Mekke döneminde inmiştir. 69 âyettir. Sûre, adını 41. âyette geçen “el-Ankebût” kelimesinden almıştır. Ankebût, dişi örümcek demektir.


إِنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا يَدْعُونَ مِن دُونِهِ مِن شَيْءٍ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ ﴿٤٢﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

inne allâhe ya'lemu mâ yed'ûne min dûni-hi min şey'in ve huve el azîz el hakîmu
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
inne muhakkak ki
allâhe Allah
ya'lemu bilir
mâ yed'ûne taptıkları şey(ler)
min dûni-hi ondan başka
min şey'in şeyden, bir şey
ve ve
huve o
el azîz azîz, çok yüce
el hakîmu hakîm, hüküm ve hikmet sahibi

Muhakkak ki Allah, onların, O’ndan (Kendinden) başka taptıkları şeyleri bilir. Ve O; Azîz’dir (çok yüce) Hakîm’dir (hüküm ve hikmet sahibi).

ANKEBÛT SURESİ 42. Ayeti Suat Yıldırım Meali

Allah, onların Kendisinden başka hangi varlıkları tanrılaştırıp yalvardıklarını elbette bilir. O, aziz ve hakîmdir (mutlak galiptir, tam hüküm ve hikmet sahibidir).

Suat Yıldırım