Medine döneminde inmiştir. 200 âyettir. Sûre, adını 33. âyette geçen “Âl-i İmrân” tamlamasından almıştır. Âl-i İmrân, İmrân ailesi demektir.


رَبَّنَا لاَ تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً إِنَّكَ أَنتَ الْوَهَّابُ ﴿٨﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

rabbe-nâ lâ tuzig kulûbe-nâ ba'de iz hedeyte-nâ veheb lenâ min ledun-ke rahmeten inne-ke ente el vehhâbu
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
rabbe-nâ Rabbimiz
lâ tuzig saptırma, kaydırma
kulûbe-nâ kalplerimizi
ba'de sonra
iz hedeyte-nâ bizi hidayete erdirdiğin zaman
veheb lenâ bize vehbi olarak ihsan et, bağışla
min ledun-ke senin katından
rahmeten rahmet
inne-ke muhakkak ki sen
ente sen
el vehhâbu ihsan eden, bağışlayan, hak kazanmadan veren, karşılıksız veren

Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra, kalplerimizi saptırma. Senin katından bize vehbi olarak rahmet bağışla. Muhakkak ki sen, Vehhab'sın (vehbi olarak bağışlayansın).

ÂLİ İMRÂN SURESİ 8. Ayeti Ali Ünal Meali

(Ve o gerçek akıl ve idrak sahipleri, şöyle yalvarırlar): “Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra kalbimizi eğriltme ve (Rabbimiz, Sen’in rahmetin olmadan ayakta kalmamız mümkün değildir; o halde) bize Kendi katından bir rahmet bağışla. Şüphesiz ki Vehhâb (bağışı pek bol olan)’sın Sen.

Ali Ünal