Medine döneminde inmiştir. 38 âyettir. Sûre, adını Peygamber Efendimizin, ikinci âyette geçen adından almıştır. Sûre, ayrıca yirminci âyette geçen “el-Kıtâl” kelimesinden dolayı “Kıtâl sûresi”, diye de anılmaktadır.

الَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَن سَبِيلِ اللَّهِ أَضَلَّ أَعْمَالَهُمْ ﴿١﴾

47/MUHAMMED SURESİ-1. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezîne keferû ve saddû an sebîlillâhi edalle a’mâlehum.

İnkâr edenler ve Allah yolundan (insanları) alıkoyanlar var ya; işte Allah, onların bütün (güzel ve iyi) işlerini değersiz kılmıştır.

وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَآمَنُوا بِمَا نُزِّلَ عَلَى مُحَمَّدٍ وَهُوَ الْحَقُّ مِن رَّبِّهِمْ كَفَّرَ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَأَصْلَحَ بَالَهُمْ ﴿٢﴾

47/MUHAMMED SURESİ-2. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ve âmenû bi mâ nuzzile alâ muhammedin ve huvel hakku min rabbihim keffera anhum seyyiâtihim ve asleha bâlehum.

İnandıktan sonra doğru ve yararlı işler yapan ve Rableri tarafından Muhammed'e indirilen hakikate inanmış olanların (Allah) kötü davranışlarını örtmüş ve hallerini düzeltmiştir.

ذَلِكَ بِأَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا اتَّبَعُوا الْبَاطِلَ وَأَنَّ الَّذِينَ آمَنُوا اتَّبَعُوا الْحَقَّ مِن رَّبِّهِمْ كَذَلِكَ يَضْرِبُ اللَّهُ لِلنَّاسِ أَمْثَالَهُمْ ﴿٣﴾

47/MUHAMMED SURESİ-3. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zâlike bi ennellezîne keferûttebeûl bâtıle ve ennellezîne âmenûttebeûl hakka min rabbihim, kezâlike yadribullâhu lin nâsi emsâlehum.

Bu, inkâr edenlerin sahte ve yalanın arkasından gittiklerinden, inananların da Rablerinden gelen gerçeğe uymalarından dolayıdır. İşte Allah, onların örnek teşkil edecek durumlarını insanlara böyle anlatır.

فَإِذا لَقِيتُمُ الَّذِينَ كَفَرُوا فَضَرْبَ الرِّقَابِ حَتَّى إِذَا أَثْخَنتُمُوهُمْ فَشُدُّوا الْوَثَاقَ فَإِمَّا مَنًّا بَعْدُ وَإِمَّا فِدَاء حَتَّى تَضَعَ الْحَرْبُ أَوْزَارَهَا ذَلِكَ وَلَوْ يَشَاء اللَّهُ لَانتَصَرَ مِنْهُمْ وَلَكِن لِّيَبْلُوَ بَعْضَكُم بِبَعْضٍ وَالَّذِينَ قُتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَلَن يُضِلَّ أَعْمَالَهُمْ ﴿٤﴾

47/MUHAMMED SURESİ-4. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe izâ lekîtumullezîne keferû fe darber rikâbi hattâ izâ eshantumûhum fe şuddûl vesâka fe immâ mennen ba’du ve immâ fidâen hattâ tedaal harbu evzârahâ, zalike, ve lev yeşâullâhu lentasara minhum ve lâkin li yebluve ba’dakum bi ba’din vellezîne kutilû fî sebîlillâhi fe len yudille a’mâlehum.

(Savaşta) inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman hemen (onlar sizi öldürmeden siz onların) boyunlarını vurun. Onlara üstün geldiğiniz zaman bağı sıkı bağlayın (onları esir alın). Savaş bitince de onları ya karşılıksız olarak, ya da fidye ile salıverin. Allah'ın emri budur. Eğer Allah dileseydi (yaptıkları kötülüklere karşılık) onlardan başka türlü de intikam alır (onları cezalandırır)dı. Fakat böyle olması (küfre karşı mücadelenizle) sizi birbirinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülen (şehit)lere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmaz.

