Medine döneminde inmiştir. 14 âyettir. Sûre, adını 4. âyette geçen “saff” kelimesinden almıştır. Saff, sıra, dizi demektir.

سَبَّحَ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ ﴿١﴾

61/SAFF SURESİ-1. AYET (Meâlleri Kıyasla): Sebbeha lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), ve huvel âzîzul hakîm(hakîmu).

Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ı tesbih eder. Onun kudreti herşeye üstündür ve hikmeti herşeyi kuşatır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ ﴿٢﴾

61/SAFF SURESİ-2. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû lime tekûlûne mâ lâ tef’alûn(tef’alûne).

Ey iman edenler, yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz?

كَبُرَ مَقْتًا عِندَ اللَّهِ أَن تَقُولُوا مَا لَا تَفْعَلُونَ ﴿٣﴾

61/SAFF SURESİ-3. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kebure makten indallâhi en tekûlû mâ lâ tef’alûn(tef’alûne).

Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir gazap nedenidir.

إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الَّذِينَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِهِ صَفًّا كَأَنَّهُم بُنيَانٌ مَّرْصُوصٌ ﴿٤﴾

61/SAFF SURESİ-4. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnallâhe yuhıbbullezîne yukâtilûne fî sebîlihî saffen ke ennehum bunyânun mersûs(mersûsun).

Allah, taşları birbirine kenetlenmiş bir bina gibi saf tutarak Onun yolunda savaşanları sever.

وَإِذْ قَالَ مُوسَى لِقَوْمِهِ يَا قَوْمِ لِمَ تُؤْذُونَنِي وَقَد تَّعْلَمُونَ أَنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُمْ فَلَمَّا زَاغُوا أَزَاغَ اللَّهُ قُلُوبَهُمْ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ ﴿٥﴾

61/SAFF SURESİ-5. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve iz kâle mûsâ li kavmihî yâ kavmi lime tu'zûnenî ve kad ta'lemûne ennî resûlullâhi ileykum, fe lemmâ zâgû ezâgallâhu kulûbehum, vallâhu lâ yehdîl kavmel fâsikîn(fâsikîne).

Hani Musa kavmine 'Ey kavmim,' demişti. 'Benim size Allah tarafından gönderilmiş peygamber olduğumu bile bile niçin bana eziyet ediyorsunuz?' Onlar haktan sapınca Allah da kalplerini haktan ayırdı. Çünkü yoldan çıkmış bir topluluğu Allah amaçlarına eriştirmez.

وَإِذْ قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ إِنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُم مُّصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرَاةِ وَمُبَشِّرًا بِرَسُولٍ يَأْتِي مِن بَعْدِي اسْمُهُ أَحْمَدُ فَلَمَّا جَاءهُم بِالْبَيِّنَاتِ قَالُوا هَذَا سِحْرٌ مُّبِينٌ ﴿٦﴾

61/SAFF SURESİ-6. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve iz kâle îsâbnu meryeme yâ benî isrâîle innî resûlullâhi ileykum musaddikan li mâ beyne yedeyye minet tevrâti ve mubeşşiran bi resûlin ye’tî min ba’dîsmuhû ahmed(ahmedu), fe lemmâ câehum bil beyyinâti kâlû hâzâ sihrun mubîn(mubînun).

İsa da 'Ey İsrailoğulları,' demişti. 'Ben de size, daha önce indirilen Tevrat'ı doğrulamak ve benden sonra gelecek Ahmed adındaki peygamberi müjdelemek üzere Allah tarafından gönderilmiş peygamberim.' Fakat kendilerine apaçık deliller getirdiğinde, 'Bu düpedüz büyü' dediler.

وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَى عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ وَهُوَ يُدْعَى إِلَى الْإِسْلَامِ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ ﴿٧﴾

61/SAFF SURESİ-7. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve men azlemu mimmenifterâ alâllâhil kezibe ve huve yud’â ilâl islâm, vallâhu lâ yehdîl kavmez zâlimîn(zâlimîne).

Kendisi İslâma çağırıldığı halde Allah adına yalan uydurandan daha zalim kim vardır? Allah o zalimler güruhunu amaçlarına eriştirmez.

