Mekke döneminde inmiştir. 98 âyettir. Bazı tefsir bilginlerine göre 58 ve 71. âyetler Medine döneminde inmiştir. Sûre, Meryem’in, oğlu İsa’yı nasıl dünyaya getirdiğini anlattığı için bu adla anılmıştır.

كهيعص ﴿١﴾

19/MERYEM SURESİ-1. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâf, hâ, yâ, ayn, sâd.

Kaf, Ha, Ya, Ayn, Sad.

ذِكْرُ رَحْمَةِ رَبِّكَ عَبْدَهُ زَكَرِيَّا ﴿٢﴾

19/MERYEM SURESİ-2. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zikru rahmeti rabbike abdehu zekeriyyâ.

Rabbının, kulu Zekeriyya'ya rahmetinin zikri.

إِذْ نَادَى رَبَّهُ نِدَاء خَفِيًّا ﴿٣﴾

19/MERYEM SURESİ-3. AYET (Meâlleri Kıyasla): İz nâdâ rabbehu nidâen hafiyyâ(hafiyyen).

Hani o; Rabbına içinden yalvarmıştı.

قَالَ رَبِّ إِنِّي وَهَنَ الْعَظْمُ مِنِّي وَاشْتَعَلَ الرَّأْسُ شَيْبًا وَلَمْ أَكُن بِدُعَائِكَ رَبِّ شَقِيًّا ﴿٤﴾

19/MERYEM SURESİ-4. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle rabbî innî ve henel azmu minnî veştealer re’su şeyben ve lem ekun bi duâike rabbî şakıyyâ(şakıyyen).

Ve demişti ki: Rabbım; gerçekten kemiklerim yıprandı, baş yaşlılık alevi ile tutuştu. Rabbım; şimdiye kadar sana yalvarmakla bir şeyden mahrum olmadım.

وَإِنِّي خِفْتُ الْمَوَالِيَ مِن وَرَائِي وَكَانَتِ امْرَأَتِي عَاقِرًا فَهَبْ لِي مِن لَّدُنكَ وَلِيًّا ﴿٥﴾

19/MERYEM SURESİ-5. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve innî hıftul mevâliye min verâî ve kânetimraetî âkıran fe heb lî min ledunke veliyyâ(veliyyen).

Doğrusu ben; kendimden sonra yerime geçecek yakınlarımın iyi hareket etmeyeceklerinden korkuyorum. Karım da kısırdır. Bana katından bir oğul bağışla.

يَرِثُنِي وَيَرِثُ مِنْ آلِ يَعْقُوبَ وَاجْعَلْهُ رَبِّ رَضِيًّا ﴿٦﴾

19/MERYEM SURESİ-6. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yerisunî ve yerisu min âli ya’kûbe vec’alhu rabbî radıyyâ(radıyyen).

Ki bana ve Yakuboğullarına mirasçı olsun. Rabbım; onu razı olunan kıl.

يَا زَكَرِيَّا إِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍ اسْمُهُ يَحْيَى لَمْ نَجْعَل لَّهُ مِن قَبْلُ سَمِيًّا ﴿٧﴾

19/MERYEM SURESİ-7. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ zekeriyyâ innâ nubeşşiruke bi gulâminismuhu yahyâ lem nec’al lehu min kablu semiyyâ(semiyyen).

Ey Zekeriyya; sana Yahya adında bir oğlan müjdeliyoruz. Daha önce bu adı hiç kimseye vermedik.

قَالَ رَبِّ أَنَّى يَكُونُ لِي غُلَامٌ وَكَانَتِ امْرَأَتِي عَاقِرًا وَقَدْ بَلَغْتُ مِنَ الْكِبَرِ عِتِيًّا ﴿٨﴾

19/MERYEM SURESİ-8. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle rabbî ennâ yekûnu lî gulâmun ve kânetimraetî âkıran ve kad belagtu minel kiberi ıtiyyâ(ıtiyyen).

Rabbım; karım kısır ve ben de son derece kocamışken nasıl oğlum olur ki? dedi.

قَالَ كَذَلِكَ قَالَ رَبُّكَ هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٌ وَقَدْ خَلَقْتُكَ مِن قَبْلُ وَلَمْ تَكُ شَيْئًا ﴿٩﴾

19/MERYEM SURESİ-9. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle kezâlike, kâle rabbuke huve aleyye heyyinun ve kad halaktuke min kablu ve lem teku şey’â(şey’en).

Öyledir. Rabbım buyurdu ki: Bu, bana çok kolaydır. Daha önce sen yokken seni de yaratmıştım.

قَالَ رَبِّ اجْعَل لِّي آيَةً قَالَ آيَتُكَ أَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلَاثَ لَيَالٍ سَوِيًّا ﴿١٠﴾

19/MERYEM SURESİ-10. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle rabbic’al lî âyeh(âyeten), kâle âyetuke ellâ tukellimen nâse selâse leyâlin seviyyâ(seviyyen).

Öyleyse Rabbım bana bir nişan ver, dedi. Senin nişanın; birbiri ardı sıra üç gece insanlarla konuşmamandır, buyurdu.

فَخَرَجَ عَلَى قَوْمِهِ مِنَ الْمِحْرَابِ فَأَوْحَى إِلَيْهِمْ أَن سَبِّحُوا بُكْرَةً وَعَشِيًّا ﴿١١﴾

19/MERYEM SURESİ-11. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe harace alâ kavmihî minel mihrâbi fe evhâ ileyhim en sebbihû bukraten ve aşiyyâ(aşiyyen).

Bunun üzerine ma'bedden çıkıp kavmine: Sabah akşam Allah'ı tesbih edin, diye işaret etti.

يَا يَحْيَى خُذِ الْكِتَابَ بِقُوَّةٍ وَآتَيْنَاهُ الْحُكْمَ صَبِيًّا ﴿١٢﴾

19/MERYEM SURESİ-12. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ yahyâ huzil kitâbe bi kuvvetin, ve âteynâhul hukme sabiyyâ(sabiyyen).

Ey Yahya, Kitab'a kuvvetle sarıl. Daha çocuk iken ona hikmet verdik.

