Mekke döneminde inmiştir. 34 âyettir. Sûre, adını 12. ve 13. âyetlerde anılan Hz. Lokmân’dan almıştır.

الم ﴿١﴾

31/LOKMÂN SURESİ-1. AYET (Meâlleri Kıyasla): Elif lâm mîm.

Elif, Lam, Mim.

تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ الْحَكِيمِ ﴿٢﴾

31/LOKMÂN SURESİ-2. AYET (Meâlleri Kıyasla): Tilke âyâtul kitâbil hakîm(hakîmi).

Bunlar hikmetli kitabın ayetleridir.

هُدًى وَرَحْمَةً لِّلْمُحْسِنِينَ ﴿٣﴾

31/LOKMÂN SURESİ-3. AYET (Meâlleri Kıyasla): Huden ve rahmeten lil muhsinîn(muhsinîne).

İhsan sahiplerine bir hidayet ve bir rahmettir.

الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُم بِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ ﴿٤﴾

31/LOKMÂN SURESİ-4. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezîne yukîmûnes salâte ve yu’tûnez zekâte ve hum bil âhırati hum yûkinûn(yûkinûne).

Onlar namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler ve onlar kesin bir bilgiyle ahirete inananlardır.

أُوْلَئِكَ عَلَى هُدًى مِّن رَّبِّهِمْ وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ ﴿٥﴾

31/LOKMÂN SURESİ-5. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ulâike alâ huden min rabbihim ve ulâike humul muflihûn(muflihûne).

İşte onlar, rablerinden bir hidayet üzerindedirler ve kurtuluş bulanlar da onlardır.

وَمِنَ النَّاسِ مَن يَشْتَرِي لَهْوَ الْحَدِيثِ لِيُضِلَّ عَن سَبِيلِ اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَيَتَّخِذَهَا هُزُوًا أُولَئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُّهِينٌ ﴿٦﴾

31/LOKMÂN SURESİ-6. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve minen nâsi men yeşterî lehvel hadîsi li yudılle an sebîlillâhi bi gayri ilmin ve yettehızehâ huzuvâ(huzuven), ulâike lehum azâbun muhîn(muhînun).

İnsanlardan hiç bir bilgiye dayanmaksızın Allah'ın yolundan saptırmak için sözün boş olanını satın alan ve onu bir eğlence konusu edinenler vardır. İşte onlar (var ya), onlar için aşağılatıcı bir azap vardır.

وَإِذَا تُتْلَى عَلَيْهِ آيَاتُنَا وَلَّى مُسْتَكْبِرًا كَأَن لَّمْ يَسْمَعْهَا كَأَنَّ فِي أُذُنَيْهِ وَقْرًا فَبَشِّرْهُ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ ﴿٧﴾

31/LOKMÂN SURESİ-7. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve izâ tutlâ aleyhi âyâtunâ vellâ mustekbiran ke en lem yesma’hâ keenne fî uzuneyhi vakrâ(vakran), fe beşşirhu bi azâbin elîm(elîmin).

Ona ayetlerimiz okunduğunda, sanki onları işitmiyormuş ve kulaklarında bir ağırlık varmış gibi büyüklük taslayarak sırtını çevirir. Artık sen ona acıklı bir azap ile müjde ver.

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتُ النَّعِيمِ ﴿٨﴾

31/LOKMÂN SURESİ-8. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti lehum cennâtun naîm(naîmi).

(Ancak) Gerçekten iman edip salih amellerde bulunanlar (var ya), onlar için de nimetlerle donatılmış cennetler vardır.

خَالِدِينَ فِيهَا وَعْدَ اللَّهِ حَقًّا وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ ﴿٩﴾

31/LOKMÂN SURESİ-9. AYET (Meâlleri Kıyasla): Hâlidîne fîhâ, va’dallâhi hakkâ(hakkan), ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).

