Mekke döneminde inmiştir. 83 âyettir. Sûre, adını ilk âyeti oluşturan “Yâ-Sîn” harflerinden almıştır.

يس ﴿١﴾

36/YÂSÎN SURESİ-1. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ sîn.

Yasin.

وَالْقُرْآنِ الْحَكِيمِ ﴿٢﴾

36/YÂSÎN SURESİ-2. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vel kur’ânil hakîm(hakîmi).

Hikmetli Kur'an'a andolsun.

إِنَّكَ لَمِنَ الْمُرْسَلِينَ ﴿٣﴾

36/YÂSÎN SURESİ-3. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnneke leminel murselîn(murselîne).

Sen elbette gönderilmiş peygamberlerdensin.

عَلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ ﴿٤﴾

36/YÂSÎN SURESİ-4. AYET (Meâlleri Kıyasla): Alâ sırâtın mustakîm( mustakîmin).

Dosdoğru bir yol üzerinde.

تَنزِيلَ الْعَزِيزِ الرَّحِيمِ ﴿٥﴾

36/YÂSÎN SURESİ-5. AYET (Meâlleri Kıyasla): Tenzîlel azîzir rahîm(rahîmi).

Bu Kur'an üstün ve çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir.

لِتُنذِرَ قَوْمًا مَّا أُنذِرَ آبَاؤُهُمْ فَهُمْ غَافِلُونَ ﴿٦﴾

36/YÂSÎN SURESİ-6. AYET (Meâlleri Kıyasla): Li tunzira kavmen mâ unzira âbâuhum fe hum gâfilûn(gâfilûne).

O Kitap, sana, ataları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için indirilmiştir.

لَقَدْ حَقَّ الْقَوْلُ عَلَى أَكْثَرِهِمْ فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ ﴿٧﴾

36/YÂSÎN SURESİ-7. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lekad hakkal kavlu alâ ekserihim fe hum lâ yu’minûn(yu’minûne).

Andolsun ki, hüküm çoğunun aleyhine gerçekleşmiştir, bunun için artık inanmazlar.

إِنَّا جَعَلْنَا فِي أَعْنَاقِهِمْ أَغْلاَلاً فَهِيَ إِلَى الأَذْقَانِ فَهُم مُّقْمَحُونَ ﴿٨﴾

36/YÂSÎN SURESİ-8. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnâ cealnâ fî a’nâkıhim aglâlen fe hiye ilâl ezkâni fe hum mukmehûn(mukmehûne).

Biz onların boyunlarına halkalar geçirdik. Çenelere kadar dayanan o halkalar yüzünden kafaları kalkıktır.

وَجَعَلْنَا مِن بَيْنِ أَيْدِيهِمْ سَدًّا وَمِنْ خَلْفِهِمْ سَدًّا فَأَغْشَيْنَاهُمْ فَهُمْ لاَ يُبْصِرُونَ ﴿٩﴾

36/YÂSÎN SURESİ-9. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve cealnâ min beyni eydîhim sedden ve min halfihim sedden fe agşeynâhum fe hum lâ yubsırûn(yubsırûne).

Önlerine ve arkalarına set çektik. Gözlerini perdelediğimizden artık göremezler.

وَسَوَاء عَلَيْهِمْ أَأَنذَرْتَهُمْ أَمْ لَمْ تُنذِرْهُمْ لاَ يُؤْمِنُونَ ﴿١٠﴾

36/YÂSÎN SURESİ-10. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve sevâun aleyhim e enzertehum em lem tunzirhum lâ yu’minûn(yu’minûne).

Onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.

إِنَّمَا تُنذِرُ مَنِ اتَّبَعَ الذِّكْرَ وَخَشِيَ الرَّحْمَن بِالْغَيْبِ فَبَشِّرْهُ بِمَغْفِرَةٍ وَأَجْرٍ كَرِيمٍ ﴿١١﴾

36/YÂSÎN SURESİ-11. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnemâ tunziru menittebeaz zikre ve haşiyer rahmâne bil gaybi, fe beşşirhu bi magfiratin ve ecrin kerîm(kerîmin).

Sen ancak zikre (Kur'an'a) uyan ve görmeden Rahman'dan korkan kimseyi uyarabilirsin. İşte öylesini bir mağfiret ve güzel bir mükâfatla müjdele.

إِنَّا نَحْنُ نُحْيِي الْمَوْتَى وَنَكْتُبُ مَا قَدَّمُوا وَآثَارَهُمْ وَكُلَّ شَيْءٍ أحْصَيْنَاهُ فِي إِمَامٍ مُبِينٍ ﴿١٢﴾

36/YÂSÎN SURESİ-12. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnâ nahnu nuhyil mevtâ ve nektubu mâ kaddemû ve âsârahum ve kulle şey’in ahsaynâhu fî imâmin mubîn(mubînin).

