ÂLİ İMRÂN SURESİ 75. Ayeti Ahmet Tekin Meali
Medine döneminde inmiştir. 200 âyettir. Sûre, adını 33. âyette geçen “Âl-i İmrân” tamlamasından almıştır. Âl-i İmrân, İmrân ailesi demektir.
وَمِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ مَنْ إِن تَأْمَنْهُ بِقِنطَارٍ يُؤَدِّهِ إِلَيْكَ وَمِنْهُم مَّنْ إِن تَأْمَنْهُ بِدِينَارٍ لاَّ يُؤَدِّهِ إِلَيْكَ إِلاَّ مَا دُمْتَ عَلَيْهِ قَآئِمًا ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُواْ لَيْسَ عَلَيْنَا فِي الأُمِّيِّينَ سَبِيلٌ وَيَقُولُونَ عَلَى اللّهِ الْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ ﴿٧٥﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
ve min | ve ...den, ...dan |
ehli el kitâbi | kitap ehli, kitap sahipleri |
men | kimse, kimseler |
in te'menhu | eğer onu, ona emanet etsen |
bi kıntârin | kantarlarca, tartı ile, ölçü ile, kantar kantar |
yueddihî | onu iade eder, geri verir |
ileyke | sana |
ve minhum | ve onlardan |
men | kimse, kimseler |
in te'menhu | eğer onu, ona emanet etsen |
bi dînârin | bir dinar |
lâ yueddihî | iade etmez, geri vermez, onu |
ileyke | sana |
illâ mâ dumte | ancak, devamlı olmadıkça |
aleyhi kâimen | onun üzerine, dikilici, ayakta durucu |
zâlike | işte bu |
bi ennehum | hiç şüphesiz onların |
kâlû | dediler |
leyse aleynâ | değildir, bizim üzerimize, bize |
fî el ummiyyîne | okuma yazma bilmeyenler, ümmîler hakkında |
sebîlun | bir yol, sorumluluk |
ve yekûlûne | ve diyorlar |
alâ allâhi | Allah'ın üzerine |
el kezibe | yalan söyledi |
ve hum | ve onlar |
ya'lemûne | biliyorlar |
Kitap ehlinden öyle kimseler var ki; ona kantar kantar (altın) emanet etsen onu sana iade eder. Ve yine onlardan öyle kimseler var ki; eğer ona bir dinar emanet versen başında devamlı dikilmedikçe onu sana iade etmez. Bu onların: “Ümmiler hakkında bizim üzerimize bir yol (sorumluluk) yoktur.” demelerindendir. Allah’a karşı bilerek yalan söylüyorlar.
ÂLİ İMRÂN SURESİ 75. Ayeti Ahmet Tekin Meali
Ehl-i kitaptan öyleleri vardır ki, onlara yüklerle altın ve gümüşü emanet bıraksan, onu sana noksansız iade ederler. Yine onların öyleleri vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan tepesine dikilip ısrarla istemedikçe onu sana iâde etmez. Bu da, onların:
Ahmet Tekin
'Ümmîlere, Mekke ve civarındaki belli kabilelere, okuyup yazması olmayan, hesap bilmeyenlere karşı yaptıklarımızdan bize vebal yoktur' demeleri sebebiyledir. Onlar bile bile Allah adına yalan uyduruyorlar.