وَحَنَانًا مِّن لَّدُنَّا وَزَكَاةً وَكَانَ تَقِيًّا ﴿١٣﴾

19/MERYEM SURESİ-13. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve hanânen min ledunnâ ve zekâten, ve kâne takıyyâ(takıyyen).

Katımızdan bir kalb yumuşaklığı ile safiyet verdik. O, takva sahibi biri idi.

وَبَرًّا بِوَالِدَيْهِ وَلَمْ يَكُن جَبَّارًا عَصِيًّا ﴿١٤﴾

19/MERYEM SURESİ-14. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve berren bi vâlideyhi ve lem yekun cebbâren asıyyâ(asıyyen).

Anasına ve babasına karşı iyi davranırdı. Baş kaldıran bir zorba değildi.

وَسَلَامٌ عَلَيْهِ يَوْمَ وُلِدَ وَيَوْمَ يَمُوتُ وَيَوْمَ يُبْعَثُ حَيًّا ﴿١٥﴾

19/MERYEM SURESİ-15. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve selâmun aleyhi yevme vulide ve yevme yemûtu ve yevme yub’asu hayyâ(hayyen).

Selam olsun ona, doğduğu günde, öleceği günde ve dirileceği günde.

وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ مَرْيَمَ إِذِ انتَبَذَتْ مِنْ أَهْلِهَا مَكَانًا شَرْقِيًّا ﴿١٦﴾

19/MERYEM SURESİ-16. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vezkur fil kitâbı meryem(meryeme), izintebezet min ehlihâ mekânen şarkıyyâ(şarkıyyen).

Kitab'da Meryem'i de an. Hani o, ailesinden ayrılarak Doğu tarafında bir yere çekilmişti.

فَاتَّخَذَتْ مِن دُونِهِمْ حِجَابًا فَأَرْسَلْنَا إِلَيْهَا رُوحَنَا فَتَمَثَّلَ لَهَا بَشَرًا سَوِيًّا ﴿١٧﴾

19/MERYEM SURESİ-17. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fettehazet min dûnihim hicâben fe erselnâ ileyhâ rûhanâ fe temessele lehâ beşeren seviyyâ(seviyyen).

Onlardan gizlenmek için de bir perde germişti. Derken, Biz de ona ruhumuzu göndermiştik de tam bir insan olarak görünmüştü ona.

قَالَتْ إِنِّي أَعُوذُ بِالرَّحْمَن مِنكَ إِن كُنتَ تَقِيًّا ﴿١٨﴾

19/MERYEM SURESİ-18. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlet innî eûzu bir rahmâni minke in kunte takıyyâ(takıyyen).

Rahman'a sığınırım senden, dedi. Eğer takva sahibi isen.

قَالَ إِنَّمَا أَنَا رَسُولُ رَبِّكِ لِأَهَبَ لَكِ غُلَامًا زَكِيًّا ﴿١٩﴾

19/MERYEM SURESİ-19. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle innemâ ene resûlu rabbiki li ehebe leki gulâmen zekiyyâ(zekiyyen).

O da: Ben, Rabbının sana tertemiz bir oğul vermek için gönderdiği bir elçiden başka bir şey değilim, dedi.

قَالَتْ أَنَّى يَكُونُ لِي غُلَامٌ وَلَمْ يَمْسَسْنِي بَشَرٌ وَلَمْ أَكُ بَغِيًّا ﴿٢٠﴾

19/MERYEM SURESİ-20. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlet ennâ yekûnu lî gulâmun ve lem yemsesnî beşerun ve lem eku bagıyyâ(bagıyyen).

Meryem: Benim nasıl bir oğlum olabilir ki; bana hiç bir beşer dokunmamıştır. Ve ben, kötü kadın da değilim, dedi.

قَالَ كَذَلِكِ قَالَ رَبُّكِ هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٌ وَلِنَجْعَلَهُ آيَةً لِلنَّاسِ وَرَحْمَةً مِّنَّا وَكَانَ أَمْرًا مَّقْضِيًّا ﴿٢١﴾

19/MERYEM SURESİ-21. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle kezâlik(kezâliki), kâle rabbuki huve aleyye heyyin(heyyinun), ve li nec’alehû âyeten lin nâsi ve rahmeten minnâ, ve kâne emren makdıyyâ(makdıyyen).

Bu böyledir, zira Rabbın; bu, Bana kolaydır, onu insanlar için bir ayet ve katımızdan bir rahmet kılacağız, buyuruyor, dedi. Ve iş, olup bitti.

فَحَمَلَتْهُ فَانتَبَذَتْ بِهِ مَكَانًا قَصِيًّا ﴿٢٢﴾

19/MERYEM SURESİ-22. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe hamelethu fentebezet bihî mekânen kasıyyâ(kasıyyen).

Nihayet ona gebe kaldı ve bu sebeple uzak bir yere çekildi.

فَأَجَاءهَا الْمَخَاضُ إِلَى جِذْعِ النَّخْلَةِ قَالَتْ يَا لَيْتَنِي مِتُّ قَبْلَ هَذَا وَكُنتُ نَسْيًا مَّنسِيًّا ﴿٢٣﴾

19/MERYEM SURESİ-23. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe ecâehâl mehâdû ilâ ciz’ın nahleti, kâlet yâ leytenî mittu kable hâzâ ve kuntu nesyen mensiyyâ(mensiyyen).

Doğum sancısı onu bir hurma dalına sürükledi. Keşki, dedi; bundan evvel öleydim de unutulup gideydim.

فَنَادَاهَا مِن تَحْتِهَا أَلَّا تَحْزَنِي قَدْ جَعَلَ رَبُّكِ تَحْتَكِ سَرِيًّا ﴿٢٤﴾

19/MERYEM SURESİ-24. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe nâdâhâ min tahtihâ ellâ tahzenî kad ceale rabbuki tahteki seriyyâ(seriyyen).

Altından ona şu nida geldi: Üzülme sakın, Rabbın senin ayağının altında bir ırmak akıttı.

وَهُزِّي إِلَيْكِ بِجِذْعِ النَّخْلَةِ تُسَاقِطْ عَلَيْكِ رُطَبًا جَنِيًّا ﴿٢٥﴾

19/MERYEM SURESİ-25. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve huzzî ileyki bi ciz’ın nahleti tusâkıt aleyki rutaben ceniyyâ(ceniyyen).