سَيَهْدِيهِمْ وَيُصْلِحُ بَالَهُمْ ﴿٥﴾

47/MUHAMMED SURESİ-5. AYET (Meâlleri Kıyasla): Se yehdîhim ve yuslihu bâlehum.

(5-6) (Allah,) o cihad edenleri, hidayete erdirecek, durumlarını düzeltip ıslah edecek ve onları, kendilerine (önceden) tanıttığı cennete koyacaktır.

وَيُدْخِلُهُمُ الْجَنَّةَ عَرَّفَهَا لَهُمْ ﴿٦﴾

47/MUHAMMED SURESİ-6. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve yudhıluhumul cennete arrafehâ lehum.

(5-6) (Allah,) o cihad edenleri, hidayete erdirecek, durumlarını düzeltip ıslah edecek ve onları, kendilerine (önceden) tanıttığı cennete koyacaktır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تَنصُرُوا اللَّهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ ﴿٧﴾

47/MUHAMMED SURESİ-7. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû in tensurûllâhe yansurkum ve yusebbit akdâmekum.

Siz ey inananlar! Eğer Allah'a (O'nun dininin yayılmasına) yardım ederseniz, (O da) size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır.

وَالَّذِينَ كَفَرُوا فَتَعْسًا لَّهُمْ وَأَضَلَّ أَعْمَالَهُمْ ﴿٨﴾

47/MUHAMMED SURESİ-8. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne keferû fe tagsen lehum ve edalle a’mâlehum.

İnkâr edenlere gelince, onların hakkı yıkımdır. (Allah,) onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır.

ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ كَرِهُوا مَا أَنزَلَ اللَّهُ فَأَحْبَطَ أَعْمَالَهُمْ ﴿٩﴾

47/MUHAMMED SURESİ-9. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zâlike bi ennehum kerihû mâ enzelallâhu fe ahbeta a’mâlehum.

Bunun sebebi, Allah'ın indirdiğini beğenmemeleridir. (Allah da) onların amellerini boşa çıkarmıştır.

أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ دَمَّرَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ وَلِلْكَافِرِينَ أَمْثَالُهَا ﴿١٠﴾

47/MUHAMMED SURESİ-10. AYET (Meâlleri Kıyasla): E fe lem yesîrû fîl ardı fe yanzurû keyfe kâne âkıbetullezîne min kablihim, demmerallâhu aleyhim ve lil kâfirîne emsâluhâ.

Onlar yeryüzünde dolaşıp kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna bakmazlar mı? Allah, (yaptıkları yüzünden) onları yere geçirmiştir. (Ne zaman olursa olsun) inkârcılara da onların başına gelenin benzerleri vardır.

ذَلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ مَوْلَى الَّذِينَ آمَنُوا وَأَنَّ الْكَافِرِينَ لَا مَوْلَى لَهُمْ ﴿١١﴾

47/MUHAMMED SURESİ-11. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zâlike bi ennallâhe mevlâllezîne âmenû ve ennel kâfirîne lâ mevlâ lehum.

Bu böyledir. Allah, (iyi niyet ve gayretlerinden dolayı) inananların yardımcısı ve koruyucusudur. İnkârcıların ise, hiçbir yardımcısı ve koruyucusu yoktur.

إِنَّ اللَّهَ يُدْخِلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَالَّذِينَ كَفَرُوا يَتَمَتَّعُونَ وَيَأْكُلُونَ كَمَا تَأْكُلُ الْأَنْعَامُ وَالنَّارُ مَثْوًى لَّهُمْ ﴿١٢﴾

47/MUHAMMED SURESİ-12. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnallâhe yudhılullezîne âmenû ve amilûs sâlihâti cennâtin tecrî min tahtihâl enhâru, vellezîne keferû yetemetteûne ve ye’kulûne kemâ te’kulul en’âmu ven nâru mesven lehum.

Doğrusu Allah, inandıktan sonra iyi işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar, inkârcılar ise dünya hayatında zevklenirler, hayvanların yediği gibi yerler. (Ahirette ise) onların kalacağı yer ateş olacaktır.

