Mekke döneminde inmiştir. 30 âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen “el-Mülk” kelimesinden almıştır.

تَبَارَكَ الَّذِي بِيَدِهِ الْمُلْكُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ ﴿١﴾

67/MULK SURESİ-1. AYET (Meâlleri Kıyasla): Tebârakellezî bi yedihil mulku ve huve alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).

Bütün mülk elinde yed-i kudretinde (olan) Allah Teâlâ pek yücedir. Ve o her şey üzerine hakkıyla kâdirdir.

الَّذِي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيَاةَ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلًا وَهُوَ الْعَزِيزُ الْغَفُورُ ﴿٢﴾

67/MULK SURESİ-2. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezî halakal mevte vel hayâte li yebluvekum eyyukum ahsenu amelâ(amelen), ve huvel azî zul gafûr(gafûru).

O ki, ölümü ve hayatı yarattı, hanginizin amelce daha güzel olduğunuzu imtihan için ve o, bihakkın galiptir, çok yarlığayandır.

الَّذِي خَلَقَ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ طِبَاقًا مَّا تَرَى فِي خَلْقِ الرَّحْمَنِ مِن تَفَاوُتٍ فَارْجِعِ الْبَصَرَ هَلْ تَرَى مِن فُطُورٍ ﴿٣﴾

67/MULK SURESİ-3. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezî halaka seb'a semâvâtin tibâkâ(tibâkan), mâ terâ fî halkır rahmâni min tefâvut(tefâvutin), ferciıl basara hel terâ min futûr(futûrin).

O'dur ki, yedi göğü tabaka tabaka olarak yarattı, o Rahmân'ın yaratmasında hiçbir uygunsuzluk göremezsin, imdi gözünü çevir (bak), hiçbir çatlak görebilir misin?

ثُمَّ ارْجِعِ الْبَصَرَ كَرَّتَيْنِ يَنقَلِبْ إِلَيْكَ الْبَصَرُ خَاسِأً وَهُوَ حَسِيرٌ ﴿٤﴾

67/MULK SURESİ-4. AYET (Meâlleri Kıyasla): Summerciıl basara kerrateyni yenkalib lieykel basaru hâsien ve huve hasîr(hasîrun).

Sonra gözünü iki def'a daha çevir, o göz sana yorgun bir halde olarak zelilâne bir sûrette geri dönmüş olsun.

وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَاء الدُّنْيَا بِمَصَابِيحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُومًا لِّلشَّيَاطِينِ وَأَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابَ السَّعِيرِ ﴿٥﴾

67/MULK SURESİ-5. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad zeyyennâs semâed dunyâ bi mesâbîha ve cealnâhâ rucûmen liş şeyâtîni ve a’tednâ lehum azâbes saîr(saîri).

Andolsun ki en yakın olan göğü kandiller ile bezedik ve onları şeytanlar için atılacak şeyler kıldık ve bunlar için alevli ateş azabı hazırladık.

وَلِلَّذِينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ ﴿٦﴾

67/MULK SURESİ-6. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lillezîne keferû bi rabbihim azâbu cehennem(cehenneme), ve bi’sel masîr(masîru).

Ve Rablerini inkar etmiş olanlar için cehennem azabı vardır. Ve ne fenâ dönüş yeri.

إِذَا أُلْقُوا فِيهَا سَمِعُوا لَهَا شَهِيقًا وَهِيَ تَفُورُ ﴿٧﴾

67/MULK SURESİ-7. AYET (Meâlleri Kıyasla): İzâ ulkû fîhâ semiû lehâ şehîkan ve hiye tefûr(tefûru).

Oraya atıldıkları zaman onun için bir hıçkırık işitmiş olurlar ve o, kaynar bir haldedir.

تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِ كُلَّمَا أُلْقِيَ فِيهَا فَوْجٌ سَأَلَهُمْ خَزَنَتُهَا أَلَمْ يَأْتِكُمْ نَذِيرٌ ﴿٨﴾

67/MULK SURESİ-8. AYET (Meâlleri Kıyasla): Tekâdu temeyyezu minel gayz(gayzi), kullemâ ulkıye fîhâ fevcun seelehum hazenetuhâ e lem ye’tikum nezîr(nezîrun).

