Mekke döneminde inmiştir. 118 âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen “el-Mü’minûn” kelimesinden almıştır. “el-Mü’minûn”, mü’minler demektir.


إِنَّهُ كَانَ فَرِيقٌ مِّنْ عِبَادِي يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ ﴿١٠٩﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

inne-hu kâne ferîkun min ibâdî yekûlûne rabbe-nâ âmennâ fagfir (fe ığfir) lenâ verhamnâ (ve ırham-nâ) ve ente hayru er râhımîne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
inne-hu muhakkak ki o, gerçekten o
kâne oldu
ferîkun topluluk, grup
min ibâdî kullarımdan
yekûlûne derler
rabbe-nâ Rabbimiz
âmennâ îmân ettik, âmenû olduk
fagfir (fe ığfir) artık mağfiret et
lenâ bizi, bize
verhamnâ (ve ırham-nâ) ve bize rahmet et,
ve ente ve sen
hayru en hayırlı
er râhımîne rahîm olanlar

Muhakkak ki kullarımdan bir grup şöyle der: “Rabbimiz, biz âmenû olduk (ölmeden önce Sana ulaşmayı diledik). Artık bize mağfiret et ve bize rahmet et (Rahîm esma’n ile tecelli et). Ve Sen, Rahîm olanların en hayırlısısın.”

MU'MİNÛN SURESİ 109. Ayeti Suat Yıldırım Meali

(109-110) Kullarımdan, bir kısmı "inandık ya Rabbî! Affet günahlarımızı, merhamet et bize, çünkü Sen merhamet edenlerin en iyisi, en hayırlısısın!" dediklerinde, onları alaya alan sizler değil miydiniz! Sonunda sizin bu davranışlarınız Beni gönlünüzden geçirmeyi, Beni yâdetmeyi size unutturdu da, onlarla eğlenip durdunuz.

Suat Yıldırım