Mekke döneminde inmiştir. 69 âyettir. Sûre, adını 41. âyette geçen “el-Ankebût” kelimesinden almıştır. Ankebût, dişi örümcek demektir.


فَإِذَا رَكِبُوا فِي الْفُلْكِ دَعَوُا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ فَلَمَّا نَجَّاهُمْ إِلَى الْبَرِّ إِذَا هُمْ يُشْرِكُونَ ﴿٦٥﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

fe izâ rakibû fî el fulki deavûllâhe (deavû allâhe) muhlisîne lehu ed dîne fe lemmâ neccâ-hum ilâ el berri izâ hum yuşrikûne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
fe izâ o zaman
rakibû bindiler
fî el fulki gemiye
deavûllâhe (deavû allâhe) Allah'a dua ettiler
muhlisîne halis olarak, halis kılarak
lehu ona
ed dîne dîn
fe fakat
lemmâ olduğu zaman
neccâ-hum onları kurtardı
ilâ el berri karaya
izâ o zaman, hemen
hum onlar
yuşrikûne şirk koşarlar

Gemiye bindikleri zaman, dîni O’na halis kılarak Allah’a dua ederler. Fakat, onları karaya çıkarıp kurtardığımız zaman, onlar hemen şirk koşarlar.

ANKEBÛT SURESİ 65. Ayeti Diyanet İşleri (eski) Meali

(65-66) Gemiye bindikleri zaman, dini yalnız Allah'a has kılarak O'na yalvarırlar; ama Allah onları karaya çıkararak kurtarınca, kendilerine verdiği nimete nankörlük ederek O'na hemen eş koşarlar. Zevklensinler bakalım, yakında bileceklerdir.

Diyanet İşleri (eski)