Mekke döneminde inmiştir. 35 âyettir. Sûre, adını 21. âyette geçen “Ahkâf” kelimesinden almıştır. Ahkâf, sûrede sözü edilen “Âd” kavminin yaşadığı Yemen’de bir bölgenin adı olup, uzun ve kıvrımlı kum yığınları demektir.


وَلَقَدْ مَكَّنَّاهُمْ فِيمَا إِن مَّكَّنَّاكُمْ فِيهِ وَجَعَلْنَا لَهُمْ سَمْعًا وَأَبْصَارًا وَأَفْئِدَةً فَمَا أَغْنَى عَنْهُمْ سَمْعُهُمْ وَلَا أَبْصَارُهُمْ وَلَا أَفْئِدَتُهُم مِّن شَيْءٍ إِذْ كَانُوا يَجْحَدُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ وَحَاقَ بِهِم مَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِؤُون ﴿٢٦﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

ve lekad mekkennâ-hum fî mâ in mekken-nâ-kum fî hi ve cealnâ lehum sem'an ve ebsâran ve ef'ideten fe mâ agnâ an-hum sem'u-hum ve lâ ebsâru-hum ve lâ ef'idetu-hum min şey'in iz kânû yechadûne bi âyâti allâhi ve hâka bi-him kânû bi hî yestehziûne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
ve lekad ve andolsun ki
mekkennâ-hum onlara imkân (tasarruf hakkı ve kudret) verdik
fî mâ şeyde
in eğer
mekken-nâ-kum size imkân (tasarruf hakkı ve kudret) verdik
fî hi onda
ve cealnâ ve biz kıldık, verdik
lehum onlara
sem'an işitme hassası
ve ebsâran ve görme hassası
ve ef'ideten ve fuad hassası, idrak
fe mâ agnâ fakat fayda sağlamadı, kâfi gelmedi, müstağni kılmadı
an-hum onlardan, onlara
sem'u-hum onların işitme hassası
ve lâ ebsâru-hum ve görme hassaları ... olmadı
ve lâ ef'idetu-hum ve fuad hassaları, idrakleri ... olmadı
min şey'in bir şey
iz kânû oluyorlardı
yechadûne bilerek inkâr ediyorlardı
bi âyâti allâhi Allah'ın âyetlerini
ve hâka ve kuşattı, sardı
bi-him onları
şey
kânû ... oldular
bi hî onunla
yestehziûne alay ediyorlar

Ve andolsun ki Biz, onlara size dahi vermediğimiz imkânları verdik. Ve onlara işitme, görme hassaları ve idrak verdik. Fakat işitme ve görme hassaları onlara fayda sağlamadı. Ve idrakleri de onlara bir şey sağlamadı. Allah’ın âyetlerini bilerek inkâr ediyorlardı. Ve alay etmiş oldukları şey onları kuşattı.

AHKÂF SURESİ 26. Ayeti Süleyman Ateş Meali

Onlara size vermediğimiz servet ve kuvveti vermiştik, onlara kulaklar, gözler ve gönüller yaratmıştık. Fakat ne kulakları, ne gözleri ne de gönülleri kendilerine bir yarar sağladı. Zira (düşünüp ibret almıyorlar, tersine) bile bile Allâh'ın âyetlerini inkâr ediyorlardı. Ve alay edip durdukları şey, kendilerini kuşatıverdi.

Süleyman Ateş