Mekke döneminde inmiştir. 69 âyettir. Sûre, adını 41. âyette geçen “el-Ankebût” kelimesinden almıştır. Ankebût, dişi örümcek demektir.


وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ فَأَنَّى يُؤْفَكُونَ ﴿٦١﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

ve le in seelte-hum men halaka es semâvâti ve el arda ve sehhare eş şemse ve el kamere le yekûlunne allâhu fe ennâ yu'fekûne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
ve ve
le elbette, muhakkak ki
in eğer
seelte-hum onlara sordun
men kim, kimse
halaka yarattı
es semâvâti semalar, gökler
ve el arda ve arz, yeryüzü, yer
ve sehhare ve musahhar kıldı, emre amade kıldı
eş şemse güneş
ve el kamere ve ay
le elbette, mutlaka
yekûlunne mutlaka diyecekler, derler
allâhu Allah
fe artık, o halde
ennâ nasıl
yu'fekûne döndürülüyorlar

Ve muhakkak ki eğer sen onlara, "Gökleri ve yerleri kim yarattı, Güneş ve Ay’ı kim (size) musahhar (emre amade) kıldı?" diye sorarsan mutlaka, "Allah" derler. O halde nasıl (haktan batıla) döndürülüyorlar?

ANKEBÛT SURESİ 61. Ayeti Sadık Türkmen Meali

Eğer onlara: “Gökleri ve yeryüzünü kim yarattı? Güneş’i ve Ay’ı emri altında tutan kimdir?” diye sorsan, şüphesiz; “Allah!” derler. O halde nasıl da çevrilip dönüyorlar?

Sadık Türkmen