Hurma dalını kendine doğru silkele; üstüne taze hurma dökülsün.

فَكُلِي وَاشْرَبِي وَقَرِّي عَيْنًا فَإِمَّا تَرَيِنَّ مِنَ الْبَشَرِ أَحَدًا فَقُولِي إِنِّي نَذَرْتُ لِلرَّحْمَنِ صَوْمًا فَلَنْ أُكَلِّمَ الْيَوْمَ إِنسِيًّا ﴿٢٦﴾

19/MERYEM SURESİ-26. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe kulî veşrabî ve karrî aynâ(aynen), fe immâ terayinne minel beşeri ehaden fe kûlî innî nezertu lir rahmâni savmen fe len ukellimel yevme insiyyâ(insiyyen).

Ye, iç, gözün aydın olsun. İnsanlardan birini görecek olursan; ben Rahman' a oruç adadım. Onun için bugün hiç bir kimseyle konuşmayacağım, de.

فَأَتَتْ بِهِ قَوْمَهَا تَحْمِلُهُ قَالُوا يَا مَرْيَمُ لَقَدْ جِئْتِ شَيْئًا فَرِيًّا ﴿٢٧﴾

19/MERYEM SURESİ-27. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe etet bihî kavmehâ tahmiluhu, kâlû yâ meryemu lekad ci’ti şey’en feriyyâ(feriyyen).

Derken çocuğu alıp kavmine getirdi. Ey Meryem; andolsun ki utanılacak bir şey yaptın, dediler.

يَا أُخْتَ هَارُونَ مَا كَانَ أَبُوكِ امْرَأَ سَوْءٍ وَمَا كَانَتْ أُمُّكِ بَغِيًّا ﴿٢٨﴾

19/MERYEM SURESİ-28. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ uhte hârûne mâ kâne ebûkimrae sev’in ve mâ kânet ummuki bagıyyâ(begıyyan).

Ey Harun'un kızkardeşi; baban kötü birisi değildi, annen de iffetsiz değildi, dediler.

فَأَشَارَتْ إِلَيْهِ قَالُوا كَيْفَ نُكَلِّمُ مَن كَانَ فِي الْمَهْدِ صَبِيًّا ﴿٢٩﴾

19/MERYEM SURESİ-29. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe eşârat ileyhi, kâlû keyfe nukellimu men kâne fîl mehdi sabiyyâ(sabiyyen).

Bunun üzerine o, çocuğu gösterdi: Biz beşikteki çocukla nasıl konuşabiliriz? dediler.

قَالَ إِنِّي عَبْدُ اللَّهِ آتَانِيَ الْكِتَابَ وَجَعَلَنِي نَبِيًّا ﴿٣٠﴾

19/MERYEM SURESİ-30. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle innî abdullâhi, âtâniyel kitâbe ve cealenî nebiyyâ(nebiyyen).

Çocuk dedi ki: Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. Bana kitabı verdi ve beni peygamber yaptı.

وَجَعَلَنِي مُبَارَكًا أَيْنَ مَا كُنتُ وَأَوْصَانِي بِالصَّلَاةِ وَالزَّكَاةِ مَا دُمْتُ حَيًّا ﴿٣١﴾

19/MERYEM SURESİ-31. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve cealenî mubâraken eyne mâ kuntu ve evsânî bis salâti vez zekâti mâ dumtu hayyâ(hayyen).

Nerede olursam olayım, beni mübarek kıldı ve yaşadığım müddetçe namaz kılmamı ve zekat vermemi emretti.

وَبَرًّا بِوَالِدَتِي وَلَمْ يَجْعَلْنِي جَبَّارًا شَقِيًّا ﴿٣٢﴾

19/MERYEM SURESİ-32. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve berren bi vâlidetî ve lem yec’alnî cebbâren şakıyyâ(şakıyyen).

Bir de anneme iyi davranmamı. Ve beni bedbaht bir zorba kılmadı.

وَالسَّلَامُ عَلَيَّ يَوْمَ وُلِدتُّ وَيَوْمَ أَمُوتُ وَيَوْمَ أُبْعَثُ حَيًّا ﴿٣٣﴾

19/MERYEM SURESİ-33. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ves selâmu aleyye yevme vulidtu ve yevme emûtu ve yevme ub’asu hayyâ(hayyen).

Selam olsun bana; doğduğum günde, öleceğim günde ve diri olarak kaldırılacağım günde, dedi.

ذَلِكَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ قَوْلَ الْحَقِّ الَّذِي فِيهِ يَمْتَرُونَ ﴿٣٤﴾

19/MERYEM SURESİ-34. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zâlike îsâbnu meryem(meryeme), kavlel hakkıllezî fîhi yemterûn(yemterûne).

İşte hakkında şüpheye düştükleri Meryem oğlu İsa, hak söze göre budur.

مَا كَانَ لِلَّهِ أَن يَتَّخِذَ مِن وَلَدٍ سُبْحَانَهُ إِذَا قَضَى أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُن فَيَكُونُ ﴿٣٥﴾

19/MERYEM SURESİ-35. AYET (Meâlleri Kıyasla): Mâ kâne lillâhi en yettehıze min veledin subhânehu, izâ kadâ emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûn(yekûnu).

Oğul edinmek Allah'a asla yakışmaz. O münezzehtir. Bir işin olmasını istedi mi, ona sadece; ol, der, o da oluverir.

وَإِنَّ اللَّهَ رَبِّي وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ هَذَا صِرَاطٌ مُّسْتَقِيمٌ ﴿٣٦﴾

19/MERYEM SURESİ-36. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve innallâhe rabbî ve rabbukum fa’budûhu, hâzâ sırâtun mustekîm(mustekîmun).

Şüphesiz ki Allah; benim de Rabbım, sizin de Rabbınızdır. O'na ibadet edin. İşte dosdoğru yol budur.

فَاخْتَلَفَ الْأَحْزَابُ مِن بَيْنِهِمْ فَوَيْلٌ لِّلَّذِينَ كَفَرُوا مِن مَّشْهَدِ يَوْمٍ عَظِيمٍ ﴿٣٧﴾

19/MERYEM SURESİ-37. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fahtelefel ahzâbu min beynihim, fe veylun lillezîne keferû min meşhedi yevmin azîm(azîmin).

