Medine döneminde inmiştir. 176 âyettir. Sûre, özellikle kadın haklarından, onların hukûkî ve sosyal konumlarından bahsettiği için bu adı almıştır. “Nisâ” kadınlar demektir.


وَإِذَا كُنتَ فِيهِمْ فَأَقَمْتَ لَهُمُ الصَّلاَةَ فَلْتَقُمْ طَآئِفَةٌ مِّنْهُم مَّعَكَ وَلْيَأْخُذُواْ أَسْلِحَتَهُمْ فَإِذَا سَجَدُواْ فَلْيَكُونُواْ مِن وَرَآئِكُمْ وَلْتَأْتِ طَآئِفَةٌ أُخْرَى لَمْ يُصَلُّواْ فَلْيُصَلُّواْ مَعَكَ وَلْيَأْخُذُواْ حِذْرَهُمْ وَأَسْلِحَتَهُمْ وَدَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ لَوْ تَغْفُلُونَ عَنْ أَسْلِحَتِكُمْ وَأَمْتِعَتِكُمْ فَيَمِيلُونَ عَلَيْكُم مَّيْلَةً وَاحِدَةً وَلاَ جُنَاحَ عَلَيْكُمْ إِن كَانَ بِكُمْ أَذًى مِّن مَّطَرٍ أَوْ كُنتُم مَّرْضَى أَن تَضَعُواْ أَسْلِحَتَكُمْ وَخُذُواْ حِذْرَكُمْ إِنَّ اللّهَ أَعَدَّ لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا مُّهِينًا ﴿١٠٢﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

ve izâ kunte fî-him fe ekamte lehum es salâte fe li tekum tâifetun min-hum mea-ke ve li ye'huzû eslihate-hum fe izâ secedû fe li yekûnû min varâi-kum ve li te'ti tâifetun uhrâ lem yusallû fe li yusallû mea-ke ve li ye'huzû hızra-hum ve eslihate-hum vedde ellezîne keferû lev tagfulûne an eslihati-kum ve emtiati-kum fe yemîlûne aleykum meyleten vâhıdeten ve lâ cunâha aleykum in kâne bi-kum ezen min matarin ev kuntum mardâ tedaû eslihate-kum ve huzû hızra-kum inne allâhe eadde li el kâfirîne azâben muhînen en
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
ve izâ ve ... olduğu zaman
kunte sen oldun
fî-him onların arasında
fe o taktirde
ekamte ikame ettirdin, kıldırdın
lehum onlara
es salâte namaz
fe li tekum öyle ki ayağa kalksın, namaza dursun
tâifetun taife, grup, bölük, bir kısmı
min-hum onlardan
mea-ke seninle beraber
ve li ye'huzû ve alsınlar
eslihate-hum kendi silâhlarını
fe böylece, bu şekilde
izâ secedû secde ettikleri zaman
fe li yekûnû böylece olsunlar
min varâi-kum sizin arkanızda
ve li te'ti ve gelsin
tâifetun taife, grup, bölük
uhrâ diğer, başka
lem yusallû namaz kılmadılar
fe li yusallû böylece, bu şekilde namaz kılsınlar
mea-ke seninle beraber
ve li ye'huzû ve alsınlar
hızra-hum kendilerini koruma tedbirleri
ve eslihate-hum ve kendi silâhlarını
vedde temenni etti, istedi
ellezîne onlar, olanlar
keferû inkâr ettiler, kâfir oldular
lev keşke, eğer, olsa
tagfulûne gâfil olursunuz
an eslihati-kum kendi silâhlarınızdan
ve emtiati-kum ve kendi emtianız, mühimmatlarınız, teczihatlarınız
fe yemîlûne böylece hamle yaparlar, baskın yaparlar, hücuma geçerler
aleykum sizin üzerinize, size
meyleten hücum, hamle
vâhıdeten bir, tek
ve lâ ve yoktur
cunâha günah
aleykum sizin üzerinize, size
in eğer, ise
kâne oldu, ...dır
bi-kum size
ezen eziyet, güçlük
min matarin yağmurdan, yağmur sebebiyle
ev veya
kuntum siz oldunuz
mardâ hasta
tedaû sizin bırakmanız, çıkarmanız
eslihate-kum silâhlarınız
ve huzû alın
hızra-kum korunma tedbirleriniz
inne muhakkak
allâhe Allah
eadde hazırladı
li el kâfirîne kâfirler için
azâben azap
muhînen alçaltıcı, rüsvay edici
en olmak

Ve sen onların arasında olduğun zaman, onlara namazı ikame ettiğin (kıldırdığın) taktirde, öyle ki onların bir kısmı seninle beraber ayakta (namaza) dursun ve silâhlarını da alsınlar, böylece diğerleri secde ettikleri zaman, sizin arkanızda olsunlar. Ve namaz kılmamış olan grup da gelsin, bu şekilde seninle beraber namazlarını kılsınlar, koruma tedbirlerini ve silâhlarını da alsınlar. Kâfirler silâhlarınızdan ve mühimmatınızdan (savaş techizatınızdan) gaflette olmanızı ve böylece sizin üzerinize “tek bir hamle ile baskın yapmayı ” isterler. Ve yağmur sebebiyle size bir güçlük oldu ise veya hasta olduysanız , silâhlarınızı çıkarmanızda size bir günah yoktur. Ve korunma tedbirlerinizi de alın. Muhakkak ki Allah kâfirler için “alçaltıcı azap” hazırlamıştır.

NİSÂ SURESİ 102. Ayeti Sadık Türkmen Meali

(Ey Muhammed!) Cephede sen de onların (müminlerin) arasında bulunup da onlara namaz kıldırdığın zaman, içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun. Silahlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar (bir rekat kılıp) secdeye vardıklarında hemen, arkanıza geçsinler (cephedeki eski konumlarını alsınlar). Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin, seninle beraber (ikinci rekat’ı) kılsınlar ve onlar da silahlarını yanlarına alarak, ihtiyatlı bulunsunlar/tedbirlerini alsınlar. İnkâr edenler arzu ederler ki, silahlarınızdan ve eşyanızdan/mühimmatınızdan gafil olsanız da size ani bir baskın yapsalar. Yağmurdan zahmet çekerseniz ya da hasta olursanız, silahlarınızı bırakmanızda size bir beis/zorluk yoktur. Bununla birlikte yine de ihtiyatlı olun (tedbirinizi alın). Şüphesiz Allah inkârcılara alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.

Sadık Türkmen