Mekke döneminde inmiştir. 69 âyettir. Sûre, adını 41. âyette geçen “el-Ankebût” kelimesinden almıştır. Ankebût, dişi örümcek demektir.


وَمَا كُنتَ تَتْلُو مِن قَبْلِهِ مِن كِتَابٍ وَلَا تَخُطُّهُ بِيَمِينِكَ إِذًا لَّارْتَابَ الْمُبْطِلُونَ ﴿٤٨﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

ve mâ kunte tetlû min kabli-hi min kitâbin ve lâ tehuttu-hu bi yemîni-ke izen lertâbe (le irtâbe) el mubtılûne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
ve mâ kunte ve sen olmadın
tetlû okuyorsun
min kabli-hi ondan önce, bundan önce
min kitâbin kitaptan
ve lâ tehuttu-hu ve onu yazmıyorsun
bi yemîni-ke (sağ) elinle
izen öyleyse, o zaman, öyle olsa
lertâbe (le irtâbe) mutlaka, elbette şüphe ederler
el mubtılûne bâtılda olanlar

Ve sen, bundan önce kitap okumadın. Ve sen, O’nu elinle de yazmıyorsun. Öyle olsaydı, batılda olanlar (boş konuşanlar) elbette şüphe ederlerdi.

ANKEBÛT SURESİ 48. Ayeti Ahmet Tekin Meali

Sen Kur’ân indirilmeden önce, ne kitaptan okumayı bilirdin, ne de sağ elinle yazı yazabilirdin. Eğer öyle olsaydı, bâtıl yolda gidenler, bâtılın hâkimiyetini temin için hakkı baskı altında tutan güç ve iktidar sahipleri elbette kuşku duyarlardı.

Ahmet Tekin