Fırkalar kendi aralarında ihtilafa düştüler. Vay o büyük günü görecek kafirlerin haline.

أَسْمِعْ بِهِمْ وَأَبْصِرْ يَوْمَ يَأْتُونَنَا لَكِنِ الظَّالِمُونَ الْيَوْمَ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ ﴿٣٨﴾

19/MERYEM SURESİ-38. AYET (Meâlleri Kıyasla): Esmi’ bihim ve ebsır yevme ye’tûnenâ lâkiniz zâlimûnel yevme fî dalâlin mubîn(mubînin).

Bize geldikleri gün; neler görüp işitecekler. Ne var ki zalimler bugün apaçık bir sapıklık içindedirler.

وَأَنذِرْهُمْ يَوْمَ الْحَسْرَةِ إِذْ قُضِيَ الْأَمْرُ وَهُمْ فِي غَفْلَةٍ وَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ ﴿٣٩﴾

19/MERYEM SURESİ-39. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve enzirhum yevmel hasreti iz kudıyel emru, ve hum fî gafletin ve hum lâ yu’minûn(yu’minûne).

Sen, onları hasret günü ile korkut. O gün, onlar gaflet içinde inanmamakta iken, iş bitirilmiş olur.

إِنَّا نَحْنُ نَرِثُ الْأَرْضَ وَمَنْ عَلَيْهَا وَإِلَيْنَا يُرْجَعُونَ ﴿٤٠﴾

19/MERYEM SURESİ-40. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnâ nahnu nerisul arda ve men aleyhâ ve ileynâ yurceûn(yurceûne).

Şüphe yok ki bütün yeryüzüne ve üzerinde bulunanlara Biz, varis olacağız Ve onlar, Bize döndürüleceklerdir.

وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ إِبْرَاهِيمَ إِنَّهُ كَانَ صِدِّيقًا نَّبِيًّا ﴿٤١﴾

19/MERYEM SURESİ-41. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vezkur fîl kitâbi ibrâhîm(ibrâhîme), innehu kâne sıddîkan nebiyyâ(nebiyyen).

Kitab'da İbrahim'i de an. Muhakkak ki o, dosdoğru bir peygamberdi.

إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ يَا أَبَتِ لِمَ تَعْبُدُ مَا لَا يَسْمَعُ وَلَا يُبْصِرُ وَلَا يُغْنِي عَنكَ شَيْئًا ﴿٤٢﴾

19/MERYEM SURESİ-42. AYET (Meâlleri Kıyasla): İz kâle li ebîhi, yâ ebeti lime ta’budu mâ lâ yesmau ve lâ yubsıru ve lâ yugnî anke şey’â(şey’en).

Hani babasına demişti ki: Babacığım; işitmeyen, görmeyen ve sana hiç bir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun?

يَا أَبَتِ إِنِّي قَدْ جَاءنِي مِنَ الْعِلْمِ مَا لَمْ يَأْتِكَ فَاتَّبِعْنِي أَهْدِكَ صِرَاطًا سَوِيًّا ﴿٤٣﴾

19/MERYEM SURESİ-43. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ ebeti innî kad câenî minel ilmi mâ lem ye’tike fettebi’nî ehdike sırâtan seviyyâ(seviyyen).

Babacığım, doğrusu sana gelmeyen bir ilim bana gelmiştir. Öyleyse bana uy da, seni dosdoğru bir yola ileteyim.

يَا أَبَتِ لَا تَعْبُدِ الشَّيْطَانَ إِنَّ الشَّيْطَانَ كَانَ لِلرَّحْمَنِ عَصِيًّا ﴿٤٤﴾

19/MERYEM SURESİ-44. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ ebeti lâ ta’budiş şeytân(şeytâne), inneş şeytâne kâne lir rahmâni asıyyâ(asıyyen).

Babacığım, şeytana tapma. Çünkü şeytan, Rahman'a başkaldırmıştır.

يَا أَبَتِ إِنِّي أَخَافُ أَن يَمَسَّكَ عَذَابٌ مِّنَ الرَّحْمَن فَتَكُونَ لِلشَّيْطَانِ وَلِيًّا ﴿٤٥﴾

19/MERYEM SURESİ-45. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ ebeti innî ehâfu en yemesseke azâbun miner rahmâni fe tekûne liş şeytâni veliyyâ(veliyyen).

Babacığım, sana Rahman'ın katından bir azabın gelmesinden korkuyorum. Böylece şeytanın dostu olarak kalırsın.

قَالَ أَرَاغِبٌ أَنتَ عَنْ آلِهَتِي يَا إِبْراهِيمُ لَئِن لَّمْ تَنتَهِ لَأَرْجُمَنَّكَ وَاهْجُرْنِي مَلِيًّا ﴿٤٦﴾

19/MERYEM SURESİ-46. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle e râgıbun ente an âlihetî yâ ibrâhîm(ibrâhîmu), lein lem tentehi le ercumenneke vehcurnî meliyyâ(meliyyen).

Dedi ki: Sen, benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Ey İbrahim, eğer bundan vazgeçmezsen; andolsun ki seni taşlarım, uzun bir müddet benden ayrıl, git.

قَالَ سَلَامٌ عَلَيْكَ سَأَسْتَغْفِرُ لَكَ رَبِّي إِنَّهُ كَانَ بِي حَفِيًّا ﴿٤٧﴾

19/MERYEM SURESİ-47. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle selâmun aleyk(aleyke), se estagfiru leke rabbî, innehu kâne bî hafiyyâ(hafiyyen).

İbrahim dedi ki: Selam olsun sana, senin için Rabbımdan mağfiret dileyeceğim. Zira O, bana karşı çok lütufkardır.

وَأَعْتَزِلُكُمْ وَمَا تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ وَأَدْعُو رَبِّي عَسَى أَلَّا أَكُونَ بِدُعَاء رَبِّي شَقِيًّا ﴿٤٨﴾

19/MERYEM SURESİ-48. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve a’tezilukum ve mâ ted’ûne min dûnillâhi ve ed’û rabbî, asâ ellâ ekûne bi duâi rabbî şakıyyâ(şakıyyen).

