NİSÂ SURESİ 102. Ayeti Cemal Külünkoğlu Meali
Medine döneminde inmiştir. 176 âyettir. Sûre, özellikle kadın haklarından, onların hukûkî ve sosyal konumlarından bahsettiği için bu adı almıştır. “Nisâ” kadınlar demektir.
وَإِذَا كُنتَ فِيهِمْ فَأَقَمْتَ لَهُمُ الصَّلاَةَ فَلْتَقُمْ طَآئِفَةٌ مِّنْهُم مَّعَكَ وَلْيَأْخُذُواْ أَسْلِحَتَهُمْ فَإِذَا سَجَدُواْ فَلْيَكُونُواْ مِن وَرَآئِكُمْ وَلْتَأْتِ طَآئِفَةٌ أُخْرَى لَمْ يُصَلُّواْ فَلْيُصَلُّواْ مَعَكَ وَلْيَأْخُذُواْ حِذْرَهُمْ وَأَسْلِحَتَهُمْ وَدَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ لَوْ تَغْفُلُونَ عَنْ أَسْلِحَتِكُمْ وَأَمْتِعَتِكُمْ فَيَمِيلُونَ عَلَيْكُم مَّيْلَةً وَاحِدَةً وَلاَ جُنَاحَ عَلَيْكُمْ إِن كَانَ بِكُمْ أَذًى مِّن مَّطَرٍ أَوْ كُنتُم مَّرْضَى أَن تَضَعُواْ أَسْلِحَتَكُمْ وَخُذُواْ حِذْرَكُمْ إِنَّ اللّهَ أَعَدَّ لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا مُّهِينًا ﴿١٠٢﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
ve izâ | ve ... olduğu zaman |
kunte | sen oldun |
fî-him | onların arasında |
fe | o taktirde |
ekamte | ikame ettirdin, kıldırdın |
lehum | onlara |
es salâte | namaz |
fe li tekum | öyle ki ayağa kalksın, namaza dursun |
tâifetun | taife, grup, bölük, bir kısmı |
min-hum | onlardan |
mea-ke | seninle beraber |
ve li ye'huzû | ve alsınlar |
eslihate-hum | kendi silâhlarını |
fe | böylece, bu şekilde |
izâ secedû | secde ettikleri zaman |
fe li yekûnû | böylece olsunlar |
min varâi-kum | sizin arkanızda |
ve li te'ti | ve gelsin |
tâifetun | taife, grup, bölük |
uhrâ | diğer, başka |
lem yusallû | namaz kılmadılar |
fe li yusallû | böylece, bu şekilde namaz kılsınlar |
mea-ke | seninle beraber |
ve li ye'huzû | ve alsınlar |
hızra-hum | kendilerini koruma tedbirleri |
ve eslihate-hum | ve kendi silâhlarını |
vedde | temenni etti, istedi |
ellezîne | onlar, olanlar |
keferû | inkâr ettiler, kâfir oldular |
lev | keşke, eğer, olsa |
tagfulûne | gâfil olursunuz |
an eslihati-kum | kendi silâhlarınızdan |
ve emtiati-kum | ve kendi emtianız, mühimmatlarınız, teczihatlarınız |
fe yemîlûne | böylece hamle yaparlar, baskın yaparlar, hücuma geçerler |
aleykum | sizin üzerinize, size |
meyleten | hücum, hamle |
vâhıdeten | bir, tek |
ve lâ | ve yoktur |
cunâha | günah |
aleykum | sizin üzerinize, size |
in | eğer, ise |
kâne | oldu, ...dır |
bi-kum | size |
ezen | eziyet, güçlük |
min matarin | yağmurdan, yağmur sebebiyle |
ev | veya |
kuntum | siz oldunuz |
mardâ | hasta |
tedaû | sizin bırakmanız, çıkarmanız |
eslihate-kum | silâhlarınız |
ve huzû | alın |
hızra-kum | korunma tedbirleriniz |
inne | muhakkak |
allâhe | Allah |
eadde | hazırladı |
li el kâfirîne | kâfirler için |
azâben | azap |
muhînen | alçaltıcı, rüsvay edici |
en | olmak |
Ve sen onların arasında olduğun zaman, onlara namazı ikame ettiğin (kıldırdığın) taktirde, öyle ki onların bir kısmı seninle beraber ayakta (namaza) dursun ve silâhlarını da alsınlar, böylece diğerleri secde ettikleri zaman, sizin arkanızda olsunlar. Ve namaz kılmamış olan grup da gelsin, bu şekilde seninle beraber namazlarını kılsınlar, koruma tedbirlerini ve silâhlarını da alsınlar. Kâfirler silâhlarınızdan ve mühimmatınızdan (savaş techizatınızdan) gaflette olmanızı ve böylece sizin üzerinize “tek bir hamle ile baskın yapmayı ” isterler. Ve yağmur sebebiyle size bir güçlük oldu ise veya hasta olduysanız , silâhlarınızı çıkarmanızda size bir günah yoktur. Ve korunma tedbirlerinizi de alın. Muhakkak ki Allah kâfirler için “alçaltıcı azap” hazırlamıştır.
NİSÂ SURESİ 102. Ayeti Cemal Külünkoğlu Meali
(Ey Muhammed!) Cephede (savaşta) sen de inananların arasında bulunup da onlara namaz kıldıracağın zaman, içlerinden bir kısmı silahlarını yanlarına alarak seninle beraber namaza dursun (diğer grup düşmana karşı beklesin). Seninle beraber (namazda olanlar) secde edip bir rekât kılınca arkanızda yer alsınlar (düşman karşısına) gitsinler. Düşman karşısında olup namaz kılmamış olanlar gelsin, (ikinci rekâtı) seninle kılsınlar ve onlar da tedbirli bulunarak silâhlarını yanlarına alsınlar (sonra sıra ile kılmadıkları bir rekatı tamamlasınlar). İnkârcılar, silahlarınızdan ve eşyanızdan gaflet etmenizi ve böylece size birdenbire baskın yapmayı isterler. Eğer yağmur dolayısıyla bir güçlüğünüz varsa veya hasta bulunursanız, silahlarınızı bırakmanızda bir sakınca yoktur ama her şeye rağmen ihtiyatlı ve dikkatli olun. Şüphesiz ki Allah inkârcılara aşağılayıcı ve horlayıcı bir azap hazırlamıştır.
Cemal Külünkoğlu