(8-9) Az kalır ki, (cehennem) öfkesinden dolayı parçalansın, her ne vakit, içine bir tâife atılınca onlara cehennem bekçileri sormuş olurlar ki: «Sizlere bir korkutucu (Peygamber) gelmedi mi?» Derler ki: «Evet.. Muhakkak ki bize bir korkutucu (peygamber) geldi, fakat biz tekzîp ettik ve dedik ki: «Allah bir şey indirmemiştir.» «Siz başka değil, ancak büyük bir sapıklık içindesiniz.»

قَالُوا بَلَى قَدْ جَاءنَا نَذِيرٌ فَكَذَّبْنَا وَقُلْنَا مَا نَزَّلَ اللَّهُ مِن شَيْءٍ إِنْ أَنتُمْ إِلَّا فِي ضَلَالٍ كَبِيرٍ ﴿٩﴾

67/MULK SURESİ-9. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû belâ kad câenâ nezîrun fe kezzebnâ ve kulnâ mâ nezzelallâhu min şey'in entum illâ fî dalâlin kebîr(kebîrin).

(8-9) Az kalır ki, (cehennem) öfkesinden dolayı parçalansın, her ne vakit, içine bir tâife atılınca onlara cehennem bekçileri sormuş olurlar ki: «Sizlere bir korkutucu (Peygamber) gelmedi mi?» Derler ki: «Evet.. Muhakkak ki bize bir korkutucu (peygamber) geldi, fakat biz tekzîp ettik ve dedik ki: «Allah bir şey indirmemiştir.» «Siz başka değil, ancak büyük bir sapıklık içindesiniz.»

وَقَالُوا لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ أَوْ نَعْقِلُ مَا كُنَّا فِي أَصْحَابِ السَّعِيرِ ﴿١٠﴾

67/MULK SURESİ-10. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kâlû lev kunnâ nesmeu ev na'kılu mâ kunnâ fî ashâbis saîr(saîri).

(10-11) Ve diyeceklerdir ki: «Eğer biz işitir olsa idik veya akilâne düşünse idik, biz bu çılgın cehennemin yârânı arasında bulunmuş olmaz idik.» İşte günahlarını itiraf etmiş olurlar. Artık o çılgın cehennem yârânı için (rahmet-i ilâhîyeden) bir uzaklık olsun.

فَاعْتَرَفُوا بِذَنبِهِمْ فَسُحْقًا لِّأَصْحَابِ السَّعِيرِ ﴿١١﴾

67/MULK SURESİ-11. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fa’terefû bi zenbihim, fe suhkan li ashâbis saîr(saîri).

(10-11) Ve diyeceklerdir ki: «Eğer biz işitir olsa idik veya akilâne düşünse idik, biz bu çılgın cehennemin yârânı arasında bulunmuş olmaz idik.» İşte günahlarını itiraf etmiş olurlar. Artık o çılgın cehennem yârânı için (rahmet-i ilâhîyeden) bir uzaklık olsun.

إِنَّ الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُم بِالْغَيْبِ لَهُم مَّغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ كَبِيرٌ ﴿١٢﴾

67/MULK SURESİ-12. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnellezîne yahşevne rabbehum bil gaybi lehum magfiratun ve ecrun kebîr(kebîrun).

Şüphe yok, o kimseler ki Rablerinden gıyaben korkarlar, onlar için bir mağfiret ve büyük bir mükâfaat vardır.

وَأَسِرُّوا قَوْلَكُمْ أَوِ اجْهَرُوا بِهِ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ ﴿١٣﴾

67/MULK SURESİ-13. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve esirrû kavlekum evicherû bihî, innehu alîmun bi zâtis sudûr(sudûri).

Lakırdınızı gizleyiniz veya onu açıklayınız, şüphe yok ki O, (Hâlık-ı Azîm) gönüllerde olanı hakkıyla bilendir.

أَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ ﴿١٤﴾

67/MULK SURESİ-14. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lâ ya’lemu men halaka, ve huvel latîful habîr(habîru).

Yaratmış olan zât bilmez mi? Latîf, habîr olan O'dur.

هُوَ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ ذَلُولًا فَامْشُوا فِي مَنَاكِبِهَا وَكُلُوا مِن رِّزْقِهِ وَإِلَيْهِ النُّشُورُ ﴿١٥﴾

67/MULK SURESİ-15. AYET (Meâlleri Kıyasla): Huvellezî ceale lekumul arda zelûlen femşû fî menâkibihâ ve kulû min rızkıhî, ve ileyhin nuşûr(nuşûru).