Biziz, biz ki, ölüleri diriltiriz ve öne sürdükleri işleri ve bıraktıkları eserleri yazarız. Biz; her şeyi, apaçık bir Kitab'a yazmışızdır.

وَاضْرِبْ لَهُم مَّثَلاً أَصْحَابَ الْقَرْيَةِ إِذْ جَاءهَا الْمُرْسَلُونَ ﴿١٣﴾

36/YÂSÎN SURESİ-13. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vadrıb lehum meselen ashâbel karyeti, iz câehâl murselûn(murselûne).

İnsanlara, elçilerin geldiği şu kent halkını misal olarak anlat.

إِذْ أَرْسَلْنَا إِلَيْهِمُ اثْنَيْنِ فَكَذَّبُوهُمَا فَعَزَّزْنَا بِثَالِثٍ فَقَالُوا إِنَّا إِلَيْكُم مُّرْسَلُونَ ﴿١٤﴾

36/YÂSÎN SURESİ-14. AYET (Meâlleri Kıyasla): İz erselnâ ileyhimusneyni fe kezzebûhumâ fe azzeznâ bi sâlisin fe kâlû innâ ileykum murselûn(murselûne).

Biz onlara iki elçi gönderdik, onları yalanladılar, biz de elçileri üçüncü biriyle destekledik. Onlar «biz size gönderilen elçileriz» dediler.

قَالُوا مَا أَنتُمْ إِلاَّ بَشَرٌ مِّثْلُنَا وَمَا أَنزَلَ الرَّحْمن مِن شَيْءٍ إِنْ أَنتُمْ إِلاَّ تَكْذِبُونَ ﴿١٥﴾

36/YÂSÎN SURESİ-15. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû mâ entum illâ beşerun mislunâ ve mâ enzeler rahmânu min şey’in in entum illâ tekzibûn(tekzibûne).

Kentliler dediler ki; «siz de bizim gibi insansınız. Rahman'da bir şey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz.»

قَالُوا رَبُّنَا يَعْلَمُ إِنَّا إِلَيْكُمْ لَمُرْسَلُونَ ﴿١٦﴾

36/YÂSÎN SURESİ-16. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kalû rabbunâ ya’lemu innâ ileykum le murselûn(murselûne).

Elçiler dediler ki; «Rabb'imiz bilir ki, biz size gönderilmiş elçileriz.»

وَمَا عَلَيْنَا إِلاَّ الْبَلاَغُ الْمُبِينُ ﴿١٧﴾

36/YÂSÎN SURESİ-17. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ aleynâ illâl belâgul mubîn(mubînu).

Bizim üzerimize düşen, yalnızca açıkça duyurmaktır.

قَالُوا إِنَّا تَطَيَّرْنَا بِكُمْ لَئِن لَّمْ تَنتَهُوا لَنَرْجُمَنَّكُمْ وَلَيَمَسَّنَّكُم مِّنَّا عَذَابٌ أَلِيمٌ ﴿١٨﴾

36/YÂSÎN SURESİ-18. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû innâ tetayyernâ bi kum, le in lem tentehû le nercumennekum ve le yemessennekum minnâ azâbun elîm(elîmun).

Kentliler dediler ki; «doğrusu biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer bu işten vazgeçmezseniz sizi mutlaka taşlarız ve bizden size acı bir azab dokunur.»

قَالُوا طَائِرُكُمْ مَعَكُمْ أَئِن ذُكِّرْتُم بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌ مُّسْرِفُونَ ﴿١٩﴾

36/YÂSÎN SURESİ-19. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû tâirikum meakum, e in zukkirtum, bel entum kavmun musrifûn(musrifûne).

Elçiler dediler ki; «uğursuzluk kendinizdendir. Bu uğursuzluk size öğüt verildiği için mi oldu? Hayır, siz aşırı giden bir kavimsiniz.»

وَجَاء مِنْ أَقْصَى الْمَدِينَةِ رَجُلٌ يَسْعَى قَالَ يَا قَوْمِ اتَّبِعُوا الْمُرْسَلِينَ ﴿٢٠﴾

36/YÂSÎN SURESİ-20. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve câe min aksal medîneti raculun yes’â kâle yâ kavmittebiûl murselîn(murselîne).

Kentin en uzak yerinden bir adam koşarak geldi: «Ey kavmim, elçilere uyun» dedi.

اتَّبِعُوا مَن لاَّ يَسْأَلُكُمْ أَجْرًا وَهُم مُّهْتَدُونَ ﴿٢١﴾

36/YÂSÎN SURESİ-21. AYET (Meâlleri Kıyasla): İttebiû men lâ yes’elukum ecran ve hum muhtedûn(muhtedûne).