وَكَأَيِّن مِّن قَرْيَةٍ هِيَ أَشَدُّ قُوَّةً مِّن قَرْيَتِكَ الَّتِي أَخْرَجَتْكَ أَهْلَكْنَاهُمْ فَلَا نَاصِرَ لَهُمْ ﴿١٣﴾

47/MUHAMMED SURESİ-13. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve keeyyin min karyetin hiye eşeddu kuvveten min karyetikelletî ahracetke, ehleknâhum fe lâ nâsıra lehum.

(Ey Muhammed!) Seni (yurdundan) kovan bu toplumdan daha güçlü nice toplumları (yaptıkları yüzünden) yok ettik de onlara bir yardım eden de çıkmadı (çıkamazdı zaten)!

أَفَمَن كَانَ عَلَى بَيِّنَةٍ مِّن رَّبِّهِ كَمَن زُيِّنَ لَهُ سُوءُ عَمَلِهِ وَاتَّبَعُوا أَهْوَاءهُمْ ﴿١٤﴾

47/MUHAMMED SURESİ-14. AYET (Meâlleri Kıyasla): E fe men kâne alâ beyyinetin min rabbihî ke men zuyyine lehu sûu amelihî vettebeû ehvâehum.

Rabbinden (aldığı) açık bir kanıta (Kur'an'a) göre davranan kimse, kötü işleri kendisine güzel gösterilen ve arzularına uyan kimse gibi olur mu?

مَثَلُ الْجَنَّةِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ فِيهَا أَنْهَارٌ مِّن مَّاء غَيْرِ آسِنٍ وَأَنْهَارٌ مِن لَّبَنٍ لَّمْ يَتَغَيَّرْ طَعْمُهُ وَأَنْهَارٌ مِّنْ خَمْرٍ لَّذَّةٍ لِّلشَّارِبِينَ وَأَنْهَارٌ مِّنْ عَسَلٍ مُّصَفًّى وَلَهُمْ فِيهَا مِن كُلِّ الثَّمَرَاتِ وَمَغْفِرَةٌ مِّن رَّبِّهِمْ كَمَنْ هُوَ خَالِدٌ فِي النَّارِ وَسُقُوا مَاء حَمِيمًا فَقَطَّعَ أَمْعَاءهُمْ ﴿١٥﴾

47/MUHAMMED SURESİ-15. AYET (Meâlleri Kıyasla): Meselul cennetilletî vuidel muttakûn(muttakûne), fîhâ enhârun min mâin gayri âsin(âsinin), ve enhârun min lebenin lem yetegayyer ta’muhu, ve enhârun min hamrin lezzetin liş şâribîn(şâribîne), ve enhârun min aselin musaffâ(musaffen), ve lehum fîhâ min kullis semerâti ve magfiratun min rabbihim, ke men huve hâlidun fîn nâri ve sukû mâen hamîmen fe kattaa em’âehum.

Allah'a karşı sorumluluk bilinciyle yaşayan ve O'na karşı gelmekten sakınanlara söz verilen cennetin durumu şöyledir: Orada bozulmayan su ırmakları, tadı değişmeyen süt ırmakları, içenlere zevk veren şarap ırmakları ve süzme bal ırmakları vardır. Orada onlar için meyvelerin her çeşidi vardır. Rablerinden de bağışlama vardır. Bu cennetliklerin durumu ile sürekli ateşte olup da içirildiği kaynar su tarafından bağırsakları parçalanan kimse aynı olur mu?

وَمِنْهُم مَّن يَسْتَمِعُ إِلَيْكَ حَتَّى إِذَا خَرَجُوا مِنْ عِندِكَ قَالُوا لِلَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ مَاذَا قَالَ آنِفًا أُوْلَئِكَ الَّذِينَ طَبَعَ اللَّهُ عَلَى قُلُوبِهِمْ وَاتَّبَعُوا أَهْوَاءهُمْ ﴿١٦﴾

47/MUHAMMED SURESİ-16. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve minhum men yestemiu ileyke, hattâ izâ haracû min indike kâlû lillezîne ûtûl ilme mâzâ kâle ânifâ(ânifen), ulâikellezîne tabaallâhu alâ kulûbihim vettebeû ehvâehum.