Onda temelli kalıcılardır. Allah'ın vaadi haktır. O üstün güç sahibidir, hikmet sahibidir.

خَلَقَ السَّمَاوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا وَأَلْقَى فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَن تَمِيدَ بِكُمْ وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَابَّةٍ وَأَنزَلْنَا مِنَ السَّمَاء مَاء فَأَنبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ زَوْجٍ كَرِيمٍ ﴿١٠﴾

31/LOKMÂN SURESİ-10. AYET (Meâlleri Kıyasla): Halakas semâvâti bi gayri amedin teravnehâ ve elkâ fîl ardı ravâsiye en temîde bikum ve besse fîhâ min kulli dâbbet(dâbbetin), ve enzelnâ mines semâi mâen fe enbetnâ fîhâ min kulli zevcin kerîm(kerîmin).

O, gökleri görebildiğiniz bir direk olmaksızın yarattı. Yeryüzüne de sizi sarsıntıya uğratır diye sarsılmaz dağlar bıraktı ve orada her canlıdan türetip yayıverdi. Biz gökten su indirdik de orada her yüce (cömert ve bereketli) çiftten yetiştirdik.

هَذَا خَلْقُ اللَّهِ فَأَرُونِي مَاذَا خَلَقَ الَّذِينَ مِن دُونِهِ بَلِ الظَّالِمُونَ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ ﴿١١﴾

31/LOKMÂN SURESİ-11. AYET (Meâlleri Kıyasla): Hâzâ halkullâhi fe erûnî mâzâ halakallezîne min dûnihî, beliz zâlimûne fî dalâlin mubîn(mubînin).

İşte bu Allah'ın yarattığıdır. O halde, O'nun dışında olanların yarattıklarını bana gösterin. Hayır, zulmetmekte olanlar, açıkça bir sapıklık içindedirler.

وَلَقَدْ آتَيْنَا لُقْمَانَ الْحِكْمَةَ أَنِ اشْكُرْ لِلَّهِ وَمَن يَشْكُرْ فَإِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِهِ وَمَن كَفَرَ فَإِنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ حَمِيدٌ ﴿١٢﴾

31/LOKMÂN SURESİ-12. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad âteynâ lukmânel hikmete enişkur lillâh(lillâhi), ve men yeşkur fe innemâ yeşkuru li nefsihî, ve men kefere fe innellâhe ganiyyun hamîd(hamîdun).

Şüphesiz biz Lokman'a “Allah'a şükret” diye hikmet verdik. Kim şükrederse artık o, kendi nefsi lehine şükreder. Kim de nankörlüğe saparsa şüphesiz Allah, hiçbir şeye muhtaç değildir, daima övülmeye layıktır.

وَإِذْ قَالَ لُقْمَانُ لِابْنِهِ وَهُوَ يَعِظُهُ يَا بُنَيَّ لَا تُشْرِكْ بِاللَّهِ إِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظِيمٌ ﴿١٣﴾

31/LOKMÂN SURESİ-13. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve iz kâle lukmânu libnihî ve huve yaızuhu yâ buneyye lâ tuşrik billâhi, inneş şirke le zulmun azîm(azîmun).

Hani Lokman oğluna öğüt vererek demişti ki: “Ey oğlum! Allah'a şirk koşma. Hiç şüphesiz şirk, gerçekten büyük bir zulümdür.”

وَوَصَّيْنَا الْإِنسَانَ بِوَالِدَيْهِ حَمَلَتْهُ أُمُّهُ وَهْنًا عَلَى وَهْنٍ وَفِصَالُهُ فِي عَامَيْنِ أَنِ اشْكُرْ لِي وَلِوَالِدَيْكَ إِلَيَّ الْمَصِيرُ ﴿١٤﴾

31/LOKMÂN SURESİ-14. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve vassaynâl insâne bi vâlideyhi, hamelethu ummuhu vehnen alâ vehnin ve fisâluhu fî âmeyni enişkurlî ve li vâlideyke, ileyyel masîr(masîru).

