KASAS SURESİ 82. Ayeti Ahmet Tekin Meali
Mekke döneminde inmiştir. 88 âyettir. Sûre, adını 25. âyette geçen “el-Kasas” kelimesinden almıştır. Kasas, kıssalar anlamında olup Kur’an’da geçen kıssa ve olaylar için kullanılır.
وَأَصْبَحَ الَّذِينَ تَمَنَّوْا مَكَانَهُ بِالْأَمْسِ يَقُولُونَ وَيْكَأَنَّ اللَّهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ وَيَقْدِرُ لَوْلَا أَن مَّنَّ اللَّهُ عَلَيْنَا لَخَسَفَ بِنَا وَيْكَأَنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْكَافِرُونَ ﴿٨٢﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
ve asbeha | ve sabahladı, oldu |
ellezîne | onlar |
temennev | temenni ettiler, dilediler |
mekâne-hu | onun yeri |
bi el emsi | dün |
yekûlûne | derler, diyorlar(dı) |
vey | vay (hayret ifadesi) |
ke ennehu | onun gibi (bunun gibi), demek ki, öyle ki, öyleyse |
allâhe | Allah |
yebsutu | genişletir |
er rizka | rızık |
li | için, ...'e |
men | kim, kimse |
yesâu | diler |
min | ...'den |
ibâdi-hi | (onun) kulları |
ve yakdiru | ve takdir eder, daraltır |
lev lâ | olmasaydı |
en menne allâhu | Allah'ın ni'metlendirmesi |
aleynâ | bize |
le | elbette, mutlaka |
hasefe | yere geçirdi |
binâ | bizi |
vey | vay (hayret ifadesi) |
ke ennehu | onun gibi (bunun gibi), demek ki, öyle ki, öyleyse |
lâ yuflihu | felâha ermez |
el kâfirûne | kâfirler |
Ve dün onun yerinde olmayı temenni edenler, sabahlayınca "Vay! Öyleyse Allah, kullarından dilediğinin rızkını genişletir ve daraltır (takdir eder). Eğer Allah bizi ni’metlendirmiş olmasaydı, mutlaka bizi de yere geçirirdi. Vay! Demek ki kâfirler, felâha ermez." dediler.
KASAS SURESİ 82. Ayeti Ahmet Tekin Meali
Daha dün onun yerinde olmayı arzulayanlar:
Ahmet Tekin
'Demek ki, Allah rızkı, sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kullarından bazılarına bollaştırıyor, bazılarına da ölçüyle kısarak veriyor. Şayet Allah bize lütufda bulunmuş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay, demek ki, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirler, nankörler iflâh olmazmış, ebedî nimetlerle mutluluğa eremezmiş.' demeye başladılar.