Sizi ve Allah'tan başka taptıklarınızı bırakıp çekilirim, Rabbıma yalvarırım. Rabbıma yalvarışımdan ötürü mahrum kalmayacağımı umarım.

فَلَمَّا اعْتَزَلَهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ وَهَبْنَا لَهُ إِسْحَقَ وَيَعْقُوبَ وَكُلًّا جَعَلْنَا نَبِيًّا ﴿٤٩﴾

19/MERYEM SURESİ-49. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe lemmâ’tezelehum ve mâ ya’budûne min dûnillâhi vehebnâ lehû ishâka ve ya’kûb(ya’kûbe) ve kullen cealnâ nebiyyâ(nebiyyen).

Onları ve Allah'tan başka taptıklarını bırakıp çekilince; ona İshak'ı ve Yakub'u bahşettik. Ve her birini peygamber yaptık.

وَوَهَبْنَا لَهُم مِّن رَّحْمَتِنَا وَجَعَلْنَا لَهُمْ لِسَانَ صِدْقٍ عَلِيًّا ﴿٥٠﴾

19/MERYEM SURESİ-50. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve vehebnâ lehum min rahmetinâ ve cealnâ lehum lisâne sıdkın aliyyâ(aliyyen).

Bunlara rahmetimizden lutfettik. Onlar için yüce bir doğruluk dili verdik

وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ مُوسَى إِنَّهُ كَانَ مُخْلَصًا وَكَانَ رَسُولًا نَّبِيًّا ﴿٥١﴾

19/MERYEM SURESİ-51. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vezkur fîl kitâbi mûsâ, innehu kâne muhlesan ve kâne resûlen nebiyyâ(nebiyyen).

Kitab'da Musa'yı da an. Muhakkak ki o, ihlasa erdirilmiş ve gönderilmiş bir peygamberdi.

وَنَادَيْنَاهُ مِن جَانِبِ الطُّورِ الْأَيْمَنِ وَقَرَّبْنَاهُ نَجِيًّا ﴿٥٢﴾

19/MERYEM SURESİ-52. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve nâdeynâhu min cânibit tûril eymeni ve karrabnâhu neciyyâ(neciyyen).

Ona Tur'un sağ yanından seslendik. Ve onu gizlice söyleşmek için yaklaştırdık.

وَوَهَبْنَا لَهُ مِن رَّحْمَتِنَا أَخَاهُ هَارُونَ نَبِيًّا ﴿٥٣﴾

19/MERYEM SURESİ-53. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve vehebnâ lehu min rahmetinâ ehâhu hârûne nebiyyâ(nebiyyen).

Ve rahmetimizden ötürü ona; kardeşi Harun'u da bir peygamber olarak bağışladık.

وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ إِسْمَاعِيلَ إِنَّهُ كَانَ صَادِقَ الْوَعْدِ وَكَانَ رَسُولًا نَّبِيًّا ﴿٥٤﴾

19/MERYEM SURESİ-54. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vezkur fîl kitâbi ismâîle innehu kâne sâdıkal va’di ve kâne resûlen nebiyyâ(nebiyyen).

Kitab'da İsmail'i de an. Muhakkak ki o, vaadine sadık idi ve katımızdan gönderilmiş bir peygamberdi.

وَكَانَ يَأْمُرُ أَهْلَهُ بِالصَّلَاةِ وَالزَّكَاةِ وَكَانَ عِندَ رَبِّهِ مَرْضِيًّا ﴿٥٥﴾

19/MERYEM SURESİ-55. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kâne ye’muru ehlehu bis salâti vez zekâti ve kâne inde rabbihî mardıyyâ(mardıyyen).

Kavmine namaz kılmalarını, zekat vermelerini emrederdi. Rabbının katında hoşnudluğu ermişti.

وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ إِدْرِيسَ إِنَّهُ كَانَ صِدِّيقًا نَّبِيًّا ﴿٥٦﴾

19/MERYEM SURESİ-56. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vezkur fîl kitâbi idrîse innehu kâne sıddîkan nebiyyâ(nebiyyen).

Kitab'da İdris'i de an. Muhakkak ki o, dosdoğru bir peygamberdi.

وَرَفَعْنَاهُ مَكَانًا عَلِيًّا ﴿٥٧﴾

19/MERYEM SURESİ-57. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve rafa’nâhu mekânen aliyyâ(aliyyen).

Onu yüce bir yere yükselttik.

أُوْلَئِكَ الَّذِينَ أَنْعَمَ اللَّهُ عَلَيْهِم مِّنَ النَّبِيِّينَ مِن ذُرِّيَّةِ آدَمَ وَمِمَّنْ حَمَلْنَا مَعَ نُوحٍ وَمِن ذُرِّيَّةِ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْرَائِيلَ وَمِمَّنْ هَدَيْنَا وَاجْتَبَيْنَا إِذَا تُتْلَى عَلَيْهِمْ آيَاتُ الرَّحْمَن خَرُّوا سُجَّدًا وَبُكِيًّا* ﴿٥٨﴾

19/MERYEM SURESİ-58. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ulâikellezîne en’amallâhu aleyhim minen nebiyyîne min zurriyyeti âdeme ve mimmen hamelnâ mea nûhin ve min zurriyyeti ibrâhîme ve isrâîle ve mimmen hedeynâ vectebeynâ, izâ tutlâ aleyhim âyâtur rahmâni harrû succeden ve bukiyyâ(bukiyyen). (SECDE ÂYETİ)

İşte bunlar; Allah'ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerden, Adem in soyundan, Nuh ile beraber taşıdıklarımızdan ve İbrahim ile İsrail'in neslinden, hidayete erdirdiğimiz ve seçtiğimiz kimselerdendir. Rahman'ın ayetleri onlara okunduğu zaman; ağlayarak secdeye kapanırlardı.

فَخَلَفَ مِن بَعْدِهِمْ خَلْفٌ أَضَاعُوا الصَّلَاةَ وَاتَّبَعُوا الشَّهَوَاتِ فَسَوْفَ يَلْقَوْنَ غَيًّا ﴿٥٩﴾

19/MERYEM SURESİ-59. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe halefe min ba’dihim halfun edâus salâte vettebeûş şehevâti fe sevfe yelkavne gayyâ(gayyen).