Biz insana anne ve babasını (iyilikle tutmasını) tavsiye ettik. Annesi onu, zorluk üstüne zorlukla (karnında) taşımıştır. Onun (sütten) ayrılması da iki yıl içindedir. “Hem bana, hem de anne ve babana şükret, dönüş yalnız banadır.”

وَإِن جَاهَدَاكَ عَلى أَن تُشْرِكَ بِي مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَا وَصَاحِبْهُمَا فِي الدُّنْيَا مَعْرُوفًا وَاتَّبِعْ سَبِيلَ مَنْ أَنَابَ إِلَيَّ ثُمَّ إِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَأُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿١٥﴾

31/LOKMÂN SURESİ-15. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve in câhedâke alâ en tuşrike bî mâ leyse leke bihî ilmun fe lâ tutı’humâ ve sâhibhumâ fîd dunyâ ma’rûfen vettebi’ sebîle men enâbe ileyye, summe ileyye merciukum fe unebbiukum bi mâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).

Bununla birlikte onların ikisi (annen ve baban), hakkında bir bilgin olmayan şeyi bana şirk koşman için sana karşı çaba harcayacak olurlarsa, bu durumda onlara itaat etme, dünya işlerinde onlarla güzel geçin ve bana yönelenin yoluna tabi ol. Sonra dönüşünüz yalnızca banadır, böylece ben de size yapmakta olduklarınızı haber vereceğim.

يَا بُنَيَّ إِنَّهَا إِن تَكُ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِّنْ خَرْدَلٍ فَتَكُن فِي صَخْرَةٍ أَوْ فِي السَّمَاوَاتِ أَوْ فِي الْأَرْضِ يَأْتِ بِهَا اللَّهُ إِنَّ اللَّهَ لَطِيفٌ خَبِيرٌ ﴿١٦﴾

31/LOKMÂN SURESİ-16. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ buneyye innehâ in teku miskâle habbetin min hardalin fe tekun fî sahratin ev fîs semâvâti ev fîl ardı ye’ti bihâllâhu, innellâhe latîfun habîr(habîrun).

“Ey oğlum! (Yaptığın iş) Gerçekten bir hardal tanesi ağırlığında olsa da (bu,) ister bir kaya parçasında ya da göklerde veya yerde bulunsa bile, Allah onu getirir (açığa çıkarır). Hiç şüphesiz en ince işlerin içini bilen, (her şeyden) haberdar olandır.”

يَا بُنَيَّ أَقِمِ الصَّلَاةَ وَأْمُرْ بِالْمَعْرُوفِ وَانْهَ عَنِ الْمُنكَرِ وَاصْبِرْ عَلَى مَا أَصَابَكَ إِنَّ ذَلِكَ مِنْ عَزْمِ الْأُمُورِ ﴿١٧﴾

31/LOKMÂN SURESİ-17. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ buneyye ekımıs salâte ve’mur bil ma’rûfi venhe anil munkeri vasbir alâ mâ esâbeke, inne zâlike min azmil umûr(umûri).

“Ey oğlum! Dosdoğru namazı kıl, maruf (iyi) olanı emret, münker (kötü) olandan sakındır ve sana isabet edene karşı sabret. Çünkü bunlar, azmedilmesi gereken (ciddi) işlerdendir.

وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِي الْأَرْضِ مَرَحًا إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍ ﴿١٨﴾

31/LOKMÂN SURESİ-18. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lâ tusa’ir haddeke lin nâsi ve lâ temşi fîl ardı merahan innallâhe lâ yuhıbbu kulle muhtâlin fehûr(fehûrin).

“İnsanlara yanağını çevirip (büyüklenme) ve böbürlenmiş olarak yeryüzünde yürüme. Çünkü Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni hiç kimseyi sevmez.”

