye yükledik.

تَجْرِي بِأَعْيُنِنَا جَزَاء لِّمَن كَانَ كُفِرَ ﴿١٤﴾

54/KAMER SURESİ-14. AYET (Meâlleri Kıyasla): Tecrî bi a’yuninâ, cezâen li men kâne kufir(kufire).

Nankörlük ve inkâr edilen kimseye (Nuh'a) bir mükâfat olmak üzere gemi, gözetim ve denetimimiz altında yüzüp yol alıyordu.

وَلَقَد تَّرَكْنَاهَا آيَةً فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ ﴿١٥﴾

54/KAMER SURESİ-15. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad teraknâhâ âyeten fe hel min muddekir(muddekirin).

And olsun ki biz, o gemiyi bir âyet (açık belge ve tarihî bir ibret) olarak bıraktık. Acaba öğüt ve ibret alan var mıdır?

فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ ﴿١٦﴾

54/KAMER SURESİ-16. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe keyfe kâne azâbî ve nuzuri.

Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (bir görün) ?

وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ ﴿١٧﴾

54/KAMER SURESİ-17. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad yessernâl kur’âne liz zikri fe hel min muddekir(muddekirin).

And olsun ki biz, Kur'ân'ı ibret ve öğüt için kolaylaştırdık. Öğüt ve ibret alan var mıdır?

كَذَّبَتْ عَادٌ فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ ﴿١٨﴾

54/KAMER SURESİ-18. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kezzebet âdun fe keyfe kâne azâbî ve nuzuri.

Âd da (peygamberlerini) yalanladı. Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (bir görün) ?

إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِيحًا صَرْصَرًا فِي يَوْمِ نَحْسٍ مُّسْتَمِرٍّ ﴿١٩﴾

54/KAMER SURESİ-19. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnâ erselnâ aleyhim rîhan sarsaran fî yevmi nahsin mustemirr(mustemirrin).

Biz, gerçekten onların üzerine, uğursuzluğu devam eden bir günde ortalığı alt-üst eden şiddetli bir rüzgâr gönderdik ki,

تَنزِعُ النَّاسَ كَأَنَّهُمْ أَعْجَازُ نَخْلٍ مُّنقَعِرٍ ﴿٢٠﴾

54/KAMER SURESİ-20. AYET (Meâlleri Kıyasla): Tenziun nâse ke ennehum a’câzu nahlin munkair(munkairin).

(20-21) İnsanları bulundukları yerden söküp atıyordu da her biri sanki kökünden devrilen birer hurma kütüğüne benziyordu. Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (bir görün) ?.

فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ ﴿٢١﴾

54/KAMER SURESİ-21. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe keyfe kâne azâbî ve nuzuri.

(20-21) İnsanları bulundukları yerden söküp atıyordu da her biri sanki kökünden devrilen birer hurma kütüğüne benziyordu. Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (bir görün) ?.

وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ ﴿٢٢﴾

54/KAMER SURESİ-22. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad yessernâl kur’âne liz zikri fe hel min muddekir(muddekirin).

And olsun ki biz, Kur'ân'ı öğüt ve ibret almak için kolaylaştırdık. Öğüt ve ibret alan var mıdır?

كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِالنُّذُرِ ﴿٢٣﴾

54/KAMER SURESİ-23. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kezzebet semûdu bin nuzuri.

Semûd kavmi de (yapılan) uyarıları yalanladılar.

فَقَالُوا أَبَشَرًا مِّنَّا وَاحِدًا نَّتَّبِعُهُ إِنَّا إِذًا لَّفِي ضَلَالٍ وَسُعُرٍ ﴿٢٤﴾

54/KAMER SURESİ-24. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe kâlû e beşeren minnâ vâhiden nettebiuhû innâ izen lefî dalâlin ve suur(suurin).

Bizden bir adama mı uyacağız ? O takdirde biz, sapıklık, sıkıntı ve delilik içinde kalırız.