Ama onların ardından namazı bırakan, şehvetlerine uyan bir nesil geldi. Onlar bu azgınlıklarının karşılığını göreceklerdir.

إِلَّا مَن تَابَ وَآمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَأُوْلَئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ وَلَا يُظْلَمُونَ شَيْئًا ﴿٦٠﴾

19/MERYEM SURESİ-60. AYET (Meâlleri Kıyasla): İllâ men tâbe ve âmene ve amile sâlihan fe ulâike yedhulûnel cennete ve lâ yuzlemûne şey’â(şey’en).

Ancak tevbe edip iman ederek salih amel işleyenler müstesnadır. Onlar, hiç bir haksızlığa uğratılmadan cennete girerler.

جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتِي وَعَدَ الرَّحْمَنُ عِبَادَهُ بِالْغَيْبِ إِنَّهُ كَانَ وَعْدُهُ مَأْتِيًّا ﴿٦١﴾

19/MERYEM SURESİ-61. AYET (Meâlleri Kıyasla): Cennâti adninilletî vaader rahmânu ibâdehu bil gayb(gaybi), innehu kâne va’duhu me’tiyyâ(me’tiyyen).

Rahman'ın kullarına gıyaben vaad ettiği Adn cennetlerine. Şüphesiz O'nun sözü yerini bulacaktır.

لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا إِلَّا سَلَامًا وَلَهُمْ رِزْقُهُمْ فِيهَا بُكْرَةً وَعَشِيًّا ﴿٦٢﴾

19/MERYEM SURESİ-62. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lâ yesmeûne fîhâ lagven illâ selâmâ(selâmen), ve lehum rızkuhum fîhâ bukraten ve aşiyyâ(aşiyyen).

Orada boş sözler değil, sadece selam sözü işitirler ve sabah-akşam rızıklarını hazır bulurlar.

تِلْكَ الْجَنَّةُ الَّتِي نُورِثُ مِنْ عِبَادِنَا مَن كَانَ تَقِيًّا ﴿٦٣﴾

19/MERYEM SURESİ-63. AYET (Meâlleri Kıyasla): Tilkel cennetulletî nûrisu min ibâdinâ men kâne takıyyâ(takıyyen).

İşte bu cennetlere; kullarımızdan takva sahiplerini mirasçı kılacağız.

وَمَا نَتَنَزَّلُ إِلَّا بِأَمْرِ رَبِّكَ لَهُ مَا بَيْنَ أَيْدِينَا وَمَا خَلْفَنَا وَمَا بَيْنَ ذَلِكَ وَمَا كَانَ رَبُّكَ نَسِيًّا ﴿٦٤﴾

19/MERYEM SURESİ-64. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ netenezzelu illâ bi emri rabbike, lehu mâ beyne eydînâ ve mâ halfenâ ve mâ beyne zâlike, ve mâ kâne rabbuke nesiyyâ(nesiyyen).

Biz, ancak Rabbının emri ile ineriz. Önümüzde, arkamızda ve bu ikisi arasındaki her şey, O'nundur. Ve Rabbın unutkan değildir.

رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا فَاعْبُدْهُ وَاصْطَبِرْ لِعِبَادَتِهِ هَلْ تَعْلَمُ لَهُ سَمِيًّا ﴿٦٥﴾

19/MERYEM SURESİ-65. AYET (Meâlleri Kıyasla): Rabbus semâvâti vel ardı ve mâ beynehumâ fa’budhu vastabir li ibâdetihî, hel ta’lemu lehu semiyyâ(semiyyen).

Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbıdır. O halde O'na ibadet et ve bu ibadetinde devamlı ol. Sen, hiç O'nun için bir adaş bilir misin?

وَيَقُولُ الْإِنسَانُ أَئِذَا مَا مِتُّ لَسَوْفَ أُخْرَجُ حَيًّا ﴿٦٦﴾

19/MERYEM SURESİ-66. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve yekûlul insânu e izâ mâ mittu le sevfe uhracu hayyâ(hayyen).

İnsan der ki: Ben, öldüğümde mi diriltileceğim?

أَوَلَا يَذْكُرُ الْإِنسَانُ أَنَّا خَلَقْنَاهُ مِن قَبْلُ وَلَمْ يَكُ شَيْئًا ﴿٦٧﴾

19/MERYEM SURESİ-67. AYET (Meâlleri Kıyasla): E ve lâ yezkurul insânu ennâ halaknâhu min kablu ve lem yeku şey’â(şey’en).

İnsan hiç düşünmez mi ki; kendisi önceden bir şey değilken, Biz yarattık onu.

فَوَرَبِّكَ لَنَحْشُرَنَّهُمْ وَالشَّيَاطِينَ ثُمَّ لَنُحْضِرَنَّهُمْ حَوْلَ جَهَنَّمَ جِثِيًّا ﴿٦٨﴾

19/MERYEM SURESİ-68. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe ve rabbike le nahşurennehum veş şeyâtîne summe le nuhdırannehum havle cehenneme cisiyyâ(cisiyyen).

Rabbına andolsun ki; Biz, onları da, şeytanları da beraber mutlaka haşr edeceğiz. Sonra cehennemin yanında diz çöktürerek hazır bulunduracağız.

ثُمَّ لَنَنزِعَنَّ مِن كُلِّ شِيعَةٍ أَيُّهُمْ أَشَدُّ عَلَى الرَّحْمَنِ عِتِيًّا ﴿٦٩﴾

19/MERYEM SURESİ-69. AYET (Meâlleri Kıyasla): Summe le nenzianne min kulli şîatin eyyuhum eşeddu alâr rahmâni ıtiyyâ(ıtiyyen).

Sonra her toplumdan Rahman'a karşı en çok başkaldıranları ortaya koyacağpız.

ثُمَّ لَنَحْنُ أَعْلَمُ بِالَّذِينَ هُمْ أَوْلَى بِهَا صِلِيًّا ﴿٧٠﴾

19/MERYEM SURESİ-70. AYET (Meâlleri Kıyasla): Summe le nahnu a’lemu billezîne hum evlâ bihâ sıliyyâ(sıliyyen).

Cehenneme en çok layık olanları elbette Biz, biliriz.