وَاقْصِدْ فِي مَشْيِكَ وَاغْضُضْ مِن صَوْتِكَ إِنَّ أَنكَرَ الْأَصْوَاتِ لَصَوْتُ الْحَمِيرِ ﴿١٩﴾

31/LOKMÂN SURESİ-19. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vaksid fî meşyike vagdud min savtike, inne enkeral asvâti le savtul hamîr(hamîri).

“Yürüyüşünde orta bir yol tut, sesini kıs. Çünkü seslerin en çirkin olanı gerçekten eşeklerin sesidir.”

أَلَمْ تَرَوْا أَنَّ اللَّهَ سَخَّرَ لَكُم مَّا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَأَسْبَغَ عَلَيْكُمْ نِعَمَهُ ظَاهِرَةً وَبَاطِنَةً وَمِنَ النَّاسِ مَن يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُّنِيرٍ ﴿٢٠﴾

31/LOKMÂN SURESİ-20. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lem terav ennallâhe sahhara lekum mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardı ve esbega aleykum niamehu zâhiraten ve bâtıneten, ve minen nâsi men yucâdilu fîllâhi bi gayri ilmin ve lâ huden ve lâ kitâbin munîr(munîrin).

Şüphesiz Allah'ın, göklerde ve yerde olanları emrinize ram kıldığını, açık ve gizli sizin üzerinizdeki nimetlerini genişletip tamamladığını görmüyor musunuz? (Buna rağmen) İnsanlardan hiç bir ilme dayanmadan ve bir yol gösterici ve aydınlatıcı bir kitap da olmadan Allah hakkında mücadele edip duran kimseler vardır.

وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَا أَنزَلَ اللَّهُ قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ آبَاءنَا أَوَلَوْ كَانَ الشَّيْطَانُ يَدْعُوهُمْ إِلَى عَذَابِ السَّعِيرِ ﴿٢١﴾

31/LOKMÂN SURESİ-21. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve izâ kîle lehumuttebiû mâ enzelallâhu kâlû bel nettebiu mâ vecednâ aleyhi âbâenâ, e ve lev kâneş şeytânu yed’ûhum ilâ azâbis saîr(saîri).

Onlara, “Allah'ın indirdiklerine uyun” denildiğinde derler ki: “Hayır, biz babalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız.” Şayet şeytan, onları çılgınca yanan ateşin azabına çağırmışsa da mı (buna uyacaklar)?

وَمَن يُسْلِمْ وَجْهَهُ إِلَى اللَّهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَى وَإِلَى اللَّهِ عَاقِبَةُ الْأُمُورِ ﴿٢٢﴾

31/LOKMÂN SURESİ-22. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve men yuslim vechehu ilâllâhi ve huve muhsinun fe kadistemseke bil urvetil vuskâ, ve ilâllâhi âkibetul umûr(umûri).

Kim ihsanda bulunan (biri) olarak yüzünü (kendini) Allah'a teslim ederse, artık gerçekten o kopmayan bir kulpa yapışmıştır. Bütün işlerin sonu Allah'a varır.

وَمَن كَفَرَ فَلَا يَحْزُنكَ كُفْرُهُ إِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ فَنُنَبِّئُهُم بِمَا عَمِلُوا إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ ﴿٢٣﴾

31/LOKMÂN SURESİ-23. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve men kefere fe lâ yahzunke kufruhu, ileynâ merciuhum fe nunebbiuhum bi mâ amilû, innallâhe alîmun bi zâtis sudûr(sudûri).

Kim de küfre saparsa, artık onun küfre sapması seni üzmesin Onların dönüşü bizedir, artık biz de onlara yapmakta olduklarını haber vereceğiz. Şüphesiz Allah, sinelerin özünde saklı olanı bilendir.