O, O'dur ki, sizin için yeri münkat kıldı, artık onun (yeryüzünün) omuzlarında yürüyün ve rızkından yeyin ve dönüş de O'nadır.

أَأَمِنتُم مَّن فِي السَّمَاء أَن يَخْسِفَ بِكُمُ الأَرْضَ فَإِذَا هِيَ تَمُورُ ﴿١٦﴾

67/MULK SURESİ-16. AYET (Meâlleri Kıyasla): E emintum men fîs semâi en yahsife bikumul arda fe izâ hiye temûr(temûru).

Emin mi oldunuz, gökte olanın sizi yerin dibine geçirivermesinden? O vakit o yer, çalkanıverir.

أَمْ أَمِنتُم مَّن فِي السَّمَاء أَن يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِبًا فَسَتَعْلَمُونَ كَيْفَ نَذِيرِ ﴿١٧﴾

67/MULK SURESİ-17. AYET (Meâlleri Kıyasla): Em emintum men fîs semâi en yursile aleykum hâsıbâ(hâsiben) fe se ta’lemûne keyfe nezîr(nezîri).

Emin mi oldunuz o gökte olanın üzerinize taş yağdıran bir rüzgar göndermesinden? Artık yakında bileceksiniz ki korkutmam nasıldır?

وَلَقَدْ كَذَّبَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ ﴿١٨﴾

67/MULK SURESİ-18. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad kezzebellezîne min kablihim fe keyfe kâne nekîr(nekîri).

Muhakkak ki, onlardan evvelkiler tekzîp etmişlerdi. Artık nasıl oldu inkârım?

أَوَلَمْ يَرَوْا إِلَى الطَّيْرِ فَوْقَهُمْ صَافَّاتٍ وَيَقْبِضْنَ مَا يُمْسِكُهُنَّ إِلَّا الرَّحْمَنُ إِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ بَصِيرٌ ﴿١٩﴾

67/MULK SURESİ-19. AYET (Meâlleri Kıyasla): E ve lem yerav ilât tayri fevkahum sâffâtin ve yakbıdne, mâ yumsikuhunne illâr rahmân(rahmânu), innehu bi kulli şey’in basîr(basîrun).

Üstlerinde olan kuşlara bakmazlar mı ki, kanatlarını açarlar ve kapayıverirler. Onları Rahmân'dan başkası tutuvermez. Şüphe yok ki o, her bir şeyi görücüdür.

أَمَّنْ هَذَا الَّذِي هُوَ جُندٌ لَّكُمْ يَنصُرُكُم مِّن دُونِ الرَّحْمَنِ إِنِ الْكَافِرُونَ إِلَّا فِي غُرُورٍ ﴿٢٠﴾

67/MULK SURESİ-20. AYET (Meâlleri Kıyasla): Em men hâzâllezî huve cundun lekum yansurukum min dûnir rahmân(rahmâni), inil kâfirûne illâ fî gurûr(gurûrın).

Yoksa sizin için kimdir o Rahmân'ın berisinde size yardım edecek ordunuz? Kâfirler ise ancak bir gurur içindedirler.

أَمَّنْ هَذَا الَّذِي يَرْزُقُكُمْ إِنْ أَمْسَكَ رِزْقَهُ بَل لَّجُّوا فِي عُتُوٍّ وَنُفُورٍ ﴿٢١﴾

67/MULK SURESİ-21. AYET (Meâlleri Kıyasla): Em men hâzâllezî yerzukukum in emseke rızkahu, bel leccû fî utuvvin ve nufûr(nufûrın).

Eğer sizin rızkınızı kesmiş olursa, sizi merzûk edecek olan kimse kimdir? Hayır. Onlar bir böbürlenme ve bir kaçınma içinde devam eder dururlar.

أَفَمَن يَمْشِي مُكِبًّا عَلَى وَجْهِهِ أَهْدَى أَمَّن يَمْشِي سَوِيًّا عَلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ ﴿٢٢﴾

67/MULK SURESİ-22. AYET (Meâlleri Kıyasla): E fe men yemşî mukibben alâ vechihî ehdâ em men yemşî seviyyen alâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).

İmdi yüzü üzerine kapanarak yürüyen mi daha çok hidâyete erendir, yoksa dosdoğru bir yol üzerinde dimdik yürüyen kimse mi?