وَإِن مِّنكُمْ إِلَّا وَارِدُهَا كَانَ عَلَى رَبِّكَ حَتْمًا مَّقْضِيًّا ﴿٧١﴾

19/MERYEM SURESİ-71. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve in minkum illâ vâriduhâ, kâne alâ rabbike hatmen makdıyyâ(makdıyyen).

Sizden oraya gitmeyecek hiç kimse yoktur. Bu, Rabbının yapmayı üzerine aldığı kesin bir hükümdür.

ثُمَّ نُنَجِّي الَّذِينَ اتَّقَوا وَّنَذَرُ الظَّالِمِينَ فِيهَا جِثِيًّا ﴿٧٢﴾

19/MERYEM SURESİ-72. AYET (Meâlleri Kıyasla): Summe nuneccîllezînettekav ve nezeruz zâlimîne fîhâ cisiyyâ(cisiyyen).

Sonra Biz, takvaya erenleri kurtaracağız. Zalimleri de orada diz üstü çökmüş olarak bırakacağız.

وَإِذَا تُتْلَى عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ قَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلَّذِينَ آمَنُوا أَيُّ الْفَرِيقَيْنِ خَيْرٌ مَّقَامًا وَأَحْسَنُ نَدِيًّا ﴿٧٣﴾

19/MERYEM SURESİ-73. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve izâ tutlâ aleyhim âyâtunâ beyyinâtin kâlellezîne keferû lillezîne âmenû eyyul ferîkayni hayrun makâmen ve ahsenu nediyyâ(nediyyen).

Ayetlerimiz kendilerine açıkça okunduğu zaman; küfreden o adamlar mü'minlere: Bu iki takım insanın hangisinin makamı daha iyi ve yeri daha güzeldir? derler.

وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّن قَرْنٍ هُمْ أَحْسَنُ أَثَاثًا وَرِئْيًا ﴿٧٤﴾

19/MERYEM SURESİ-74. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kem ehleknâ kablehum min karnin hum ahsenu esâsen ve ri’yâ(ri’yen).

Onlardan önce nice nesilleri yok ettik ki, varlıkça ve gösterişçe bunlardan çok daha üstündüler.

قُلْ مَن كَانَ فِي الضَّلَالَةِ فَلْيَمْدُدْ لَهُ الرَّحْمَنُ مَدًّا حَتَّى إِذَا رَأَوْا مَا يُوعَدُونَ إِمَّا الْعَذَابَ وَإِمَّا السَّاعَةَ فَسَيَعْلَمُونَ مَنْ هُوَ شَرٌّ مَّكَانًا وَأَضْعَفُ جُندًا ﴿٧٥﴾

19/MERYEM SURESİ-75. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul men kâne fîd dalâleti felyemdud lehur rahmânu meddâ(medden), hattâ izâ raev mâ yûadûne immâl azâbe ve immâs sâate, fe se ya’lemûne men huve şerrun mekânen ve ad’afu cundâ(cunden).

De ki: Rahman; sapıklıkta olanın günlerinin uzunluğunu uzattıkça uzatır. Nihayet tehdit edildikleri azabı veya kıyamet gününü gördükleri zaman; kimin yerinin daha kötü ve taraftarlarının daha güçsüz olduğunu bileceklerdir.

وَيَزِيدُ اللَّهُ الَّذِينَ اهْتَدَوْا هُدًى وَالْبَاقِيَاتُ الصَّالِحَاتُ خَيْرٌ عِندَ رَبِّكَ ثَوَابًا وَخَيْرٌ مَّرَدًّا ﴿٧٦﴾

19/MERYEM SURESİ-76. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve yezîdullâhullezînehtedev huden, vel bâkıyâtus sâlihâtu hayrun inde rabbike sevâben ve hayrun meraddâ(meradden).

Allah, hidayete erenlerin hidayetini artırır. Baki kalacak salih ameller Rabbının katında hem sevab olarak daha hayırlı, hem de netice olarak daha hayırlıdır.

أَفَرَأَيْتَ الَّذِي كَفَرَ بِآيَاتِنَا وَقَالَ لَأُوتَيَنَّ مَالًا وَوَلَدًا ﴿٧٧﴾

19/MERYEM SURESİ-77. AYET (Meâlleri Kıyasla): E fe raeytellezî kefere bi âyâtinâ ve kâle le ûteyenne mâlen ve veledâ(veleden).

Ayetlerimizi inkar eden; bana elbette mal ve çocuk verilecektir, diyeni gördün mü?

أَاطَّلَعَ الْغَيْبَ أَمِ اتَّخَذَ عِندَ الرَّحْمَنِ عَهْدًا ﴿٧٨﴾

19/MERYEM SURESİ-78. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ettalaal gaybe emittehaze inder rahmâni ahdâ(ahden).

O, görülmeyeni mi biliyor yoksa Rahman katından bir söz mü almış?

كَلَّا سَنَكْتُبُ مَا يَقُولُ وَنَمُدُّ لَهُ مِنَ الْعَذَابِ مَدًّا ﴿٧٩﴾

19/MERYEM SURESİ-79. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kellâ, se nektubu mâ yekûlu ve nemuddu lehu minel azâbi meddâ(medden).

Hayır, onun söylediğini yazacağız ve azabını uzattıkça uzatacağız.

وَنَرِثُهُ مَا يَقُولُ وَيَأْتِينَا فَرْدًا ﴿٨٠﴾

19/MERYEM SURESİ-80. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve nerisuhu mâ yekûlu ve ye’tînâ ferdâ(ferden).

Onun söylemekte olduğuna Biz, mirasçı olacağız. Kendisi Bize tek olarak gelecektir.

وَاتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ آلِهَةً لِّيَكُونُوا لَهُمْ عِزًّا ﴿٨١﴾

19/MERYEM SURESİ-81. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vettehazû min dûnillâhi âliheten li yekûnû lehum ızzâ(ızzen).

Onlar; kendilerine güç kazandırsın diye, Allah'ı bırakarak ilahlar edindiler.

كَلَّا سَيَكْفُرُونَ بِعِبَادَتِهِمْ وَيَكُونُونَ عَلَيْهِمْ ضِدًّا ﴿٨٢﴾

19/MERYEM SURESİ-82. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kellâ, se yekfurûne bi ibâdetihim ve yekûnûne aleyhim dıddâ(dıdden).