Sizden bir ücret istemeyenlere uyun, onlar doğru yoldadırlar.

وَمَا لِي لاَ أَعْبُدُ الَّذِي فَطَرَنِي وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ ﴿٢٢﴾

36/YÂSÎN SURESİ-22. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ liye lâ a’budullezî fataranî ve ileyhi turceûn(turceûne).

Ben niçin beni yaratana kulluk etmeyeyim? Sizde O'na döndürüleceksiniz.

أَأَتَّخِذُ مِن دُونِهِ آلِهَةً إِن يُرِدْنِ الرَّحْمَن بِضُرٍّ لاَّ تُغْنِ عَنِّي شَفَاعَتُهُمْ شَيْئًا وَلاَ يُنقِذُونِ ﴿٢٣﴾

36/YÂSÎN SURESİ-23. AYET (Meâlleri Kıyasla): E ettehızu min dûnihî âliheten in yuridnir rahmânu bi durrin lâ tugni annî şefâatuhum şey’en ve lâ yunkızûni.

Onu bırakıp da tanrılar edinir miyim? Eğer rahman olan Allah bana bir zarar vermek isterse, o tanrıların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve onlar beni kurtaramazlar.

إِنِّي إِذًا لَّفِي ضَلاَلٍ مُّبِينٍ ﴿٢٤﴾

36/YÂSÎN SURESİ-24. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnî izen le fî dalâlin mubîn(mubînin).

O takdirde apaçık bir sapıklık içinde olurum.

إِنِّي آمَنتُ بِرَبِّكُمْ فَاسْمَعُونِ ﴿٢٥﴾

36/YÂSÎN SURESİ-25. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnî âmentu bi rabbikum fesmeûni.

Şüphesiz ben Rabb'inize inandım, beni dinleyin.

قِيلَ ادْخُلِ الْجَنَّةَ قَالَ يَا لَيْتَ قَوْمِي يَعْلَمُونَ ﴿٢٦﴾

36/YÂSÎN SURESİ-26. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kîledhulil cennete, kâle yâ leyte kavmî ya’lemûn(ya’lemûne).

O'na «cennete gir» denilince «Keşke kavmim bilseydi.»

بِمَا غَفَرَ لِي رَبِّي وَجَعَلَنِي مِنَ الْمُكْرَمِينَ ﴿٢٧﴾

36/YÂSÎN SURESİ-27. AYET (Meâlleri Kıyasla): Bimâ gafera lî rabbî ve cealenî minel mukremîn(mukremîne).

Rabb'imin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını dedi.

وَمَا أَنزَلْنَا عَلَى قَوْمِهِ مِن بَعْدِهِ مِنْ جُندٍ مِّنَ السَّمَاء وَمَا كُنَّا مُنزِلِينَ ﴿٢٨﴾

36/YÂSÎN SURESİ-28. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ enzelnâ alâ kavmihî min ba’dihî min cundin mines semâi ve mâ kunnâ munzilîn(munzilîne).

Ondan sonra, kavminin üzerine gökten bir ordu indirmedik, zaten indirecek te değildik.

إِن كَانَتْ إِلاَّ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَإِذَا هُمْ خَامِدُونَ ﴿٢٩﴾

36/YÂSÎN SURESİ-29. AYET (Meâlleri Kıyasla): İn kânet illâ sayhaten vâhıdeten fe izâ hum hâmidûn(hâmidûne).

Sadece korkunç bir ses oldu, hemen sönüp gittiler.

يَا حَسْرَةً عَلَى الْعِبَادِ مَا يَأْتِيهِم مِّن رَّسُولٍ إِلاَّ كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِؤُون ﴿٣٠﴾

36/YÂSÎN SURESİ-30. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ hasreten alâl ıbâd(ıbâdi), mâ ye’tîhim min resûlin illâ kânû bihî yestehziûn(yestehziûne).

Yazık şu kullara! Kendilerine hangi elçi gelse, onu alaya alıyorlardı.

أَلَمْ يَرَوْا كَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّنْ الْقُرُونِ أَنَّهُمْ إِلَيْهِمْ لاَ يَرْجِعُونَ ﴿٣١﴾

36/YÂSÎN SURESİ-31. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lem yerav kem ehleknâ kablehum minel kurûni ennehum ileyhim lâ yerciûn(yerciûne).

Görmediler mi kendilerinden önce nice nesilleri yok ettik. Onlar bir daha kendilerine dönüp gelmezler.

وَإِن كُلٌّ لَّمَّا جَمِيعٌ لَّدَيْنَا مُحْضَرُونَ ﴿٣٢﴾

36/YÂSÎN SURESİ-32. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve in kullun lemmâ cemîun ledeynâ muhdarûn(muhdarûne).

Hepsi toplandığı zaman huzurumuza getirileceklerdir.