(Ey Muhammed!) O (müşrik)lerden seni dinlemeye gelenler de var. Sonra senin yanından çıktıkları zaman, (ashaptan) kendilerine ilim verilen kimselere alay yoluyla: “O demin ne söyledi?” diye sorarlar. İşte onlar Allah'ın kalplerini mühürlediği, kendi heva ve heveslerine uyan kimselerdir.

وَالَّذِينَ اهْتَدَوْا زَادَهُمْ هُدًى وَآتَاهُمْ تَقْواهُمْ ﴿١٧﴾

47/MUHAMMED SURESİ-17. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezînehtedev zâdehum huden ve âtâhum takvâhum.

Doğru yola ulaşmak isteyenlere gelince, Allah, onların doğru yolda kalma arzu ve yeteneklerini çoğaltır ve Allah'a karşı sorumluluk bilinçlerinin derinleşmesini sağlar.

فَهَلْ يَنظُرُونَ إِلَّا السَّاعَةَ أَن تَأْتِيَهُم بَغْتَةً فَقَدْ جَاء أَشْرَاطُهَا فَأَنَّى لَهُمْ إِذَا جَاءتْهُمْ ذِكْرَاهُمْ ﴿١٨﴾

47/MUHAMMED SURESİ-18. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe hel yanzurûne illâs sâate en te’tiyehum bagteten, fe kad câe eşrâtuhâ, fe ennâ lehum izâ câethum zikrâhum.

O (inkârlarında ısrar eden)ler kıyamet gününün ansızın gelip çatmasını mı bekliyorlar? İşte onun belirtileri(nden olan son peygamber) geldi. O uyarıldıkları saat kendilerine gelip çatınca öğüt almaları neye yarar?

فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنبِكَ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مُتَقَلَّبَكُمْ وَمَثْوَاكُمْ ﴿١٩﴾

47/MUHAMMED SURESİ-19. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fa’lem ennehu lâ ilâhe illâllâhu vestagfir li zenbike ve lil mu’minîne vel mu’minât(mu’minâti), vallâhu ya’lemu mutekallebekum ve mesvâkum.

Bil ki Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Hem kendinin, hem de inanmış erkek ve kadınların günahlarının bağışlanmasını dile! Allah, (dünyada) gezip dolaştığınız yeri de, (ahirette) içinde kalacağınız yeri de bilir.

وَيَقُولُ الَّذِينَ آمَنُوا لَوْلَا نُزِّلَتْ سُورَةٌ فَإِذَا أُنزِلَتْ سُورَةٌ مُّحْكَمَةٌ وَذُكِرَ فِيهَا الْقِتَالُ رَأَيْتَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ يَنظُرُونَ إِلَيْكَ نَظَرَ الْمَغْشِيِّ عَلَيْهِ مِنَ الْمَوْتِ فَأَوْلَى لَهُمْ ﴿٢٠﴾

47/MUHAMMED SURESİ-20. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve yekûlullezîne âmenû lev lâ nuzzilet sûratun, fe izâ unzilet sûratun muhkemetun ve zukira fîhâl kıtâlu raeytellezîne fî kulûbihim maradun yanzurûne ileyke nazaral magşiyyi aleyhi minel mevt(mevti), fe evlâ lehum.

(20-21) İnananlar: “Keşke (cihad hakkında) bir sure indirilseydi ya!” derler. Fakat hükmü apaçık bir sure indirilip de onda savaştan söz edilince; kalplerinde (şüphe ve nifaktan) bir hastalık bulunanların, ölüm baygınlığına girmiş kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. Oysa onlar için en uygun olan itaat etmek ve güzel söz söylemekti. Sonra iş kesinleşince de Allah'ın emrine sadakat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu.