Hayır, onlar kendilerinin ibadetlerini inkar edecekler ve aleyhlerine döneceklerdir.

أَلَمْ تَرَ أَنَّا أَرْسَلْنَا الشَّيَاطِينَ عَلَى الْكَافِرِينَ تَؤُزُّهُمْ أَزًّا ﴿٨٣﴾

19/MERYEM SURESİ-83. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lem tera ennâ erselnâş şeyâtîne alâl kâfirîne teuzzuhum ezzâ(ezzen).

Bilmiyor musun ki; kafirlerin üzerine, onları kışkırtan şeytanlar gönderdik.

فَلَا تَعْجَلْ عَلَيْهِمْ إِنَّمَا نَعُدُّ لَهُمْ عَدًّا ﴿٨٤﴾

19/MERYEM SURESİ-84. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe lâ ta’cel aleyhim, innemâ neuddu lehum addâ(adden).

Şu halde sen, onlara karşı acele etme. Biz, onların günlerini saydıkça sayıyoruz.

يَوْمَ نَحْشُرُ الْمُتَّقِينَ إِلَى الرَّحْمَنِ وَفْدًا ﴿٨٥﴾

19/MERYEM SURESİ-85. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yevme nahşurul muttekîne ilâr rahmâni vefdâ(vefden).

O gün muttakileri Rahman'ın huzurunda, O'na gelmiş konuklar olarak toplarız.

وَنَسُوقُ الْمُجْرِمِينَ إِلَى جَهَنَّمَ وِرْدًا ﴿٨٦﴾

19/MERYEM SURESİ-86. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve nesûkul mucrimîne ilâ cehenneme virdâ(virden).

Mücrimleri de suya götürür gibi cehenneme süreriz.

لَا يَمْلِكُونَ الشَّفَاعَةَ إِلَّا مَنِ اتَّخَذَ عِندَ الرَّحْمَنِ عَهْدًا ﴿٨٧﴾

19/MERYEM SURESİ-87. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lâ yemlikûneş şefâate illâ menittehaze inder rahmâni ahdâ(ahden).

Rahman'ın katında, ahid almış olanlardan başkası asla şefaatta bulunamayacaktır.

وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمَنُ وَلَدًا ﴿٨٨﴾

19/MERYEM SURESİ-88. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kâluttehazer rahmânu veledâ(veleden).

Bir kısım kimseler: Rahman çocuk edindi, dediler.

لَقَدْ جِئْتُمْ شَيْئًا إِدًّا ﴿٨٩﴾

19/MERYEM SURESİ-89. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lekad ci’tum şey’en iddâ(idden).

Andolsun ki; ortaya çok kötü bir şey attınız.

تَكَادُ السَّمَاوَاتُ يَتَفَطَّرْنَ مِنْهُ وَتَنشَقُّ الْأَرْضُ وَتَخِرُّ الْجِبَالُ هَدًّا ﴿٩٠﴾

19/MERYEM SURESİ-90. AYET (Meâlleri Kıyasla): Tekâdus semâvâtu yetefattarne minhu ve tenşakkul ardu ve tehırrul cibâlu heddâ(hedden).

Neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak ve dağlar göçecekti;

أَن دَعَوْا لِلرَّحْمَنِ وَلَدًا ﴿٩١﴾

19/MERYEM SURESİ-91. AYET (Meâlleri Kıyasla): En deav lir rahmâni veledâ(veleden).

Rahman'a çocuk isnad etmelerinden ötürü.

وَمَا يَنبَغِي لِلرَّحْمَنِ أَن يَتَّخِذَ وَلَدًا ﴿٩٢﴾

19/MERYEM SURESİ-92. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ yenbagî lir rahmâni en yettehıze veledâ(veleden).

Oysa Rahman'a çocuk edinmek yaraşmaz.

إِن كُلُّ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِلَّا آتِي الرَّحْمَنِ عَبْدًا ﴿٩٣﴾

19/MERYEM SURESİ-93. AYET (Meâlleri Kıyasla): İn kullu men fîs semâvâti vel ardı illâ âtir rahmâni abdâ(abden).

Çünkü göklerde ve yerlerde olan her şey, Rahman'a kul olarak gelecektir.

لَقَدْ أَحْصَاهُمْ وَعَدَّهُمْ عَدًّا ﴿٩٤﴾

19/MERYEM SURESİ-94. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lekad ahsâhum ve addehum addâ(adden).

Andolsun ki; ilmi onları kuşatmış ve teker teker saymıştır.

وَكُلُّهُمْ آتِيهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَرْدًا ﴿٩٥﴾

19/MERYEM SURESİ-95. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kulluhum âtîhi yevmel kıyâmeti ferdâ(ferden).

Hepsi kıyamet günü O'na tek olarak gelecektir.

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَيَجْعَلُ لَهُمُ الرَّحْمَنُ وُدًّا ﴿٩٦﴾

19/MERYEM SURESİ-96. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnellezîne âmenû ve amilus sâlihâti se yec’alu lehumur rahmânu vuddâ(vudden).

Muhakkak ki iman edip salih amel işleyenleri, Rahman sevgili kılacaktır.

فَإِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لِتُبَشِّرَ بِهِ الْمُتَّقِينَ وَتُنذِرَ بِهِ قَوْمًا لُّدًّا ﴿٩٧﴾

19/MERYEM SURESİ-97. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe innemâ yessernâhu bi lisânike li tubeşşire bihil muttakîne ve tunzira bihî kavmen luddâ(ludden).

İşte Biz; bunu muttakilere müjdeleyesin ve inatçı bir kavmi uyarasın diye senin dilinde indirerek kolaylaştırdık.

وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّن قَرْنٍ هَلْ تُحِسُّ مِنْهُم مِّنْ أَحَدٍ أَوْ تَسْمَعُ لَهُمْ رِكْزًا ﴿٩٨﴾

19/MERYEM SURESİ-98. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kem ehleknâ kablehum min karnin, hel tuhıssu minhum min ehadin ev tesmeu lehum rikzâ(rikzen).

Onlardan önce nice nesilleri yok ettik. Şimdi onlardan hiç bir varlık emaresi hissediyor veya bir ses işitiyor musun?