نُمَتِّعُهُمْ قَلِيلًا ثُمَّ نَضْطَرُّهُمْ إِلَى عَذَابٍ غَلِيظٍ ﴿٢٤﴾

31/LOKMÂN SURESİ-24. AYET (Meâlleri Kıyasla): Numettiuhum kalîlen summe nadtarruhum ilâ azâbin galîz(galîzin).

Biz onları oldukça az (bir süre) olarak faydalandırıp yararlandırırız, sonra da onları ağır bir azaba sürükleriz.

وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ قُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ ﴿٢٥﴾

31/LOKMÂN SURESİ-25. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve le in seeltehum men halakas semâvâti vel arda le yekûlunnallâhu, kulil hamdulillâhi, bel ekseruhum lâ ya’lemûn(ya’lemûne).

Şüphesiz eğer onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye soracak olursan, hiç tartışmasız, “Allah” diyecekler. De ki, “Bütün güzel övgüler Allah'ındır.” Hayır, onların çoğu bilmezler.

لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِنَّ اللَّهَ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ ﴿٢٦﴾

31/LOKMÂN SURESİ-26. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lillâhi mâ fîs semâvâti vel ard(ardı), innallâhe huvel ganiyyul hamîd(hamîdu).

Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır. Allah, hiçbir şeye muhtaç değildir, daima övülmeye lâyıktır.

وَلَوْ أَنَّمَا فِي الْأَرْضِ مِن شَجَرَةٍ أَقْلَامٌ وَالْبَحْرُ يَمُدُّهُ مِن بَعْدِهِ سَبْعَةُ أَبْحُرٍ مَّا نَفِدَتْ كَلِمَاتُ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ ﴿٢٧﴾

31/LOKMÂN SURESİ-27. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lev enne mâ fîl ardı min şeceratin aklâmun vel bahru yemudduhu min ba’dihî seb’atu ebhurin mâ nefidet kelimâtullâhi, innallâhe azîzun hakîm(hakîmun).

Yeryüzünde bulunan ağaçlar kalem olsa, denizler de mürekkep olsa ve yedi deniz daha eklense, yine Allah'ın sözleri (yazmakla) tükenmez. Doğrusu Allah üstün güç sahibidir, hikmet sahibidir.

مَّا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ إِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ بَصِيرٌ ﴿٢٨﴾

31/LOKMÂN SURESİ-28. AYET (Meâlleri Kıyasla): Mâ halkukum ve lâ ba’sukum illâ ke nefsin vâhıdetin, innallâhe semîun basîr(basîrun).

Sizin yaratılmanız da diriltilmeniz de yalnızca tek bir kişi gibidir. Şüphesiz Allah işitendir, görendir.

أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ يَجْرِي إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى وَأَنَّ اللَّهَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ ﴿٢٩﴾

31/LOKMÂN SURESİ-29. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lem tera ennallâhe yûlicul leyle fîn nehâri ve yûlicun nehâre fîl leyli, ve sahharaş şemse vel kamere kullun yecrî ilâ ecelin musemmen ve ennallâhe bi mâ ta’melûne habîr(habîrun).

Allah'ın geceyi gündüze ve gündüzü geceye kattığını, her biri belirli bir süreye kadar hareket edecek olan güneşi ve ayı buyruk altında tuttuğunu ve Allah'ın, yaptıklarınızdan haberdar olduğunu bilmez misin?

ذَلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْحَقُّ وَأَنَّ مَا يَدْعُونَ مِن دُونِهِ الْبَاطِلُ وَأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْعَلِيُّ الْكَبِيرُ ﴿٣٠﴾

31/LOKMÂN SURESİ-30. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zâlike bi ennallâhe huvel hakku ve enne mâ yed’ûne min dûnihil bâtılu ve ennallâhe huvel aliyyul kebîr(kebîru).

Bu, Allah'ın hak olmasından ve O'ndan başka taptıkları şeylerin batıl olmasındandır. Doğrusu Allah yücedir, büyüktür.