طَاعَةٌ وَقَوْلٌ مَّعْرُوفٌ فَإِذَا عَزَمَ الْأَمْرُ فَلَوْ صَدَقُوا اللَّهَ لَكَانَ خَيْرًا لَّهُمْ ﴿٢١﴾

47/MUHAMMED SURESİ-21. AYET (Meâlleri Kıyasla): Tâatun ve kavlun ma’rûfun, fe izâ azemel emru, fe lev sadekûllâhe le kâne hayran lehum.

(20-21) İnananlar: “Keşke (cihad hakkında) bir sure indirilseydi ya!” derler. Fakat hükmü apaçık bir sure indirilip de onda savaştan söz edilince; kalplerinde (şüphe ve nifaktan) bir hastalık bulunanların, ölüm baygınlığına girmiş kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. Oysa onlar için en uygun olan itaat etmek ve güzel söz söylemekti. Sonra iş kesinleşince de Allah'ın emrine sadakat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu.

فَهَلْ عَسَيْتُمْ إِن تَوَلَّيْتُمْ أَن تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ وَتُقَطِّعُوا أَرْحَامَكُمْ ﴿٢٢﴾

47/MUHAMMED SURESİ-22. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe hel aseytum in tevelleytum en tufsidû fîl ardı ve tukattıû erhâmekum.

(Ey münafıklar!) Demek siz iş başına gelecek olursanız yeryüzünde bozgunculuk çıkaracak ve akrabalık bağlarınızı koparacaksınız öyle mi?

أُوْلَئِكَ الَّذِينَ لَعَنَهُمُ اللَّهُ فَأَصَمَّهُمْ وَأَعْمَى أَبْصَارَهُمْ ﴿٢٣﴾

47/MUHAMMED SURESİ-23. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ulâikellezîne leanehumullâhu fe esammehum ve a’mâ ebsârahum.

Böyleleri, (kötü niyetleri yüzünden) Allah'ın, rahmetinden kovduğu, (hakikatin sesine karşı kulaklarını) sağırlaştırdığı ve (gerçeğe karşı) gözlerini körleştirdiği kimselerdir!

أَفَلَا يَتَدَبَّرُونَ الْقُرْآنَ أَمْ عَلَى قُلُوبٍ أَقْفَالُهَا ﴿٢٤﴾

47/MUHAMMED SURESİ-24. AYET (Meâlleri Kıyasla): E fe lâ yetedebberûnel kur’âne em alâ kulûbin akfâluhâ.

(Öyle olmasa,) Kur'an'ı iyiden iyiye düşünmezler miydi? Yoksa birtakım kalpler üzerine kilitler mi vurulmuş?

إِنَّ الَّذِينَ ارْتَدُّوا عَلَى أَدْبَارِهِم مِّن بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْهُدَى الشَّيْطَانُ سَوَّلَ لَهُمْ وَأَمْلَى لَهُمْ ﴿٢٥﴾

47/MUHAMMED SURESİ-25. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnellezînerteddû alâ edbârihim min ba’di mâ tebeyyene lehumul hudâş şeytânu sevvele lehum ve emlâ lehum.

Şüphesiz ki kendilerine doğru yol belli olduktan sonra, ona arka dönenleri, şeytan süsleyip bezemiş ve onları sahte ve düzmece ümitlerle doldurmuştur.

ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوا لِلَّذِينَ كَرِهُوا مَا نَزَّلَ اللَّهُ سَنُطِيعُكُمْ فِي بَعْضِ الْأَمْرِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ إِسْرَارَهُمْ ﴿٢٦﴾

47/MUHAMMED SURESİ-26. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zâlike bi ennehum kâlû lillezîne kerihû mâ nezzelallâhu se nutîukum fî ba’dil emri, vallâhu ya’lemu isrârahum.

Bu, münafıkların, Allah'ın indirdiğini beğenmeyen kimselere: “Bazı işlerde size itaat edeceğiz” demelerindendir. Allah, onların o gizli konuşmalarını biliyor.

فَكَيْفَ إِذَا تَوَفَّتْهُمْ الْمَلَائِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَأَدْبَارَهُمْ ﴿٢٧﴾

47/MUHAMMED SURESİ-27. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe keyfe izâ teveffethumul melâiketu yadribûne vucûhehum ve edbârahum.