وَآيَةٌ لَّهُمُ الْأَرْضُ الْمَيْتَةُ أَحْيَيْنَاهَا وَأَخْرَجْنَا مِنْهَا حَبًّا فَمِنْهُ يَأْكُلُونَ ﴿٣٣﴾

36/YÂSÎN SURESİ-33. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve âyetun lehumul ardul meytetu, ahyeynâhâ ve ahracnâ minhâ habben fe minhu ye’kulûn(ye’kulûne).

Ölü toprak onlar için bir delildir. Biz onu dirilttik, ondan taneler çıkarırız da ondan yerler.

وَجَعَلْنَا فِيهَا جَنَّاتٍ مِن نَّخِيلٍ وَأَعْنَابٍ وَفَجَّرْنَا فِيهَا مِنْ الْعُيُونِ ﴿٣٤﴾

36/YÂSÎN SURESİ-34. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve cealnâ fîhâ cennâtin min nahîlin ve a’nâbin ve feccernâ fîhâ minel uyûn(uyûni).

Orada hurma ve üzüm bahçeleri yarattık; orada çeşmeler akıttık.

لِيَأْكُلُوا مِن ثَمَرِهِ وَمَا عَمِلَتْهُ أَيْدِيهِمْ أَفَلَا يَشْكُرُونَ ﴿٣٥﴾

36/YÂSÎN SURESİ-35. AYET (Meâlleri Kıyasla): Li ye’kulû min semerihî ve mâ âmilethu eydîhim, e fe lâ yeşkurûn(yeşkurûne).

Ki, onun ürününden ve ellerinin emeğinden yesinler. Hala şükretmiyorlar mı?

سُبْحَانَ الَّذِي خَلَقَ الْأَزْوَاجَ كُلَّهَا مِمَّا تُنبِتُ الْأَرْضُ وَمِنْ أَنفُسِهِمْ وَمِمَّا لَا يَعْلَمُونَ ﴿٣٦﴾

36/YÂSÎN SURESİ-36. AYET (Meâlleri Kıyasla): Subhânellezî halakal ezvâce kullehâ mimmâ tunbitulardu ve min enfusihim ve mimmâ lâ ya’lemûn(ya’lemûne).

Allah ne yücedir ki, toprağın bitirdiklerinden, kendilerinden ve daha bilmedikleri nice şeylerden olan bütün çiftleri yaratmıştır.

وَآيَةٌ لَّهُمْ اللَّيْلُ نَسْلَخُ مِنْهُ النَّهَارَ فَإِذَا هُم مُّظْلِمُونَ ﴿٣٧﴾

36/YÂSÎN SURESİ-37. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve âyetun lehumul leylu, neslehu minhun nehâra fe izâ hum muzlimûn(muzlimûne).

Gecede onlar için bir delildir. Gündüzü ondan soyup alırız, birden onlar karanlıkta kalıverirler.

وَالشَّمْسُ تَجْرِي لِمُسْتَقَرٍّ لَّهَا ذَلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ ﴿٣٨﴾

36/YÂSÎN SURESİ-38. AYET (Meâlleri Kıyasla): Veş şemsu tecrî li mustekarrin lehâ, zâlike takdîrul azîzil alîm(alîmi).

Güneş'te yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu, üstün ve bilen Allah'ın kanunudur.

وَالْقَمَرَ قَدَّرْنَاهُ مَنَازِلَ حَتَّى عَادَ كَالْعُرْجُونِ الْقَدِيمِ ﴿٣٩﴾

36/YÂSÎN SURESİ-39. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vel kamera kaddernâhu menâzile hattâ âdekel urcûnil kadîm(kadîmi).

Ay içinde bir takım yörüngeler tayin ettik. Nihayet o eğri hurma dalı gibi hilal olur da geri döner.

لَا الشَّمْسُ يَنبَغِي لَهَا أَن تُدْرِكَ الْقَمَرَ وَلَا اللَّيْلُ سَابِقُ النَّهَارِ وَكُلٌّ فِي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ ﴿٤٠﴾

36/YÂSÎN SURESİ-40. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lâş şemsu yenbegî lehâ en tudrikel kamera ve lâl leylu sâbikun nehâr(nehâri), ve kullun fî felekin yesbehûn(yesbehûne).

Ne güneş aya erişebilir, ne de gece gündüzün önüne geçebilir. Hepsi belli bir yörüngede (felekte) yüzmektedirler.

وَآيَةٌ لَّهُمْ أَنَّا حَمَلْنَا ذُرِّيَّتَهُمْ فِي الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ ﴿٤١﴾

36/YÂSÎN SURESİ-41. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve âyetun lehum ennâ hamelnâ zurriyyetehum fîl fulkil meşhûn(meşhûni).

Onlar için bir delil de, onların çocuklarını dolu gemide taşımamız.