أَؤُلْقِيَ الذِّكْرُ عَلَيْهِ مِن بَيْنِنَا بَلْ هُوَ كَذَّابٌ أَشِرٌ ﴿٢٥﴾

54/KAMER SURESİ-25. AYET (Meâlleri Kıyasla): E ulkıyez zikru aleyhi min beyninâ bel huve kezzâbun eşir(eşirun).

Aramızdan kitap ona mı verilmiş ?! Hayır O, çok yalancı şımarığın biridir, dediler.

سَيَعْلَمُونَ غَدًا مَّنِ الْكَذَّابُ الْأَشِرُ ﴿٢٦﴾

54/KAMER SURESİ-26. AYET (Meâlleri Kıyasla): Se ya’lemûne gaden menil kezzâbul eşir(eşiru).

Yarın kimlerin çok yalancı şımarıklar olduğunu bileceklerdir.

إِنَّا مُرْسِلُو النَّاقَةِ فِتْنَةً لَّهُمْ فَارْتَقِبْهُمْ وَاصْطَبِرْ ﴿٢٧﴾

54/KAMER SURESİ-27. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnâ mursilûn nâkati fitneten lehum fertekıbhum vestabir.

Şüphesiz ki, onları çetin bir sınavdan geçirmek için o dişi deveyi gönderdik ve (Salih Peygamber'e) «sen onları gözetle ve sabırlı ol!» (dedik).

وَنَبِّئْهُمْ أَنَّ الْمَاء قِسْمَةٌ بَيْنَهُمْ كُلُّ شِرْبٍ مُّحْتَضَرٌ ﴿٢٨﴾

54/KAMER SURESİ-28. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve nebbi’hum ennel mâe kısmetun beynehum, kullu şirbin muhtedar(muhtedarun).

Suyun aralarında belli bir sıraya göre taksim edildiğini haber ver. Herbiri su alış sırasına hazır bulunsun.

فَنَادَوْا صَاحِبَهُمْ فَتَعَاطَى فَعَقَرَ ﴿٢٩﴾

54/KAMER SURESİ-29. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe nâdev sâhıbehum fe teâtâ fe akar(akara).

Bu uyarıya rağmen (bir azgın gözü dönmüşe) arkadaşları seslendiler ; o da silahını kullanarak deveyi düşürüp kesti!

فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ ﴿٣٠﴾

54/KAMER SURESİ-30. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe keyfe kâne azâbî ve nuzuri.

Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (bir görün) ?

إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَكَانُوا كَهَشِيمِ الْمُحْتَظِرِ ﴿٣١﴾

54/KAMER SURESİ-31. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnâ erselnâ aleyhim sayhaten vâhıdeten fe kânû ke heşîmil muhtezir(muhteziri).

Hakikat biz, üzerlerine bir tek haykırış salıverdik, onlar da, davar ağılındaki kuru ot gibi oldular.

وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ ﴿٣٢﴾

54/KAMER SURESİ-32. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad yessernâl kur’âne liz zikri fe hel min muddekir(muddekirin).

And olsun ki, biz Kur'ân'ıöğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Öğüt ve ibret alan var mıdır?

كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ بِالنُّذُرِ ﴿٣٣﴾

54/KAMER SURESİ-33. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kezzebet kavmu lûtın bin nuzuri.

Lût kavmi de yapılan uyarıları yalanladılar.

إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ حَاصِبًا إِلَّا آلَ لُوطٍ نَّجَّيْنَاهُم بِسَحَرٍ ﴿٣٤﴾

54/KAMER SURESİ-34. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnâ erselnâ aleyhim hâsiben illâ âle lût(lûtin), necceynâhum bi sehar(seharin).

(34-35) Bunun için biz, üzerlerine taş (yağmuru yağdıran bir kasırga) gönderdik; ancak Lût ailesini katımızdan bir nîmet olarak seher vakti kurtardık. İşte şükredeni biz böyle mükâfatlandırırız.

نِعْمَةً مِّنْ عِندِنَا كَذَلِكَ نَجْزِي مَن شَكَرَ ﴿٣٥﴾

54/KAMER SURESİ-35. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ni’meten min indina, kezâlike neczî men şeker(şekere).