أَلَمْ تَرَ أَنَّ الْفُلْكَ تَجْرِي فِي الْبَحْرِ بِنِعْمَتِ اللَّهِ لِيُرِيَكُم مِّنْ آيَاتِهِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ ﴿٣١﴾

31/LOKMÂN SURESİ-31. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lem tera ennel fulke tecrî fîl bahri bi ni’metillâhi li yuriyekum min âyâtihî inne fî zâlike le âyâtin li kulli sabbârin şekûr(şekûrin).

Gemilerin denizde Allah'ın lütfüyle yürüdüğünü görmez misin? Allah böylece size varlığının delillerini gösterir. Bunlarda, pek sabırlı ve çok şükreden kimselerin hepsine nişaneler vardır.

وَإِذَا غَشِيَهُم مَّوْجٌ كَالظُّلَلِ دَعَوُا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ فَلَمَّا نَجَّاهُمْ إِلَى الْبَرِّ فَمِنْهُم مُّقْتَصِدٌ وَمَا يَجْحَدُ بِآيَاتِنَا إِلَّا كُلُّ خَتَّارٍ كَفُورٍ ﴿٣٢﴾

31/LOKMÂN SURESİ-32. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve izâ gaşiyehum mevcun kez zuleli deavûllâhe muhlisîne lehud dîn(dîne), fe lemmâ neccâhum ilâl berri fe minhum muktesidun, ve mâ yechadu bi âyâtinâ illâ kullu hattârin kefûr(kefûrin).

Onları kara gölgeler gibi dalgalar sarıverdiği zaman, dini yalnızca O'na halis kılanlar olarak Allah'a yalvarıp yakarırlar. Böylece onları karaya çıkarıp kurtarınca, içlerinden (sadece az) bir kısmı orta yolu tutar. Zaten ayetlerimizi ancak hilekâr nankörler bilerek inkâr eder.

يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ وَاخْشَوْا يَوْمًا لَّا يَجْزِي وَالِدٌ عَن وَلَدِهِ وَلَا مَوْلُودٌ هُوَ جَازٍ عَن وَالِدِهِ شَيْئًا إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَلَا يَغُرَّنَّكُم بِاللَّهِ الْغَرُورُ ﴿٣٣﴾

31/LOKMÂN SURESİ-33. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhân nâsuttekû rabbekum vahşev yevmen lâ yeczî vâlidun an veledihî ve lâ mevlûdun huve câzin an vâlidihî şey’en inne va’dallâhi hakkun fe lâ tegurrannekumul hayâtud dunyâ, ve lâ yagurrannekum billâhil garûr(garûru).

Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. (Hiç) Bir babanın, çocuğu için bir karşılık veremeyeceği ve (hiç) bir çocuğun da babası için bir şeyi ödeyici olamayacağı günden korkun. Allah'ın verdiği söz şüphesiz gerçektir. Dünya hayatı sakın sizi aldatmasın. Allah hakkında (affına güvendirerek) şeytan sizi ayartmasın.

إِنَّ اللَّهَ عِندَهُ عِلْمُ السَّاعَةِ وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْأَرْحَامِ وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ مَّاذَا تَكْسِبُ غَدًا وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ بِأَيِّ أَرْضٍ تَمُوتُ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ ﴿٣٤﴾

31/LOKMÂN SURESİ-34. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnallâhe indehu ilmus sâati, ve yunezzilul gayse, ve ya’lemu mâ fîl erhâmi, ve mâ tedrî nefsun mâzâ teksibu gaden, ve mâ tedrî nefsun bi eyyi ardın temût(temûtu), innallâhe alîmun habîr(habîrun).

Kıyametin bilgisi, şüphesiz Allah'ın katındadır. Yağmuru yağdırır ve rahimlerde olanı bilir. Hiç kimse, yarın ne kazanacağını bilmez. Hiç kimse de hangi yerde öleceğini bilmez. Hiç şüphesiz Allah her şeyi bilendir, haberdar olandır.