وَخَلَقْنَا لَهُم مِّن مِّثْلِهِ مَا يَرْكَبُونَ ﴿٤٢﴾

36/YÂSÎN SURESİ-42. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve halaknâ lehum min mislihî mâ yerkebûn(yerkebûne).

Ve kendilerine onun gibi binecekleri nice şeyler yaratmamızdır.

وَإِن نَّشَأْ نُغْرِقْهُمْ فَلَا صَرِيخَ لَهُمْ وَلَا هُمْ يُنقَذُونَ ﴿٤٣﴾

36/YÂSÎN SURESİ-43. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve in neşe’ nugrıkhum fe lâ sarîha lehum ve lâ hum yunkazûn(yunkazûne).

Dilersek, onları suda boğardık; ne yardımlarına koşan bulunur ve ne de kendileri kurtulabilirdi.

إِلَّا رَحْمَةً مِّنَّا وَمَتَاعًا إِلَى حِينٍ ﴿٤٤﴾

36/YÂSÎN SURESİ-44. AYET (Meâlleri Kıyasla): İllâ rahmeten minnâ ve metâan ilâ hîn(hînin).

Ancak bizden bir rahmet ve belli bir süreye kadar yaşatma vardır.

وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّقُوا مَا بَيْنَ أَيْدِيكُمْ وَمَا خَلْفَكُمْ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ ﴿٤٥﴾

36/YÂSÎN SURESİ-45. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve izâ kîle lehumuttekû mâ beyne eydîkum ve mâ halfekum leallekum turhamûn(turhamûne).

Onlara; «geçmişinizden ve geleceğinizden sakının, belki esirgenmeniz umulur» dendiği zaman yüz çevirirler.

وَمَا تَأْتِيهِم مِّنْ آيَةٍ مِّنْ آيَاتِ رَبِّهِمْ إِلَّا كَانُوا عَنْهَا مُعْرِضِينَ ﴿٤٦﴾

36/YÂSÎN SURESİ-46. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ te’tîhim min âyetin min âyâti rabbihim illâ kânû anhâ mu’ridîn(mu’ridîne).

Zaten Rabb'inin ayetlerinden herhangi biri kendilerine geldiğinde onlardan hep yüz çevire gelmişlerdir.

وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ أَنفِقُوا مِمَّا رَزَقَكُمْ اللَّهُ قَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلَّذِينَ آمَنُوا أَنُطْعِمُ مَن لَّوْ يَشَاء اللَّهُ أَطْعَمَهُ إِنْ أَنتُمْ إِلَّا فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ ﴿٤٧﴾

36/YÂSÎN SURESİ-47. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve izâ kîle lehum enfikû mimmâ razakakumullâhu kâlellezîne keferû lillezîne âmenû e nut’imu men lev yeşâullâhu at’amehu, in entum illâ fî dalâlin mubîn(mubînin).

Onlara; «Allah'ın size verdiği rızıktan sarf edin» denilince inkâr edenler inananlara; «Allah dileseydi, doyurabileceği bir kimseyi biz mi doyuralım? Siz gerçekten sapıtmış kimselersiniz?»

وَيَقُولُونَ مَتَى هَذَا الْوَعْدُ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ ﴿٤٨﴾

36/YÂSÎN SURESİ-48. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve yekûlûne metâ hâzâl va’du in kuntum sâdikîn(sâdikîne).

Ve «eğer doğru söylüyorsanız bu tehdit ettiğiniz azab ne zaman gelecek» diyorlar.

مَا يَنظُرُونَ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً تَأْخُذُهُمْ وَهُمْ يَخِصِّمُونَ ﴿٤٩﴾

36/YÂSÎN SURESİ-49. AYET (Meâlleri Kıyasla): Mâ yenzurûne illâ sayhaten vâhıdeten te’huzuhum ve hum yahıssımûn(yahıssımûne).

Çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak bir tek çığlığı beklerler.

فَلَا يَسْتَطِيعُونَ تَوْصِيَةً وَلَا إِلَى أَهْلِهِمْ يَرْجِعُونَ ﴿٥٠﴾

36/YÂSÎN SURESİ-50. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe lâ yestetîûne tavsiyeten ve lâ ilâ ehlihim yerciûn(yerciûne).

O zaman, artık ne vasiyet edebilirler ne de ailelerine dönebilirler.

وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَإِذَا هُم مِّنَ الْأَجْدَاثِ إِلَى رَبِّهِمْ يَنسِلُونَ ﴿٥١﴾

36/YÂSÎN SURESİ-51. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve nufiha fîs sûri fe izâ hum minel ecdâsi ilâ rabbihim yensilûn(yensilûne).

Sur'a üflenince, kâbirlerinden Rabb'lerine koşarak çıkarlar.

