A'RÂF SURESİ 137. Ayeti Abdullah Parlıyan Meali
Mekke döneminde inmiştir. 163-170. âyetlerin Medine döneminde indiğini söyleyen âlimler de vardır. 206 âyettir. Sûre, adını 46. ve 48. âyetlerde geçen “el-A’râf” kelimesinden almıştır.
وَأَوْرَثْنَا الْقَوْمَ الَّذِينَ كَانُواْ يُسْتَضْعَفُونَ مَشَارِقَ الأَرْضِ وَمَغَارِبَهَا الَّتِي بَارَكْنَا فِيهَا وَتَمَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ الْحُسْنَى عَلَى بَنِي إِسْرَآئِيلَ بِمَا صَبَرُواْ وَدَمَّرْنَا مَا كَانَ يَصْنَعُ فِرْعَوْنُ وَقَوْمُهُ وَمَا كَانُواْ يَعْرِشُونَ ﴿١٣٧﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
ve evresnâ el kavme | o kavmi varis kıldık |
ellezîne kânû | ki onlar oldular |
yustad'afûne | zayıf, güçsüz bırakılanlar |
meşârika el ardı | yeryüzünün doğusu |
ve megâribe-hâ elletî | ve onun batısı ki o |
bârak-nâ | bereketlendirdik |
fî-hâ | orada |
ve temmet | ve yerine geldi, tamamlandı |
kelimetu rabbi-ke | Rabbinin kelimesi, sözü |
el husnâ | en güzel |
alâ | üzerlerine |
benî isrâîle | İsrailoğulları |
bi-mâ saberû | sabırlarından dolayı |
ve demmer-nâ | ve helâk ettik |
mâ kâne yasnau | yapmış olduğu şeyler |
fir'avnu | firavun |
ve kavmu-hu | ve onun kavmi |
ve mâ | ve şey, şeyler |
kânû | oldular |
ya'rişûne | çardak (binalar, köşkler) kuruyorlar |
Ve zayıf bırakılmış kavmi, arzın bereketlendirdiğimiz doğusuna ve batısına varis kıldık. Ve İsrailoğullarına sabırlarından dolayı Rabbinizin güzel sözü tamamlandı. Firavunun ve onun kavminin yapmış olduklarını ve kurdukları çardakları (köşkleri, binaları) harap ettik.
A'RÂF SURESİ 137. Ayeti Abdullah Parlıyan Meali
Vaktiyle hor görülüp, güçsüz bırakılan insanları ise, kutlu kıldığımız ülkenin doğu ve batı her taraflarına mirasçı kıldık. Böylece, Rabbinin İsrailoğullarına verdiği söz, onların her türlü sıkıntı ve zorluklara karşı göğüs gererek sabretmelerinin karşılığı olarak gerçekleşmiş oldu. Firavun ve toplumunun özenle işleyip, yapıp yükselttikleri ne varsa, hepsini yerle bir ettik.
Abdullah Parlıyan