قُلْ هُوَ الَّذِي أَنشَأَكُمْ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ قَلِيلًا مَّا تَشْكُرُونَ ﴿٢٣﴾

67/MULK SURESİ-23. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul huvellezî enşeekum ve ceale lekumus sem’a vel ebsâra vel ef’idete, kalîlen mâ teşkurûn(teşkurûne).

De ki: «O, o zâttır ki, sizi yarattı ve sizin için kulak ve gözler ve gönüller var kıldı. Pek az şükrediverirsiniz.»

قُلْ هُوَ الَّذِي ذَرَأَكُمْ فِي الْأَرْضِ وَإِلَيْهِ تُحْشَرُونَ ﴿٢٤﴾

67/MULK SURESİ-24. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul huvellezî zeraekum fîl ardı ve ileyhi tuhşerûn(tuhşerûne).

De ki: «O, o (Zât)dır ki, sizi yeryüzünde (yaratıp) yaydı ve O'na toplanacaksınız.»

وَيَقُولُونَ مَتَى هَذَا الْوَعْدُ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ ﴿٢٥﴾

67/MULK SURESİ-25. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve yekûlûne metâ hâzâl va’du in kuntum sâdikîn(sâdikîne).

Ve derler ki: «Şu vaadedilen, ne zamandır, eğer sâdıklar oldu iseniz?»

قُلْ إِنَّمَا الْعِلْمُ عِندَ اللَّهِ وَإِنَّمَا أَنَا نَذِيرٌ مُّبِينٌ ﴿٢٦﴾

67/MULK SURESİ-26. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul innemâl ilmu indallâhi ve innemâ ene nezîrun mubîn(mubînun).

De ki: «Şüphe yok, ona ait bilgi ancak Allah'ın indindedir ve ben muhakkak ki ancak açıkça bildiren bir korkutucu peygamberim.»

فَلَمَّا رَأَوْهُ زُلْفَةً سِيئَتْ وُجُوهُ الَّذِينَ كَفَرُوا وَقِيلَ هَذَا الَّذِي كُنتُم بِهِ تَدَّعُونَ ﴿٢٧﴾

67/MULK SURESİ-27. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe lemmâ raevhu zulfeten sîet vucûhullezîne keferû ve kîle hâzâllezî kuntum bihî teddeûn(teddeûne).

Vaktâ ki, onu (o azabı) yakın bir halde görüverdiler. Kâfir olmuş olanların yüzleri çirkinleşmiş oldu ve denildi ki: «İşte bu odur ki, siz bunu talep ettiniz.»

قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ أَهْلَكَنِيَ اللَّهُ وَمَن مَّعِيَ أَوْ رَحِمَنَا فَمَن يُجِيرُ الْكَافِرِينَ مِنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ ﴿٢٨﴾

67/MULK SURESİ-28. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul e raeytum in ehlekeniyallâhu ve men maıye ev rahımenâ fe men yucîrul kâfirîne min azâbin elîm(elîmin).

De ki: «Gördünüz mü, eğer Allah beni ve benimle beraber olanları helâk etse veya bize rahmet buyursa, ya kâfirleri pek acıklı bir azabtan koruyacak kimdir?»

قُلْ هُوَ الرَّحْمَنُ آمَنَّا بِهِ وَعَلَيْهِ تَوَكَّلْنَا فَسَتَعْلَمُونَ مَنْ هُوَ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ ﴿٢٩﴾

67/MULK SURESİ-29. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul huver rahmânu âmennâ bihî ve aleyhi tevekkelnâ, fe se ta’lemûne men huve fî dalâlin mubîn(mubînin).

De ki: «O Rahmân'dır ki, O'na imân ettik ve O'na tevekkülde bulunduk. Artık yakında bileceksiniz ki o apaçık sapıklıkta bulunan kim imiş?»

قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ أَصْبَحَ مَاؤُكُمْ غَوْرًا فَمَن يَأْتِيكُم بِمَاء مَّعِينٍ ﴿٣٠﴾

67/MULK SURESİ-30. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul e raeytum in asbaha mâukum gavran fe men ye’tîkum bi mâin maîn(maînin).

De ki: «Bana haber veriniz, eğer suyunuz yerin dibine gidip çekiliverecek olsa artık size kim bir akar su getirecektir?»