AHZÂB SURESİ 50. Ayeti Ahmet Tekin Meali
Medine döneminde inmiştir. 73 âyettir. Sûre, adını 20 ve 22. âyetlerde geçen “el-Ahzâb” kelimesinden almıştır. Ahzâb, gruplar, demektir.
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ إِنَّا أَحْلَلْنَا لَكَ أَزْوَاجَكَ اللَّاتِي آتَيْتَ أُجُورَهُنَّ وَمَا مَلَكَتْ يَمِينُكَ مِمَّا أَفَاء اللَّهُ عَلَيْكَ وَبَنَاتِ عَمِّكَ وَبَنَاتِ عَمَّاتِكَ وَبَنَاتِ خَالِكَ وَبَنَاتِ خَالَاتِكَ اللَّاتِي هَاجَرْنَ مَعَكَ وَامْرَأَةً مُّؤْمِنَةً إِن وَهَبَتْ نَفْسَهَا لِلنَّبِيِّ إِنْ أَرَادَ النَّبِيُّ أَن يَسْتَنكِحَهَا خَالِصَةً لَّكَ مِن دُونِ الْمُؤْمِنِينَ قَدْ عَلِمْنَا مَا فَرَضْنَا عَلَيْهِمْ فِي أَزْوَاجِهِمْ وَمَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ لِكَيْلَا يَكُونَ عَلَيْكَ حَرَجٌ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا ﴿٥٠﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
(hunne)
(hum) ve mâ meleket yemînu-ke
(mâ meleket yemînu-ke) mimmâ (min mâ) efâallâhu (efâe allâhu) aleyke ve benâti ammi-ke ve benâti ammâti-ke ve benâti hâli-ke ve benâti hâlâti-ke ellâtî hâcerne meâ-ke vemraeten (ve imraeten) mu'mineten in vehebet nefse-hâ li en nebiyyi in erâde en nebiyyu en yestenkiha-hâ hâlisaten leke min dûni el mu'minîne kad alimnâ mâ faradnâ aleyhim fî ezvâci-him ve mâ meleket eymânu-hum li keylâ yekûne aleyke haracun ve kânallâhu (ve kâne allâhu) gafûran rahîmen
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
yâ eyyuhâ | ey |
en nebiyyu | nebî, peygamber |
innâ | muhakkak ki biz |
ahlelnâ | helâl kıldık |
leke | senin için, sana |
ezvâce-ke | senin zevcelerin, hanımların, eşlerin |
elletî | ki o |
âteyte | sen verdin |
ucûra-hunne
(hunne) (hum) |
onların ücretleri
: onlar (kadınlar için) : onlar (erkekler için) |
ve mâ | ve şey |
meleket | sahip oldu |
yemînu-ke
(mâ meleket yemînu-ke) |
senin elin
: (elinin altında sahip olduğun) |
mimmâ (min mâ) | şeyden |
efâallâhu (efâe allâhu) | Allah ganimet olarak verdi |
aleyke | sana |
ve benâti | ve kızları |
ammi-ke | senin amcan |
ve benâti | ve kızları |
ammâti-ke | senin halan (halaların) |
ve benâti | ve kızları |
hâli-ke | dayın |
ve benâti | ve kızları |
hâlâti-ke | senin teyzen (teyzelerin) |
ellâtî | ki o (kadın) |
hâcerne | hicret etti |
meâ-ke | seninle beraber |
vemraeten (ve imraeten) | ve kadın, hanım |
mu'mineten | bir mü'min (kadın) |
in | eğer |
vehebet | hibe etti |
nefse-hâ | nefsini, kendini |
li en nebiyyi | nebî (peygamber) için |
in erâde | eğer isterse |
en nebiyyu | nebî, peygamber |
en yestenkiha-hâ | onu nikâh etmek ister |
hâlisaten | ...'a has olarak, özel olarak |
leke | sana |
min dûni | başka (hariç) |
el mu'minîne | mü'minler |
kad | oldu |
alimnâ | biz bildik |
mâ faradnâ | farz kıldığımız şeyi |
aleyhim | onların üzerine, onlara |
fî | içinde, hakkında, konusunda |
ezvâci-him | onların zevceleri, hanımları |
ve mâ meleket eymânu-hum | ve onların elleri altında olan |
li keylâ yekûne | olmaması için |
aleyke | sana |
haracun | zorluk, güçlük |
ve kânallâhu (ve kâne allâhu) | ve Allah oldu (...dır) |
gafûran | gafur, mağfiret eden |
rahîmen | rahîm (Rahîm esmasıyla tecelli eden) |
Ey Nebî (Peygamber)! Muhakkak ki Biz, ecirlerini (mehirlerini) verdiğin zevcelerini ve elinin (altında) malik olduğun, Allah’ın ganimet olarak sana verdiği (cariyelerini) helâl kıldık. Ve seninle beraber hicret eden amcanın kızları, halanın kızları, dayının kızları, teyzenin kızları ve nefsini Nebî (Peygamber) için hibe eden ve Nebî’nin (Peygamber’in) de onu almak istediği mü’min kadınları, (diğer) mü’minler hariç, sana özel olarak (helâl kıldık). Onlara (diğer mü’minlere) zevceleri ve ellerinin (altında) malik oldukları (cariyeleri) konusunda neyi farz kıldık, Biz biliriz. (Bu), senin üzerine bir zorluk olmaması içindir. Ve Allah, Gafûr’dur (mağfiret eden), Rahîm’dir (Rahîm esmasıyla tecelli eden).
AHZÂB SURESİ 50. Ayeti Ahmet Tekin Meali
Ey peygamber, mehirlerini verdiğin hanımlarını, Allah’ın kansız ve zahmetsiz düşmandan alıp sana verdikleri içinden, savaş esirleri arasından meşrû şekilde sahip olduğun, üzerinde meşrû hakların ve otoriten, kendileriyle düzgün insanî münasebetlerin olan câriyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber baskı, zulüm ve işkencenin hâkim olduğu memleketinizden, özgürce Allah’a kulluk ve ibadet etmek, güç ve gönül birliği yapmak için hicret eden kızlarını sana helâl kıldık. Bir de, peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini peygambere özgür iradesiyle teklif eden hür mü’min kadını, mü’minlerle ilgili koyduğumuz kurallara istisna olarak sırf sana mahsus olmak üzere helâl kıldık. Biz, hanımları ve meşrû şekilde sahip oldukları, üzerinde meşrû hakları ve otoriteleri, kendileriyle düzgün insanî münasebetleri olan câriyeleri konusunda, mü’minlere neyi meşrû kıldığımızı biliriz. Bunları, sana bir güçlük, bir vebal olmasın diye açıkladık. Allah çok bağışlayıcı ve engin merhamet sahibidir.
Ahmet Tekin