AHZÂB SURESİ 50. Ayeti Hasan Basri Çantay Meali
Medine döneminde inmiştir. 73 âyettir. Sûre, adını 20 ve 22. âyetlerde geçen “el-Ahzâb” kelimesinden almıştır. Ahzâb, gruplar, demektir.
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ إِنَّا أَحْلَلْنَا لَكَ أَزْوَاجَكَ اللَّاتِي آتَيْتَ أُجُورَهُنَّ وَمَا مَلَكَتْ يَمِينُكَ مِمَّا أَفَاء اللَّهُ عَلَيْكَ وَبَنَاتِ عَمِّكَ وَبَنَاتِ عَمَّاتِكَ وَبَنَاتِ خَالِكَ وَبَنَاتِ خَالَاتِكَ اللَّاتِي هَاجَرْنَ مَعَكَ وَامْرَأَةً مُّؤْمِنَةً إِن وَهَبَتْ نَفْسَهَا لِلنَّبِيِّ إِنْ أَرَادَ النَّبِيُّ أَن يَسْتَنكِحَهَا خَالِصَةً لَّكَ مِن دُونِ الْمُؤْمِنِينَ قَدْ عَلِمْنَا مَا فَرَضْنَا عَلَيْهِمْ فِي أَزْوَاجِهِمْ وَمَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ لِكَيْلَا يَكُونَ عَلَيْكَ حَرَجٌ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا ﴿٥٠﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
(hunne)
(hum) ve mâ meleket yemînu-ke
(mâ meleket yemînu-ke) mimmâ (min mâ) efâallâhu (efâe allâhu) aleyke ve benâti ammi-ke ve benâti ammâti-ke ve benâti hâli-ke ve benâti hâlâti-ke ellâtî hâcerne meâ-ke vemraeten (ve imraeten) mu'mineten in vehebet nefse-hâ li en nebiyyi in erâde en nebiyyu en yestenkiha-hâ hâlisaten leke min dûni el mu'minîne kad alimnâ mâ faradnâ aleyhim fî ezvâci-him ve mâ meleket eymânu-hum li keylâ yekûne aleyke haracun ve kânallâhu (ve kâne allâhu) gafûran rahîmen
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
yâ eyyuhâ | ey |
en nebiyyu | nebî, peygamber |
innâ | muhakkak ki biz |
ahlelnâ | helâl kıldık |
leke | senin için, sana |
ezvâce-ke | senin zevcelerin, hanımların, eşlerin |
elletî | ki o |
âteyte | sen verdin |
ucûra-hunne
(hunne) (hum) |
onların ücretleri
: onlar (kadınlar için) : onlar (erkekler için) |
ve mâ | ve şey |
meleket | sahip oldu |
yemînu-ke
(mâ meleket yemînu-ke) |
senin elin
: (elinin altında sahip olduğun) |
mimmâ (min mâ) | şeyden |
efâallâhu (efâe allâhu) | Allah ganimet olarak verdi |
aleyke | sana |
ve benâti | ve kızları |
ammi-ke | senin amcan |
ve benâti | ve kızları |
ammâti-ke | senin halan (halaların) |
ve benâti | ve kızları |
hâli-ke | dayın |
ve benâti | ve kızları |
hâlâti-ke | senin teyzen (teyzelerin) |
ellâtî | ki o (kadın) |
hâcerne | hicret etti |
meâ-ke | seninle beraber |
vemraeten (ve imraeten) | ve kadın, hanım |
mu'mineten | bir mü'min (kadın) |
in | eğer |
vehebet | hibe etti |
nefse-hâ | nefsini, kendini |
li en nebiyyi | nebî (peygamber) için |
in erâde | eğer isterse |
en nebiyyu | nebî, peygamber |
en yestenkiha-hâ | onu nikâh etmek ister |
hâlisaten | ...'a has olarak, özel olarak |
leke | sana |
min dûni | başka (hariç) |
el mu'minîne | mü'minler |
kad | oldu |
alimnâ | biz bildik |
mâ faradnâ | farz kıldığımız şeyi |
aleyhim | onların üzerine, onlara |
fî | içinde, hakkında, konusunda |
ezvâci-him | onların zevceleri, hanımları |
ve mâ meleket eymânu-hum | ve onların elleri altında olan |
li keylâ yekûne | olmaması için |
aleyke | sana |
haracun | zorluk, güçlük |
ve kânallâhu (ve kâne allâhu) | ve Allah oldu (...dır) |
gafûran | gafur, mağfiret eden |
rahîmen | rahîm (Rahîm esmasıyla tecelli eden) |
Ey Nebî (Peygamber)! Muhakkak ki Biz, ecirlerini (mehirlerini) verdiğin zevcelerini ve elinin (altında) malik olduğun, Allah’ın ganimet olarak sana verdiği (cariyelerini) helâl kıldık. Ve seninle beraber hicret eden amcanın kızları, halanın kızları, dayının kızları, teyzenin kızları ve nefsini Nebî (Peygamber) için hibe eden ve Nebî’nin (Peygamber’in) de onu almak istediği mü’min kadınları, (diğer) mü’minler hariç, sana özel olarak (helâl kıldık). Onlara (diğer mü’minlere) zevceleri ve ellerinin (altında) malik oldukları (cariyeleri) konusunda neyi farz kıldık, Biz biliriz. (Bu), senin üzerine bir zorluk olmaması içindir. Ve Allah, Gafûr’dur (mağfiret eden), Rahîm’dir (Rahîm esmasıyla tecelli eden).
AHZÂB SURESİ 50. Ayeti Hasan Basri Çantay Meali
Ey peygamber, mehirlerini verdiğin zevceleri ve Allahın sana ganiymet (olarak nasıyb) etdiklerinden sağ elinin mâlik olduğu kadınları, seninle beraber (Medîneye) hicret eden amcanın kızlarını, halanın kızlarını, dayının kızlarını, teyzenin kızlarını, bir de eğer mü'min bir kadın kendisini peygambere bağışlayıb da eğer peygamber de nikâhla almak isterse onu — (Fakat bu sonuncusunu) diğer mü'minlere değil, yalınız sana haas olmak üzere — senin için halâl kıldık. Öbür (mü'min) lerin zevceleri ve sağ ellerinin mâlik oldukları (cariyeleri) hakkında uhdelerine ne farz etmiş olduğumuzu bildirdik. (Bağış suretiyle izdivacın sana tahsıysi) senin için hiçbir darlık olmaması içindir. Allah çok yarlığayıcıdır, çok esirgeyicidir.
Hasan Basri Çantay