Mekke döneminde inmiştir. 69 âyettir. Sûre, adını 41. âyette geçen “el-Ankebût” kelimesinden almıştır. Ankebût, dişi örümcek demektir.


قَالَ إِنَّ فِيهَا لُوطًا قَالُوا نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَن فِيهَا لَنُنَجِّيَنَّهُ وَأَهْلَهُ إِلَّا امْرَأَتَهُ كَانَتْ مِنَ الْغَابِرِينَ ﴿٣٢﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

kâle inne fîhâ lûten kâlû nahnu a'lemu bi men fîhâ le nunecciyenne-hu ve ehle-hû illâmraetehu (illâ imraete-hu) kânet min el gâbirîne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
kâle dedi
inne muhakkak ki
fîhâ orada vardır
lûten Lut
kâlû dediler
nahnu biz
a'lemu daha iyi biliriz
bi men kimseyi
fîhâ orada
le nunecciyenne-hu onu muhakkak, mutlaka kurtaracağız
ve ehle-hû ve onun ailesi
illâmraetehu (illâ imraete-hu) onun hanımı hariç
kânet oldu (olacak)
min el gâbirîne geride kalanlardan

(İbrâhîm A.S): "Orada Lut (A.S) var." dedi. (Resûller): "Orada kim var, biz daha iyi biliriz. O’nu ve O’nun hanımı hariç, ailesini mutlaka kurtaracağız. (O’nun hanımı) geride kalanlardan olacak." dediler.

ANKEBÛT SURESİ 32. Ayeti Ali Ünal Meali

İbrahim, “Ama Lût da orada!” dedi. “Biz orada kim var kim yok daha iyi biliyoruz. O’nu ve ailesini elbette kurtaracağız, fakat hanımı hariç. Onun geride, helâk olacaklar içinde kalmasına hükmedilmiş bulunuyor.”

Ali Ünal