Mekke döneminde inmiştir. 163-170. âyetlerin Medine döneminde indiğini söyleyen âlimler de vardır. 206 âyettir. Sûre, adını 46. ve 48. âyetlerde geçen “el-A’râf” kelimesinden almıştır.


وَلَمَّا جَاء مُوسَى لِمِيقَاتِنَا وَكَلَّمَهُ رَبُّهُ قَالَ رَبِّ أَرِنِي أَنظُرْ إِلَيْكَ قَالَ لَن تَرَانِي وَلَكِنِ انظُرْ إِلَى الْجَبَلِ فَإِنِ اسْتَقَرَّ مَكَانَهُ فَسَوْفَ تَرَانِي فَلَمَّا تَجَلَّى رَبُّهُ لِلْجَبَلِ جَعَلَهُ دَكًّا وَخَرَّ موسَى صَعِقًا فَلَمَّا أَفَاقَ قَالَ سُبْحَانَكَ تُبْتُ إِلَيْكَ وَأَنَاْ أَوَّلُ الْمُؤْمِنِينَ ﴿١٤٣﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

ve lemmâ câe mûsâ li mîkâti-nâ ve kelleme-hu rabbu-hu kâle rabbi eri-nî enzur ileyke kâle len terâ-nî ve lâkin unzur ilâ el cebeli fe in istekarre mekâne-hu fe sevfe terâ-nî fe lemmâ tecellâ rabbu-hu li el cebeli ceale-hu dekkan ve harra mûsâ saikân fe lemmâ efaka kâle subhâne-ke tubtu ve ene evvelu el mu'minîne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
ve lemmâ ve olduğu zaman, olunca
câe mûsâ Musa (as) geldi
li mîkâti-nâ mikâtımıza, belirlediğimiz zamanda
ve kelleme-hu ve onunla konuştu
rabbu-hu onun Rabbi
kâle dedi
rabbi Rabbim
eri-nî bana göster
enzur bakayım
ileyke sana
kâle dedi
len terâ-nî beni asla göremezsin
ve lâkin unzur ve fakat bak
ilâ el cebeli dağa
fe in istekarre o zaman eğer kararlı tutabilirse
mekâne-hu mekânını, yerini
fe o taktirde
sevfe terâ-nî sen beni göreceksin
fe lemmâ tecellâ fakat tecelli ettiği zaman
rabbu-hu onun Rabbi
li el cebeli dağa
ceale-hu onu kıldı, yaptı
dekkan paramparça, dümdüz
ve harra mûsâ ve Musa (as) düştü
saikân baygın
fe lemmâ efaka sonra ayıldığı zaman
kâle dedi
subhâne-ke Sen Sübhan'sın, Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim
tubtu tövbe ettim
ve ene ve ben
evvelu el mu'minîne mü'minlerin ilkiyim

Musa (A.S), tayin ettiğimiz (belirlediğimiz) zamanda gelince, Rabbi onunla konuştu. (Musa A.S) şöyle dedi: “Rabbim, bana (Kendini) göster, Sana bakayım.” (Allahû Tealâ): “Beni asla göremezsin. Ve fakat dağa bak! O, mekânını kararlı tutabilirse (yerinde durabilirse); o zaman sen, Beni görürsün.” buyurdu. Rabbi, dağa tecelli ettiği zaman onu paramparça etti. Musa (A.S), bayılarak yere düştü. Sonra ayıldığı zaman: “Sen Sübhan’sın (Seni tenzih ederim). Sana tövbe ederim. Ben, mü’minlerin ilkiyim.” dedi.

A'RÂF SURESİ 143. Ayeti Ali Ünal Meali

Derken Musa, tayin ettiğimiz vakitte geldi ve Rabbisi onunla konuştu. (Rabbisiyle konuşmaya mazhar olmanın yakınlığı içinde kendinden geçen Musa, O’nu görme aşk, şevk ve cezbesi içinde,) “Rabbim, Kendini bana göster de Sana bakayım!” dedi. Allah, buyurdu: “Beni (dünyada böyle çıplak gözle) asla göremezsin. Fakat şu dağa bak, eğer o yerinde olduğu gibi kalırsa o zaman sen de Beni görebilirsin.” Derken Rabbisi, dağa göre bir tecelli ile tecellide bulunuverdi ve onu paramparça etti; Musa da, (yıldırım çarpmışçasına) cansız gibi düşüp bayıldı. Ne zaman ki kendine geldi ve, “Sen’i tesbih ederim ya Rabbi: her türlü noksanlıktan, yaratılmışa ait her türlü hususiyetten mutlak manâda uzaksın Sen. Bir an için Sen’i görme isteğimden dolayı Sana tevbe ettim ve ben, bu hususta herkesten önde Sana iman ediyorum!” dedi.

Ali Ünal