قَالُوا يَا وَيْلَنَا مَن بَعَثَنَا مِن مَّرْقَدِنَا هَذَا مَا وَعَدَ الرَّحْمَنُ وَصَدَقَ الْمُرْسَلُونَ ﴿٥٢﴾

36/YÂSÎN SURESİ-52. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû yâ veylenâ men beasenâ min merkadinâ, hâzâ mâ vaader rahmânu ve sadakal murselûn(murselûne).

Dediler; «vah bize, bizi yattığımız yerden kim kaldırdı? İşte Rahman'ın vadettiği şey budur. Demek peygamber doğru söylemiş.»

إِن كَانَتْ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً فَإِذَا هُمْ جَمِيعٌ لَّدَيْنَا مُحْضَرُونَ ﴿٥٣﴾

36/YÂSÎN SURESİ-53. AYET (Meâlleri Kıyasla): İn kânet illâ sayhaten vâhıdeten fe izâ hum cemîun ledeynâ muhdarûn(muhdarûne).

Sadece bir tek nara olur, hemen onların hepsi huzurumuza getirilirler.

فَالْيَوْمَ لَا تُظْلَمُ نَفْسٌ شَيْئًا وَلَا تُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿٥٤﴾

36/YÂSÎN SURESİ-54. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fel yevme lâ tuzlemu nefsun şey’en ve lâ tuczevne illâ mâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).

O gün, hiç kimseye bir haksızlık yapılmaz ve siz ancak yaptığınızın cezasını çekersiniz.

إِنَّ أَصْحَابَ الْجَنَّةِ الْيَوْمَ فِي شُغُلٍ فَاكِهُونَ ﴿٥٥﴾

36/YÂSÎN SURESİ-55. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnne ashâbel cennetil yevme fî şugulin fâkihûn(fâkihûne).

Doğrusu bugün, cennetlikler eğlence ile meşguldürler.

هُمْ وَأَزْوَاجُهُمْ فِي ظِلَالٍ عَلَى الْأَرَائِكِ مُتَّكِؤُونَ ﴿٥٦﴾

36/YÂSÎN SURESİ-56. AYET (Meâlleri Kıyasla): Hum ve ezvâcuhum fî zılâlin alâl erâiki muttekiûn(muttekiûne).

Kendileri ve eşleri gölgelerde, koltuklara yaslanmışlar.

لَهُمْ فِيهَا فَاكِهَةٌ وَلَهُم مَّا يَدَّعُونَ ﴿٥٧﴾

36/YÂSÎN SURESİ-57. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lehum fîhâ fâkihetun ve lehum mâ yeddeûn(yeddeûne).

Orada her çeşit meyve onlar içindir. Bütün arzuları yerine getirilir.

سَلَامٌ قَوْلًا مِن رَّبٍّ رَّحِيمٍ ﴿٥٨﴾

36/YÂSÎN SURESİ-58. AYET (Meâlleri Kıyasla): Selâmun kavlen min rabbin rahîm(rahîmin).

Merhametli olan Rabb katından onlara selâm vardır.

وَامْتَازُوا الْيَوْمَ أَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ ﴿٥٩﴾

36/YÂSÎN SURESİ-59. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vemtâzûl yevme eyyuhâl mucrimûn(mucrimûne).

Ey suçlular, bugün şöyle ayrılın.

أَلَمْ أَعْهَدْ إِلَيْكُمْ يَا بَنِي آدَمَ أَن لَّا تَعْبُدُوا الشَّيْطَانَ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ ﴿٦٠﴾

36/YÂSÎN SURESİ-60. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lem a’had ileykum yâ benî âdeme en lâ ta’budûş şeytân(şeytâne), innehu lekum aduvvun mubîn(mubinun).

Ey insanoğulları, size and vermedim mi? Şeytana tapmayın o sizin apaçık düşmanınızdır.

وَأَنْ اعْبُدُونِي هَذَا صِرَاطٌ مُّسْتَقِيمٌ ﴿٦١﴾

36/YÂSÎN SURESİ-61. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve eni’budûnî, hâzâ sırâtun mustakîm(mustakîmun).

Bana tapın doğru yol budur.

وَلَقَدْ أَضَلَّ مِنكُمْ جِبِلًّا كَثِيرًا أَفَلَمْ تَكُونُوا تَعْقِلُونَ ﴿٦٢﴾

36/YÂSÎN SURESİ-62. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad edalle minkum cibillen kesîran, e fe lem tekûnû ta’kılûn(ta’kılûne).

Andolsun ki, o sizden nice nesilleri saptırmıştır, akletmez misiniz?

هَذِهِ جَهَنَّمُ الَّتِي كُنتُمْ تُوعَدُونَ ﴿٦٣﴾

36/YÂSÎN SURESİ-63. AYET (Meâlleri Kıyasla): Hâzihî cehennemulletî kuntum tûadûn(tûadûne).