يُرِيدُونَ لِيُطْفِؤُوا نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَاللَّهُ مُتِمُّ نُورِهِ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ ﴿٨﴾

61/SAFF SURESİ-8. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yurîdûne li yutfiû nûrallâhi bi efvâhihim vallâhu mutimmu nûrihî ve lev kerihel kâfirûn(kâfirûne).

Onlar Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Fakat Allah nurunu tamamlayacaktır-kâfirler isterse hoşlanmasın.

هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ ﴿٩﴾

61/SAFF SURESİ-9. AYET (Meâlleri Kıyasla): Huvellezî ersele resûlehu bil hudâ ve dînil hakkı li yuzhirahu alâd dîni kullihî ve lev kerihel muşrikûn(muşrikûne).

Resulünü, bütün dinlere üstün kılmak üzere hidayet ve hak din ile gönderen Odur-müşrikler isterse hoşlanmasın.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا هَلْ أَدُلُّكُمْ عَلَى تِجَارَةٍ تُنجِيكُم مِّنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ ﴿١٠﴾

61/SAFF SURESİ-10. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû hel edullukum alâ ticâretin tuncîkum min azâbin elîm(elîmin).

Ey iman edenler! Acı bir azaptan kurtaracak bir ticaretin yolunu size göstereyim mi?

تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَتُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنفُسِكُمْ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ ﴿١١﴾

61/SAFF SURESİ-11. AYET (Meâlleri Kıyasla): Tu’minûne billâhi ve resûlihî ve tucâhidûne fî sebîlillâhi bi emvâlikum ve enfusikum, zâlikum hayrun lekum in kuntum ta'lemûn(ta'lemûne).

Allah'a ve Resulüne iman eder, malınızla ve canınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Bir bilseniz, bu sizin hakkınızda daha hayırlıdır.

يَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَيُدْخِلْكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً فِي جَنَّاتِ عَدْنٍ ذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ ﴿١٢﴾

61/SAFF SURESİ-12. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yagfir lekum zunûbekum ve yudhılkum cennâtin tecrî min tahtihâl enhâru ve mesâkine tayyibeten fî cennâti adnin, zâlikel fevzul azîm(azîmu).

O zaman Allah sizin günahlarınızı bağışlar, sizi altlarından ırmaklar akan Cennetlere ve Adn Cennetlerindeki çok güzel meskenlere yerleştirir. İşte asıl büyük bahtiyarlık budur.

وَأُخْرَى تُحِبُّونَهَا نَصْرٌ مِّنَ اللَّهِ وَفَتْحٌ قَرِيبٌ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ ﴿١٣﴾

61/SAFF SURESİ-13. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve uhrâ tuhıbbûnehâ, nasrun minallâhi ve fethun karîb(karîbun), ve beşşiril mu’minîn(mu’minîne).

Ve hoşlanacağınız birşey daha: Allah'ın yardımı ve yakın bir fetih. Müjdele o mü'minleri!

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا كُونوا أَنصَارَ اللَّهِ كَمَا قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ لِلْحَوَارِيِّينَ مَنْ أَنصَارِي إِلَى اللَّهِ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ أَنصَارُ اللَّهِ فَآَمَنَت طَّائِفَةٌ مِّن بَنِي إِسْرَائِيلَ وَكَفَرَت طَّائِفَةٌ فَأَيَّدْنَا الَّذِينَ آَمَنُوا عَلَى عَدُوِّهِمْ فَأَصْبَحُوا ظَاهِرِينَ ﴿١٤﴾

61/SAFF SURESİ-14. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû kûnû ensârallâhi kemâ kâle îsâbnu meryeme lil havâriyyîne men ensârî ilâllâh(ilâllâhi), kâlel havâriyûne nahnu ensârullâh(ensârullâhi), fe âmenet tâifetun min benî isrâîle ve keferet tâifetun, fe eyyednâllezîne âmenû alâ aduvvihim fe asbehû zâhirîn(zâhirîne).

Ey iman edenler, Allah'ın yardımcıları olun. Nasıl ki İsa Havârilere 'Allah yolunda bana yardım edecek kim var?' diye sormuş, Havâriler de 'Allah'ın yardımcıları biziz' demişlerdi. Böylece İsrailoğullarından bir zümre iman etti, bir zümre ise kâfir oldu. Biz de iman edenleri düşmanlarına karşı destekledik ve onlar üstün geldiler.