Mekke döneminde inmiştir. 182 âyettir. Sûre, adını ilk âyette geçen “es-Sâffât” kelimesinden almıştır. Sâffât, sıra sıra dizilenler, saf saf duranlar demektir.


قَالَ هَلْ أَنتُم مُّطَّلِعُونَ ﴿٥٤﴾


SÂFFÂT SURESİ 54. Ayetinin Transkripsiyonu ve Sade Meali

kâle hel entum muttaliûne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
kâle dedi
hel mi?
entum siz
muttaliûne muttali olanlar, yakînen bilenler

"Siz muttali olanlar mısınız (onun halini yakînen bilenler misiniz)?" dedi.

SÂFFÂT SURESİ 54. Ayeti Karşılaştırmalı Mealleri

Konuşan o kimse, yanındakilere, “Bakar mısınız, hâli ne oldu?” der.

Diyanet İşleri

Der ki: Ne oldu o, bakıp gördünüz mü acaba?

Abdulbaki Gölpınarlı

(O zât, dünyâda geçmiş olan hâdiseyi bu şekilde anlattıktan sonra Allah Teâlâ orada bulunanlara:) Siz işin gerçeğine vâkıf mısınız? dedi.

Adem Uğur

Dedi ki: "Siz söz ettiğinizin gerçekleşmesine şahit oldunuz mu?"

Ahmed Hulusi

Allah: 'Siz, onun halini görmek ister misiniz?' buyurur.

Ahmet Tekin

Der ki: 'Siz ona bakar mısınız?'

Ahmet Varol

(Konuşan yanındakilere) Der ki: "Sizler (onun şimdi ne durumda olduğunu) biliyor musunuz?"

Ali Bulaç

(Sonra o sözcü, cennetteki kardeşlerine): “(Şimdi size o arkadaşı göstermek için cehenneme) bir bakar mısınız?”der.

Ali Fikri Yavuz

Yanindakilere: «Siz onu bilir misiniz?» der.

Bekir Sadak

(54-55) Bir diğeri, «onun ne durumda olduğunu bilir misiniz» Derken bakar da onu Cehennem'in ortasında görür.

Celal Yıldırım

Yanındakilere: 'Siz onu bilir misiniz?' der.

Diyanet İşleri (eski)

(54-55) (O zât, dünyâda geçmiş olan hâdiseyi bu şekilde anlattıktan sonra Allah Teâlâ orada bulunanlara:) Siz işin gerçeğine vâkıf mısınız? dedi. İşte o zaman konuşan baktı, arkadaşını cehennemin ortasında gördü.

Diyanet Vakfi

(Yanındakilere,) 'Bakar mısınız?' der.

Edip Yüksel

Nasıl der: bir bakıştırır mısınız?

Elmalılı Hamdi Yazır

Nasıl bir bakıştırır mısınız (seyretmek ister misiniz)? der.

Elmalılı (sadeleştirilmiş)

«Siz onu tanır mısınız?» der.

Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2)

Yanındakilere; «Siz onu bilir misiniz?» der.

Seyyid Kutub

(Konuşan yanındakilere) Der ki: "Sizler (onun şimdi ne durumda olduğunu) biliyor musunuz?"

Gültekin Onan

(O sözü söyleyen zât, ihvanına) der ki: «Siz (onun iç yüzüne) vaakıf olucular mısınız?»

Hasan Basri Çantay

(Sonra o kişi yanındakilere:) 'Siz (onun hâlinden) haberdâr mısınız?' dedi.

Hayrat Neşriyat

Siz, onu bilir misiniz? dedi.

İbni Kesir

(Ve) ekleyecek: "Bakmak (ve onu görmek) ister misiniz?"

Muhammed Esed

Dedi ki: Siz (onun halinden) haberdar olmak ister misiniz?

Ömer Nasuhi Bilmen

(Sonra yanındakilere): "Acaba arkadaşımın nerede olduğunu biliyor musunuz?" dedi.

Ömer Öngüt

-Ona ne olduğunu görüyor musunuz? der birisi.

Şaban Piriş

(54-57) "Şimdi ister misiniz onu size göstereyim?" Onlar da arzu edince, derhal bir tarama yapıp onu cehennemin tam ortasında bulur. "Vallahi, nerdeyse beni de düştüğün o helâke sürükleyecektin! Rabbimin hidâyet nimeti yetişmeseydi, eli kolu kelepçeli getirilip o azaba atılanlardan olacaktım!"

Suat Yıldırım

(Sonra yanındakilere): "Bakar mısınız?" dedi.

Süleyman Ateş

(Konuşan yanındakilere) Der ki: «Sizler (onun şimdi ne durumda olduğunu) biliyor musunuz?»

Tefhim-ul Kuran

'Şimdi ne halde olduğunu biliyor musunuz?' der.

Ümit Şimşek

Dedi: "Siz de bir araştırır mısınız?"

Yaşar Nuri Öztürk

Konuşan o kimse diyecek ki: “Onun ne durumda olduğuna dönüp bakmak istermisiniz?”

Abdullah Parlıyan

“Siz onun durumuna vâkıf olmak ister misiniz?” dedi.

Bayraktar Bayraklı

(54-55) Yanındakilere: “Siz onu bilir misiniz?” diye sorar. Bakar ve onu cehennemin ortasında görür.

Cemal Külünkoğlu

(Konuşan yanındakilere) Der ki: “Sizler (onun şimdi ne durumda olduğunu) biliyor musunuz?”

Kadri Çelik

“Şimdi onu görmek ister misiniz?”

Ali Ünal

Siz işin gerçeğine vâkıf mısınız? dedi.

Harun Yıldırım

(Sözüne devamla) sordu: "Onun halini görmek ister misin?"

Mustafa İslamoğlu

O dedi ki: “Sizler haberdar mısınız?”

Sadık Türkmen

Allah cennetteki her iki konuşana “Bunu öğrenmek ister misiniz?” dedi.

İlyas Yorulmaz

"Siz muttali olanlar mısınız (onun halini yakînen bilenler misiniz)?" dedi.

İmam İskender Ali Mihr