İşte bu, size vaad edilen cehennemdir.

اصْلَوْهَا الْيَوْمَ بِمَا كُنتُمْ تَكْفُرُونَ ﴿٦٤﴾

36/YÂSÎN SURESİ-64. AYET (Meâlleri Kıyasla): Islevhâl yevme bimâ kuntum tekfurûn(tekfurûne).

İnkârınızdan dolayı bugün oraya girin.

الْيَوْمَ نَخْتِمُ عَلَى أَفْوَاهِهِمْ وَتُكَلِّمُنَا أَيْدِيهِمْ وَتَشْهَدُ أَرْجُلُهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ ﴿٦٥﴾

36/YÂSÎN SURESİ-65. AYET (Meâlleri Kıyasla): El yevme nahtimu alâ efvâhihim ve tukellimunâ eydîhim ve teşhedu erculuhum bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).

O gün ağızlarını mühürleriz, elleri bize söyler ayakları yaptıklarına şahitlik eder.

وَلَوْ نَشَاء لَطَمَسْنَا عَلَى أَعْيُنِهِمْ فَاسْتَبَقُوا الصِّرَاطَ فَأَنَّى يُبْصِرُونَ ﴿٦٦﴾

36/YÂSÎN SURESİ-66. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lev neşâu le tamesnâ alâ a’yunihim festebekûs sırâta fe ennâ yubsırûn(yubsırûne).

Dilersek, gözlerini kör ederdik de, yol bulmaya çalışırlardı. Nasıl görebilirlerdi?

وَلَوْ نَشَاء لَمَسَخْنَاهُمْ عَلَى مَكَانَتِهِمْ فَمَا اسْتَطَاعُوا مُضِيًّا وَلَا يَرْجِعُونَ ﴿٦٧﴾

36/YÂSÎN SURESİ-67. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lev neşâu le mesahnâhum alâ mekânetihim fe mâstetâû mudiyyen ve lâ yerciûn(yerciûne).

Dileseydik kılıklarını değiştirip onları oldukları yerde dondururduk, ne ileri gidebilir, ne de geri dönebilirdi.

وَمَنْ نُعَمِّرْهُ نُنَكِّسْهُ فِي الْخَلْقِ أَفَلَا يَعْقِلُونَ ﴿٦٨﴾

36/YÂSÎN SURESİ-68. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve men nuammirhu nunekkishu fîl halk(halkı), e fe lâ ya’kılûn(ya’kılûne).

Kime uzun ömür versek, onun yaratılışı baş aşağı çevirir, gücünü azaltırız, sonunda ihtiyarlar, zayıflar. Akıllarını kullanmıyorlar mı?

وَمَا عَلَّمْنَاهُ الشِّعْرَ وَمَا يَنبَغِي لَهُ إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ وَقُرْآنٌ مُّبِينٌ ﴿٦٩﴾

36/YÂSÎN SURESİ-69. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ allemnâhuş şi’re ve mâ yenbagî lehu, in huve illâ zikrun ve kur’ânun mubîn(mubînun).

Biz Muhammed'e şiir öğretmedik, zaten ona gerekmezdi. Bu bir öğüt ve apaçık Kur'an'dır.

لِيُنذِرَ مَن كَانَ حَيًّا وَيَحِقَّ الْقَوْلُ عَلَى الْكَافِرِينَ ﴿٧٠﴾

36/YÂSÎN SURESİ-70. AYET (Meâlleri Kıyasla): Li yunzira men kâne hayyen ve yehıkkal kavlu alâl kâfirîn(kâfirîne).

Diri olanları uyarsın ve inkâr edenlere de azab hak olsun.

أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّا خَلَقْنَا لَهُمْ مِمَّا عَمِلَتْ أَيْدِينَا أَنْعَامًا فَهُمْ لَهَا مَالِكُونَ ﴿٧١﴾

36/YÂSÎN SURESİ-71. AYET (Meâlleri Kıyasla): E ve lem yerav ennâ halaknâ lehum mimmâ amilet eydînâ en’âmen fe hum lehâ mâlikûn(mâlikûne).

Kudretimizle kendileri için hayvanlar yarattığımızı görmezler mi? Onlara sahip olmaktadırlar.

وَذَلَّلْنَاهَا لَهُمْ فَمِنْهَا رَكُوبُهُمْ وَمِنْهَا يَأْكُلُونَ ﴿٧٢﴾

36/YÂSÎN SURESİ-72. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve zellelnâhâ lehum fe minhâ rakûbuhum ve minhâ ye’kulûn(ye’kulûne).

Onları kendilerine boyun eğdirdik, işte binekleri onlardandır ve onlardan yiyorlar.