(34-35) Bunun için biz, üzerlerine taş (yağmuru yağdıran bir kasırga) gönderdik; ancak Lût ailesini katımızdan bir nîmet olarak seher vakti kurtardık. İşte şükredeni biz böyle mükâfatlandırırız.

وَلَقَدْ أَنذَرَهُم بَطْشَتَنَا فَتَمَارَوْا بِالنُّذُرِ ﴿٣٦﴾

54/KAMER SURESİ-36. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad enzerahum batşetenâ fe temârav bin nuzur(nuzuri).

Ve and olsun ki, Lût, onları bizim şiddetli tutup kahretmemize karşı uyardı; ama onlar, bu uyarılarda şüphe edip inâdlarını sürdürdüler.

وَلَقَدْ رَاوَدُوهُ عَن ضَيْفِهِ فَطَمَسْنَا أَعْيُنَهُمْ فَذُوقُوا عَذَابِي وَنُذُرِ ﴿٣٧﴾

54/KAMER SURESİ-37. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad râvedûhu an dayfihî fe tamesnâ a’yunehum fe zûkû azâbî ve nuzuri.

And olsun ki onlar (o ahlâksız cinsel sapıklar), Lût'un konuklarına sataşmak için devamlı O'na gidip geldiler. Bu yüzden onların gözlerini silme kör ettik de «tadın azabımı ve uyarılarımı I» (dedik).

وَلَقَدْ صَبَّحَهُم بُكْرَةً عَذَابٌ مُّسْتَقِرٌّ ﴿٣٨﴾

54/KAMER SURESİ-38. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad sabbehahum bukraten azâbun mustekırr(mustekırrun).

(38-39) And olsun ki, bir sabah devam eden bir azâb onlara geliverdi. «Tadın azabımı ve uyarılarımı!» (dedik),

فَذُوقُوا عَذَابِي وَنُذُرِ ﴿٣٩﴾

54/KAMER SURESİ-39. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe zûkû azâbî ve nuzuri.

(38-39) And olsun ki, bir sabah devam eden bir azâb onlara geliverdi. «Tadın azabımı ve uyarılarımı!» (dedik),

وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ ﴿٤٠﴾

54/KAMER SURESİ-40. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad yessernâl kur’âne liz zikri fe hel min muddekir(muddekirin).

And olsun ki biz, Kur'ân'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Öğüt ve ibret alan var mıdır?

وَلَقَدْ جَاء آلَ فِرْعَوْنَ النُّذُرُ ﴿٤١﴾

54/KAMER SURESİ-41. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad câe âle fir’avnen nuzur(nuzuru).

And olsun ki, Fir'avn ailesine de uyarılar geldi.

كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا كُلِّهَا فَأَخَذْنَاهُمْ أَخْذَ عَزِيزٍ مُّقْتَدِرٍ ﴿٤٢﴾

54/KAMER SURESİ-42. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kezzebû bi âyâtinâ kullihâ fe ehaznâhum ahze azîzin muktedir(muktedirin).

Onlar ise, âyetlerimizin hepsini yalanladılar. Biz de onları çok üstün, çok güçlü muktedire yakışır şekilde yakalayıverdik.

أَكُفَّارُكُمْ خَيْرٌ مِّنْ أُوْلَئِكُمْ أَمْ لَكُم بَرَاءةٌ فِي الزُّبُرِ ﴿٤٣﴾

54/KAMER SURESİ-43. AYET (Meâlleri Kıyasla): E kuffârukum hayrun min ulâikum em lekum berâetun fîz zubur(zuburi).

Sizin kâfirleriniz mi bunlardan hayırlıdır, yoksa önceki kitaplarda sizin için bir berat mı bulunuyordu ?

أَمْ يَقُولُونَ نَحْنُ جَمِيعٌ مُّنتَصِرٌ ﴿٤٤﴾

54/KAMER SURESİ-44. AYET (Meâlleri Kıyasla): Em yekûlûne nahnu cemîun muntesir(muntesirun).

Yoksa onlar, «biz yardım gören (yardımlaşan) bir cemiyet miyiz» diyorlar ?

