Mekke döneminde inmiştir. 163-170. âyetlerin Medine döneminde indiğini söyleyen âlimler de vardır. 206 âyettir. Sûre, adını 46. ve 48. âyetlerde geçen “el-A’râf” kelimesinden almıştır.


وَاخْتَارَ مُوسَى قَوْمَهُ سَبْعِينَ رَجُلاً لِّمِيقَاتِنَا فَلَمَّا أَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ قَالَ رَبِّ لَوْ شِئْتَ أَهْلَكْتَهُم مِّن قَبْلُ وَإِيَّايَ أَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ السُّفَهَاء مِنَّا إِنْ هِيَ إِلاَّ فِتْنَتُكَ تُضِلُّ بِهَا مَن تَشَاء وَتَهْدِي مَن تَشَاء أَنتَ وَلِيُّنَا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الْغَافِرِينَ ﴿١٥٥﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

vahtâra (ve ahtâra) mûsâ kavme-hu seb'îne raculen li mîkâti-nâ fe lemmâ ehazet-hum er recfetu kâle rabbi lev şi'te ehlekte-hum min kablu ve iyyâye e tuhliku-nâ bi-mâ feala es sufehâu min-nâ in hiye illâ fitnetu-ke tudıllu bi-hâ men teşâu ve tehdî men teşâu ente veliyyu-nâ fagfir lenâ (fe ıgfir lenâ) verhamnâ (ve ırham-nâ) ve ente hayru el gâfirîne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
vahtâra (ve ahtâra) ve seçti
mûsâ Musa (as)
kavme-hu onun kavmi
seb'îne 70
raculen adam
li mîkâti-nâ belirlediğimiz vakit için (buluşma zamanımız)
fe lemmâ fakat ... olunca
ehazet-hum er recfetu onları şiddetli bir sarsıntı aldı, yakaladı
kâle dedi
rabbi Rabbim
lev şi'te eğer, şayet sen dileseydin, isteseydin
ehlekte-hum onları helâk ettin
min kablu önceden, daha önce
ve iyyâye ve beni
e tuhliku-nâ bizi helâk mı edeceksin (biz senin tarafından helâk mı edileceğiz)
bi-mâ sebebiyle, dolayısıyla, dolayı
feala es sufehâu sefihlerin, akılsızların yaptıkları
min-nâ bizden, içimizden
in hiye illâ o sadece, ancak
fitnetu-ke senin imtihanın
tudıllu dalâlette bırakırsın
bi-hâ onun ile
men teşâu dilediğin kimse, dilediğini
ve tehdî ve hidayete erdirirsin
men teşâu dilediğin kimse, dilediğini
ente sen
veliyyu-nâ bizim velîmizsin, dostumuzsun
fagfir lenâ (fe ıgfir lenâ) artık bize mağfiret et
verhamnâ (ve ırham-nâ) ve bize merhamet et
ve ente ve sen
hayru el gâfirîne mağfiret edenlerin en hayırlısısın

Ve Musa (A.S), Bizim belirlediğimiz buluşma zamanımız için kavminden yetmiş adam seçti. Onları, şiddetli bir sarsıntı yakalayınca şöyle dedi: “Rabbim, şâyet dileseydin daha önce onları ve beni helâk ederdin. İçimizden sefihlerin yaptıklarından dolayı, bizi helâk mı edeceksin? O ancak Senin bir imtihanındır. Onunla dilediğini dalâlette bırakırsın ve dilediğini hidayete erdirirsin. Sen, bizim dostumuzsun. Artık bizi mağfiret et ve bize rahmet (merhamet) et. Sen, mağfiret edenlerin en hayırlısısın.”

A'RÂF SURESİ 155. Ayeti Abdullah Parlıyan Meali

Sonra bizim belirlediğimiz bir vakit ve yere gelmek ve bağışlanma için dua etmek üzere, halkı içinden yetmiş kişi seçti. Ve işte o zaman onları bir sarsıntı yakaladığında, “Ey Rabbim!” diye duada bulundu. “Eğer dileseydin, daha önce onları da, beni de yok ederdin. İçimizden bir takım dar kafalıların yaptıklarından dolayı, bizi yok edecek misin şimdi? Bütün bunlar, senin sınamandan başka birşey değil; ki o sınaman vasıtasıyla dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola sokarsın. Bizim velimiz, yakınımız, dostumuz sensin. Öyleyse bizi bağışla, bize acı, çünkü bağışlayanların en hayırlısı sensin.

Abdullah Parlıyan