Peki, melekler, onların yüzlerine, sırtlarına vurarak canlarını alırken halleri ne olacak?

ذَلِكَ بِأَنَّهُمُ اتَّبَعُوا مَا أَسْخَطَ اللَّهَ وَكَرِهُوا رِضْوَانَهُ فَأَحْبَطَ أَعْمَالَهُمْ ﴿٢٨﴾

47/MUHAMMED SURESİ-28. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zâlike bi ennehumuttebeû mâ eshatallâhe ve kerihû rıdvânehu fe ahbeta a’mâlehum.

Bu, Allah'ı gazaplandıran şeylere uydukları ve O'nun hoşnut olduğu şeyleri beğenmedikleri içindir. Allah da onların amellerini boşa çıkarmıştır.

أَمْ حَسِبَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ أَن لَّن يُخْرِجَ اللَّهُ أَضْغَانَهُمْ ﴿٢٩﴾

47/MUHAMMED SURESİ-29. AYET (Meâlleri Kıyasla): Em hasibellezîne fî kulûbihim maradun en len yuhricallâhu adgânehum.

Yoksa kalplerinde hastalık bulunanlar sandılar mı ki, Allah onların kinlerini meydana çıkarmayacaktır?

وَلَوْ نَشَاء لَأَرَيْنَاكَهُمْ فَلَعَرَفْتَهُم بِسِيمَاهُمْ وَلَتَعْرِفَنَّهُمْ فِي لَحْنِ الْقَوْلِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ أَعْمَالَكُمْ ﴿٣٠﴾

47/MUHAMMED SURESİ-30. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lev neşâu le eraynâkehum fe le araftehum bi sîmâhum ve le ta’rifennehum fî lahnil kavli, vallahu ya’lemu a’mâlekum.

(Ey Muhammed!) Eğer dileseydik, onları sana gösterirdik de, sen onları yüzlerinden tanırdın. Andolsun, sen onları, konuşma tarzlarından (seslerinin tonundan) da tanırsın. Allah, bütün yaptıklarınızı bilir.

وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ حَتَّى نَعْلَمَ الْمُجَاهِدِينَ مِنكُمْ وَالصَّابِرِينَ وَنَبْلُوَ أَخْبَارَكُمْ ﴿٣١﴾

47/MUHAMMED SURESİ-31. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve le nebluvennekum hattâ na’lemel mucâhidîne minkum ves sâbirîne ve nebluve ahbârakum.

Andolsun ki, içinizden, üstün gayret gösterenleri ve sıkıntılara göğüs gerenleri belirleyinceye ve durumlarınızı ortaya koyuncaya kadar sizi deneyeceğiz.

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَن سَبِيلِ اللَّهِ وَشَاقُّوا الرَّسُولَ مِن بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الهُدَى لَن يَضُرُّوا اللَّهَ شَيْئًا وَسَيُحْبِطُ أَعْمَالَهُمْ ﴿٣٢﴾

47/MUHAMMED SURESİ-32. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnellezîne keferû ve saddû an sebîlillâhi ve şâkkûr resûle min ba’di mâ tebeyyene lehumul hudâ len yedurrûllâhe şey’â(şey’en), ve seyuhbitu a’mâlehum.

Şüphesiz ki o inkârcılar, (insanları) Allah yolundan alıkoyanlar ve kendilerine hidayet yolu belli olduktan sonra peygambere karşı gelenler hiçbir şekilde Allah'a zarar veremezler. (Allah,) onların çalışmalarını işe yaramaz hale getirecektir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَلَا تُبْطِلُوا أَعْمَالَكُمْ ﴿٣٣﴾

47/MUHAMMED SURESİ-33. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû etîûllâhe ve etîûr resûle ve lâ tubtılû a’mâlekum.

Ey inananlar! Allah'a itaat edin, Peygambere itaat edin. (İtaatsizlik ederek) çalışmalarınızı işe yaramaz hale getirmeyin.

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَن سَبِيلِ اللَّهِ ثُمَّ مَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ فَلَن يَغْفِرَ اللَّهُ لَهُمْ ﴿٣٤﴾

47/MUHAMMED SURESİ-34. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnellezîne keferû ve saddû an sebîlillâhi summe mâtû ve hum kuffârun fe len yagfirallâhu lehum.

