Mekke döneminde inmiştir. 69 âyettir. Sûre, adını 41. âyette geçen “el-Ankebût” kelimesinden almıştır. Ankebût, dişi örümcek demektir.


أَوَلَمْ يَرَوْا كَيْفَ يُبْدِئُ اللَّهُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ إِنَّ ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ ﴿١٩﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

e ve lem yerav keyfe yubdiullâhu (yubdiu allâhu) el halka summe yuîdu-hu inne zâlike alâllâhi (alâ allâhi) yesîrun
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
e mi?
ve ve
lem yerav görmediler, görmüyorlar
keyfe nasıl
yubdiullâhu (yubdiu allâhu) Allah ilk defa yaratıyor
el halka yaratılış
summe sonra
yuîdu-hu onu geri iade edecek, döndürecek
inne muhakkak ki
zâlike işte bu, bu
alâllâhi (alâ allâhi) Allah'a (Allah için)
yesîrun kolay

Allah’ın ilk yaratışını görmüyorlar mı? Sonra onu geri iade edecek. Muhakkak ki bu, Allah için kolaydır.

ANKEBÛT SURESİ 19. Ayeti Seyyid Kutub Meali

Kâfirler, Allah'ın, canlıları ilk kez nasıl yarattığını ve ölüleri nasıl yeniden dirilteceğini görmüyorlar mı? Bu işlem Allah için kolaydır.

Seyyid Kutub