AHKÂF SURESİ 17. Ayeti Suat Yıldırım Meali
Mekke döneminde inmiştir. 35 âyettir. Sûre, adını 21. âyette geçen “Ahkâf” kelimesinden almıştır. Ahkâf, sûrede sözü edilen “Âd” kavminin yaşadığı Yemen’de bir bölgenin adı olup, uzun ve kıvrımlı kum yığınları demektir.
وَالَّذِي قَالَ لِوَالِدَيْهِ أُفٍّ لَّكُمَا أَتَعِدَانِنِي أَنْ أُخْرَجَ وَقَدْ خَلَتْ الْقُرُونُ مِن قَبْلِي وَهُمَا يَسْتَغِيثَانِ اللَّهَ وَيْلَكَ آمِنْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَيَقُولُ مَا هَذَا إِلَّا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ ﴿١٧﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
ve ellezî | ve o |
kâle | dedi |
li vâlidey-hi | anne ve babasına |
uffın | uf, öf, aman, bıktım |
lekumâ | siz ikinize, size |
e teidâni-nî | bana vaad mı ediyorsunuz? |
en uhrace | çıkarılmak (topraktan diriltilerek çıkarılmak) |
ve kad haleti | ve gelip geçmiş |
el kurûnu | nesiller |
min kabli | daha önceden, daha önce |
ve humâ | ve o ikisi |
yestegîsânillâhe | ikisi Allah'tan yardım istediler |
veyle-ke | sana yazık |
âmin | îmân et |
inne | muhakkak ki |
va'de allâhi | Allah'ın vaadi |
hakkun | haktır |
fe yekûlu | o zaman dedi |
mâ | değil |
hâzâ | bu |
illâ | ancak, sadece, ...'den başka |
esâtîru | masallar, yazılan şeyler |
el evvelîne | evvelkiler, öncekiler |
Ve o, anne ve babasına: “İkinize de off (ikinizden de bıktım), daha önce (nice) nesiller gelip geçmişken, benim topraktan diriltilerek çıkarılacağımı mı vaadediyorsunuz?” dedi. Ve onlar (anne ve babası) Allah’tan yardım isteyerek: “Kendine yazık (ediyorsun), îmân et. Muhakkak ki Allah’ın vaadi haktır.” (dediler). Bunun üzerine (o) şöyle dedi: “Bu, evvelkilerin masallarından başka bir şey değildir.”
AHKÂF SURESİ 17. Ayeti Suat Yıldırım Meali
Fakat bir de öyleleri var ki, kendisini imana dâvet eden anne ve babasına: "Öf be! (Yetti artık!) Benden önce nice nesiller ölüp de geri dönmediği halde, siz beni mezarımdan dirilip çıkarılmakla mı korkutuyorsunuz!" derken, onlar, Allah’a sığınıp yalvararak oğullarına: "Yazık ediyorsun kendine! derler, imana gel, Allah’ın vâdi elbette gerçektir." O ise yine de: "Bu âhiret inancı eskilerin masallarından başka bir şey değildir" diye diretir.
Suat Yıldırım