YÛNUS SURESİ 45. Ayeti Harun Yıldırım Meali
40, 94, 95 ve 96. âyetler Medine döneminde, diğerleri Mekke döneminde inmiştir. 109 âyettir.
وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ كَأَن لَّمْ يَلْبَثُواْ إِلاَّ سَاعَةً مِّنَ النَّهَارِ يَتَعَارَفُونَ بَيْنَهُمْ قَدْ خَسِرَ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِلِقَاء اللّهِ وَمَا كَانُواْ مُهْتَدِينَ ﴿٤٥﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
ve yevme
yahşuru-hum
keen
lem
yelbesû
illâ
sâaten
min
en nehâri
yeteârefûne
beyne-hum
kad
hasira
ellezîne kezzebû
bi likâi allâhi
ve mâ kânû
muhtedîne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
ve yevme | ve o gün |
yahşuru-hum | onları toplar, toplayacak, haşredecek |
keen | gibi |
lem | olmadı |
yelbesû | kalırlar |
illâ | ...den başka, ancak |
sâaten | bir saat |
min | ...den |
en nehâri | gündüz |
yeteârefûne | tanışırlar, tanışacaklar |
beyne-hum | onlar aralarında |
kad | olmuştu |
hasira | hüsrana düştüler |
ellezîne kezzebû | yalanlayan kimseler, yalanlayanlar |
bi likâi allâhi | Allah'a mülâki olmak (ulaşmak) |
ve mâ kânû | ve olmadılar |
muhtedîne | hidayete eren kimseler (ruhlarını Allah'a ölmeden evvel ulaştıranlar) |
Ve o gün (Allahû Tealâ), gündüzden bir saatten başka kalmamışlar (bir saat kalmışlar) gibi onları toplayacak (haşredecek). Birbirlerini tanıyacaklar (aralarında tanışacaklar). Allah’a mülâki olmayı (Allah’a ölmeden önce ulaşmayı) yalanlayanlar, hüsrandadır (nefslerini hüsrana düşürdüler). Ve hidayete eren kimseler olmadılar (ruhlarını ölmeden evvel Allah’a ulaştıramadılar).
YÛNUS SURESİ 45. Ayeti Harun Yıldırım Meali
Onları, sanki günün bir saati kadar kaldıklarını zanneder vaziyette, bir arada toplayacağı gün, birbirlerini tanırlar. Allah’a kavuşmayı yalanlayanlar gerçekten hüsrana uğramışlardır. Onlar hidayete ermiş de değildi.
Harun Yıldırım