وَلَهُمْ فِيهَا مَنَافِعُ وَمَشَارِبُ أَفَلَا يَشْكُرُونَ ﴿٧٣﴾

36/YÂSÎN SURESİ-73. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lehum fîhâ menâfiu ve meşâribu, e fe lâ yeşkurûn(yeşkurûne).

Onlarda daha nice faydalar, içecekler vardır. Şükretmezler mi?

وَاتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ آلِهَةً لَعَلَّهُمْ يُنصَرُونَ ﴿٧٤﴾

36/YÂSÎN SURESİ-74. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vettehazû min dûnillâhi âliheten leallehum yunsarûn(yunsarûne).

Belki kendilerine yardım edilir diye Allah'dan başka tanrılar edindiler.

لَا يَسْتَطِيعُونَ نَصْرَهُمْ وَهُمْ لَهُمْ جُندٌ مُّحْضَرُونَ ﴿٧٥﴾

36/YÂSÎN SURESİ-75. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lâ yestetîûne nasrahum ve hum lehum cundun muhdarûn(muhdarûne).

Oysa onlar yardım edemezler, ancak kendileri o tanrılara koruyuculuk için nöbet beklerler.

فَلَا يَحْزُنكَ قَوْلُهُمْ إِنَّا نَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ ﴿٧٦﴾

36/YÂSÎN SURESİ-76. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe lâ yahzunke kavluhum, innâ na’lemu mâ yusirrûne ve mâ yu’linûn(yu’linûne).

Onların sözü seni üzmesin. Biz onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da biliyoruz.

أَوَلَمْ يَرَ الْإِنسَانُ أَنَّا خَلَقْنَاهُ مِن نُّطْفَةٍ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٌ مُّبِينٌ ﴿٧٧﴾

36/YÂSÎN SURESİ-77. AYET (Meâlleri Kıyasla): E ve lem yeral insânu ennâ halaknâhu min nutfetin fe izâ huve hasîmun mubîn(mubînun).

İnsan, bizim kendisini nasıl bir nutfeden (sperm) yarattığımızı görmedi mi? Ki, şimdi apaçık bir hasım kesildi.

وَضَرَبَ لَنَا مَثَلًا وَنَسِيَ خَلْقَهُ قَالَ مَنْ يُحْيِي الْعِظَامَ وَهِيَ رَمِيمٌ ﴿٧٨﴾

36/YÂSÎN SURESİ-78. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve darabe lenâ meselen ve nesiye halkahu, kâle men yuhyil izâme ve hiye remîm(remîmun).

Kendi yaratılışını unutarak «çürümüş kemikleri kim yaratacak?» diyerek bize misal vermeye kalkar.

قُلْ يُحْيِيهَا الَّذِي أَنشَأَهَا أَوَّلَ مَرَّةٍ وَهُوَ بِكُلِّ خَلْقٍ عَلِيمٌ ﴿٧٩﴾

36/YÂSÎN SURESİ-79. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul yuhyîhâllezî enşeehâ evvele merratin, ve huve bi kulli halkın alîm(alîmun).

De ki; «Onları ilk defa yaratan diriltecek. O, her yaratmayı bilir.»

الَّذِي جَعَلَ لَكُم مِّنَ الشَّجَرِ الْأَخْضَرِ نَارًا فَإِذَا أَنتُم مِّنْهُ تُوقِدُونَ ﴿٨٠﴾

36/YÂSÎN SURESİ-80. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezî ceale lekum mineş şeceril ahdari nâren fe izâ entum minhu tûkıdûn(tûkıdûne).

O size yeşil ağaçtan ateş yaptı da siz ondan yakıyorsunuz.

أَوَلَيْسَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِقَادِرٍ عَلَى أَنْ يَخْلُقَ مِثْلَهُم بَلَى وَهُوَ الْخَلَّاقُ الْعَلِيمُ ﴿٨١﴾

36/YÂSÎN SURESİ-81. AYET (Meâlleri Kıyasla): E ve leysellezî halakas semâvâti vel arda bi kâdirin alâ en yahluka mislehum, belâ ve huvel hallâkul alîm(alîmu).

Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerlerini yaratamaz mı? Elbette yaratır. O, çok bilen yaratıcıdır.

إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ ﴿٨٢﴾

36/YÂSÎN SURESİ-82. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn(yekûnu).

Bir şey dilediği zaman. O'nun buyruğu sadece, o şeye «Ol» demektir, hemen olur.

فَسُبْحَانَ الَّذِي بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ ﴿٨٣﴾

36/YÂSÎN SURESİ-83. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe subhânellezî bi yedihî melekûtu kulli şey’in ve ileyhi turceûn(turceûne).

Her şeyin hükümranlığı elinde olan ve sizin de kendisine döneceğiniz Allah münezzehtir.