AHZÂB SURESİ 50. Ayeti Muhammed Esed Meali
Medine döneminde inmiştir. 73 âyettir. Sûre, adını 20 ve 22. âyetlerde geçen “el-Ahzâb” kelimesinden almıştır. Ahzâb, gruplar, demektir.
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ إِنَّا أَحْلَلْنَا لَكَ أَزْوَاجَكَ اللَّاتِي آتَيْتَ أُجُورَهُنَّ وَمَا مَلَكَتْ يَمِينُكَ مِمَّا أَفَاء اللَّهُ عَلَيْكَ وَبَنَاتِ عَمِّكَ وَبَنَاتِ عَمَّاتِكَ وَبَنَاتِ خَالِكَ وَبَنَاتِ خَالَاتِكَ اللَّاتِي هَاجَرْنَ مَعَكَ وَامْرَأَةً مُّؤْمِنَةً إِن وَهَبَتْ نَفْسَهَا لِلنَّبِيِّ إِنْ أَرَادَ النَّبِيُّ أَن يَسْتَنكِحَهَا خَالِصَةً لَّكَ مِن دُونِ الْمُؤْمِنِينَ قَدْ عَلِمْنَا مَا فَرَضْنَا عَلَيْهِمْ فِي أَزْوَاجِهِمْ وَمَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ لِكَيْلَا يَكُونَ عَلَيْكَ حَرَجٌ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا ﴿٥٠﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
(hunne)
(hum) ve mâ meleket yemînu-ke
(mâ meleket yemînu-ke) mimmâ (min mâ) efâallâhu (efâe allâhu) aleyke ve benâti ammi-ke ve benâti ammâti-ke ve benâti hâli-ke ve benâti hâlâti-ke ellâtî hâcerne meâ-ke vemraeten (ve imraeten) mu'mineten in vehebet nefse-hâ li en nebiyyi in erâde en nebiyyu en yestenkiha-hâ hâlisaten leke min dûni el mu'minîne kad alimnâ mâ faradnâ aleyhim fî ezvâci-him ve mâ meleket eymânu-hum li keylâ yekûne aleyke haracun ve kânallâhu (ve kâne allâhu) gafûran rahîmen
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
yâ eyyuhâ | ey |
en nebiyyu | nebî, peygamber |
innâ | muhakkak ki biz |
ahlelnâ | helâl kıldık |
leke | senin için, sana |
ezvâce-ke | senin zevcelerin, hanımların, eşlerin |
elletî | ki o |
âteyte | sen verdin |
ucûra-hunne
(hunne) (hum) |
onların ücretleri
: onlar (kadınlar için) : onlar (erkekler için) |
ve mâ | ve şey |
meleket | sahip oldu |
yemînu-ke
(mâ meleket yemînu-ke) |
senin elin
: (elinin altında sahip olduğun) |
mimmâ (min mâ) | şeyden |
efâallâhu (efâe allâhu) | Allah ganimet olarak verdi |
aleyke | sana |
ve benâti | ve kızları |
ammi-ke | senin amcan |
ve benâti | ve kızları |
ammâti-ke | senin halan (halaların) |
ve benâti | ve kızları |
hâli-ke | dayın |
ve benâti | ve kızları |
hâlâti-ke | senin teyzen (teyzelerin) |
ellâtî | ki o (kadın) |
hâcerne | hicret etti |
meâ-ke | seninle beraber |
vemraeten (ve imraeten) | ve kadın, hanım |
mu'mineten | bir mü'min (kadın) |
in | eğer |
vehebet | hibe etti |
nefse-hâ | nefsini, kendini |
li en nebiyyi | nebî (peygamber) için |
in erâde | eğer isterse |
en nebiyyu | nebî, peygamber |
en yestenkiha-hâ | onu nikâh etmek ister |
hâlisaten | ...'a has olarak, özel olarak |
leke | sana |
min dûni | başka (hariç) |
el mu'minîne | mü'minler |
kad | oldu |
alimnâ | biz bildik |
mâ faradnâ | farz kıldığımız şeyi |
aleyhim | onların üzerine, onlara |
fî | içinde, hakkında, konusunda |
ezvâci-him | onların zevceleri, hanımları |
ve mâ meleket eymânu-hum | ve onların elleri altında olan |
li keylâ yekûne | olmaması için |
aleyke | sana |
haracun | zorluk, güçlük |
ve kânallâhu (ve kâne allâhu) | ve Allah oldu (...dır) |
gafûran | gafur, mağfiret eden |
rahîmen | rahîm (Rahîm esmasıyla tecelli eden) |
Ey Nebî (Peygamber)! Muhakkak ki Biz, ecirlerini (mehirlerini) verdiğin zevcelerini ve elinin (altında) malik olduğun, Allah’ın ganimet olarak sana verdiği (cariyelerini) helâl kıldık. Ve seninle beraber hicret eden amcanın kızları, halanın kızları, dayının kızları, teyzenin kızları ve nefsini Nebî (Peygamber) için hibe eden ve Nebî’nin (Peygamber’in) de onu almak istediği mü’min kadınları, (diğer) mü’minler hariç, sana özel olarak (helâl kıldık). Onlara (diğer mü’minlere) zevceleri ve ellerinin (altında) malik oldukları (cariyeleri) konusunda neyi farz kıldık, Biz biliriz. (Bu), senin üzerine bir zorluk olmaması içindir. Ve Allah, Gafûr’dur (mağfiret eden), Rahîm’dir (Rahîm esmasıyla tecelli eden).
AHZÂB SURESİ 50. Ayeti Muhammed Esed Meali
Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin eşlerini ve Allah'ın sana bahşettiği savaş esirleri arasından sağ elinin altında bulunanları sana helal kıldık. Ve seninle birlikte (Yesrib'e) göç etmiş olan amcalarının ve halalarının kızlarını, dayılarının ve teyzelerinin kızlarını; ve kendilerini Peygamber'e özgür iradeleriyle teklif eden, Peygamber'in de almak istediği mümin kadınları (da sana helal kıldık): (bu sonuncusu) yalnız sana özgü bir imtiyazdır, öteki müminler için değil, (zaten) onlara eşleri ve sağ ellerinin altında bulunanlar konusunda yapmaları gerekeni bildirdik. (Ve) artık sen (gereksiz) bir endişeye kapılmamalısın, şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır.
Muhammed Esed