İnkâr eden, (başkalarını) Allah yolundan alıkoyan, sonra da inkârcılar olarak ölenler var ya, Allah onları asla bağışlamayacaktır.

فَلَا تَهِنُوا وَتَدْعُوا إِلَى السَّلْمِ وَأَنتُمُ الْأَعْلَوْنَ وَاللَّهُ مَعَكُمْ وَلَن يَتِرَكُمْ أَعْمَالَكُمْ ﴿٣٥﴾

47/MUHAMMED SURESİ-35. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe lâ tehinû ve ted’û ilâs selmi ve entumul a’levne vallâhu meakum ve len yetirakum a’mâlekum.

Sakın, (hak bir dava uğrunda mücadele ettiğinizde) korkup gevşemeyin ve siz daha üstün iken barış için (düşmanlarınıza) yalvarıp yakarmayın! Allah sizinle beraberdir. O sizin çalışmalarınızı asla boşa çıkarmayacaktır.

إِنَّمَا الحَيَاةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَإِن تُؤْمِنُوا وَتَتَّقُوا يُؤْتِكُمْ أُجُورَكُمْ وَلَا يَسْأَلْكُمْ أَمْوَالَكُمْ ﴿٣٦﴾

47/MUHAMMED SURESİ-36. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnemâl hayâtud dunyâ laibun ve lehvun, ve in tu’minû ve tettekû yu’tikum ucûrakum ve lâ yes’elkum emvâlekum.

Doğrusu, dünya hayatı, bir oyundan ve eğlenceden ibarettir. Eğer (Allah'a) inanır ve O'na karşı gelmekten sakınırsanız (Allah) size her türlü mükâfatı verir ve sizden sahip olduğunuz bütün varlıkları (kendi davası uğrunda feda etmenizi) istemez.

إِن يَسْأَلْكُمُوهَا فَيُحْفِكُمْ تَبْخَلُوا وَيُخْرِجْ أَضْغَانَكُمْ ﴿٣٧﴾

47/MUHAMMED SURESİ-37. AYET (Meâlleri Kıyasla): İn yes’elkumûhâ fe yuhfikum tebhalû ve yuhric adgânekum.

Eğer (Allah) sizden (sahip olduğunuz) her şeyi isteyip de sizi zorlasaydı (onlara) cimrice sarılırdınız. (Bu da) sizin ahlaki zaaflarınızı ortaya çıkarmış olurdu.

هَاأَنتُمْ هَؤُلَاء تُدْعَوْنَ لِتُنفِقُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَمِنكُم مَّن يَبْخَلُ وَمَن يَبْخَلْ فَإِنَّمَا يَبْخَلُ عَن نَّفْسِهِ وَاللَّهُ الْغَنِيُّ وَأَنتُمُ الْفُقَرَاء وَإِن تَتَوَلَّوْا يَسْتَبْدِلْ قَوْمًا غَيْرَكُمْ ثُمَّ لَا يَكُونُوا أَمْثَالَكُمْ ﴿٣٨﴾

47/MUHAMMED SURESİ-38. AYET (Meâlleri Kıyasla): Hâ entum hâulâi tud’avne li tunfikû fî sebîlillâh(sebîlillâhi), fe minkum men yebhalu, ve men yebhal fe innemâ yebhalu an nefsihî, vallâhul ganiyyu ve entumul fukarâu, ve in tetevellev yestebdil kavmen gayrakum summe lâ yekûnû emsâlekum.

İşte sizler (Ey İnananlar!) Allah yolunda harcamaya çağrılıyorsunuz; fakat içinizden kiminiz cimrilik ediyor. Kim cimrilik ederse o ancak kendisine cimrilik eder. Hiçbir şeye ihtiyacı olmayan Allah'tır. Muhtaç olan sizlersiniz. Eğer (O'ndan) yüz çevirirseniz, başka toplumları sizin yerinize geçirir ve onlar sizin gibi yapmazlar!