سَيُهْزَمُ الْجَمْعُ وَيُوَلُّونَ الدُّبُرَ ﴿٤٥﴾

54/KAMER SURESİ-45. AYET (Meâlleri Kıyasla): Se yuhzemul cem’u ve yuvellûned dubur(dubura).

Yakında o cemiyet hezimete uğrayıp arkalarını dönüp kaçacaklar.

بَلِ السَّاعَةُ مَوْعِدُهُمْ وَالسَّاعَةُ أَدْهَى وَأَمَرُّ ﴿٤٦﴾

54/KAMER SURESİ-46. AYET (Meâlleri Kıyasla): Belis sâatu mev’ıduhum ves sâ’atu edhâ ve emerr(emerru).

Hayır, onlara va'dolunan gün Kıyâmet'tir. Kıyamet gününün (azabı) daha korkunç ve daha acıdır.

إِنَّ الْمُجْرِمِينَ فِي ضَلَالٍ وَسُعُرٍ ﴿٤٧﴾

54/KAMER SURESİ-47. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnel mucrimîne fî dalâlin ve suur(suurin).

Şüphesiz ki, suçlu günahkârlar sapıklık ve çılgınlık içindedirler.

يَوْمَ يُسْحَبُونَ فِي النَّارِ عَلَى وُجُوهِهِمْ ذُوقُوا مَسَّ سَقَرَ ﴿٤٨﴾

54/KAMER SURESİ-48. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yevme yushabûne fîn nâri alâ vucûhihim, zûkû messe sekar(sekare).

Ateşe yüzüstü sürülecekleri gün, «Sakar (Cehennem)in dokunan azabını tadın !» (denilecek).

إِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ ﴿٤٩﴾

54/KAMER SURESİ-49. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnâ kulle şey’in halaknâhu bi kader(kaderin).

Şüphesiz ki biz, her şeyi (belli) bir ölçüye göre yarattık. .

وَمَا أَمْرُنَا إِلَّا وَاحِدَةٌ كَلَمْحٍ بِالْبَصَرِ ﴿٥٠﴾

54/KAMER SURESİ-50. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ emrunâ illâ vâhıdetun ke lemhın bil basar(basari).

Bizim emrimiz ancak bir defadır, gözaçıp kapamak gibi.

وَلَقَدْ أَهْلَكْنَا أَشْيَاعَكُمْ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ ﴿٥١﴾

54/KAMER SURESİ-51. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad ehleknâ eşyâakum fe hel min muddekir(muddekirin).

(51-52) And olsun ki, biz sizin nice benzerlerinizi yok ettik. Öğüt ve ibret alan yok mudur? Onların işledikleri her şey defterlerdedir.

وَكُلُّ شَيْءٍ فَعَلُوهُ فِي الزُّبُرِ ﴿٥٢﴾

54/KAMER SURESİ-52. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kullu şey’in fealûhu fîz zubur(zuburi).

(51-52) And olsun ki, biz sizin nice benzerlerinizi yok ettik. Öğüt ve ibret alan yok mudur? Onların işledikleri her şey defterlerdedir.

وَكُلُّ صَغِيرٍ وَكَبِيرٍ مُسْتَطَرٌ ﴿٥٣﴾

54/KAMER SURESİ-53. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kullu sagîrin ve kebîrin mustetar(mustetarun).

Küçük büyük her şey satır satır yazılıdır.

إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَنَهَرٍ ﴿٥٤﴾

54/KAMER SURESİ-54. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnel muttakîne fî cennâtin ve neher(neherin).

Şüphesiz ki, muttakîler (Allah'tan saygı ile korkup fenalıklardan sakınan mü'minler) Cennetlerde genişlik ve aydınlık içindedirler.

فِي مَقْعَدِ صِدْقٍ عِندَ مَلِيكٍ مُّقْتَدِرٍ ﴿٥٥﴾

54/KAMER SURESİ-55. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fî mak’adi sıdkın inde melîkin muktedir(muktedirin).

Doğruluk makamında kuvvetli kudretli hükümdarın yanındadırlar.