A'RÂF SURESİ 189. Ayeti Harun Yıldırım Meali
Mekke döneminde inmiştir. 163-170. âyetlerin Medine döneminde indiğini söyleyen âlimler de vardır. 206 âyettir. Sûre, adını 46. ve 48. âyetlerde geçen “el-A’râf” kelimesinden almıştır.
هُوَ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن نَّفْسٍ وَاحِدَةٍ وَجَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا لِيَسْكُنَ إِلَيْهَا فَلَمَّا تَغَشَّاهَا حَمَلَتْ حَمْلاً خَفِيفًا فَمَرَّتْ بِهِ فَلَمَّا أَثْقَلَت دَّعَوَا اللّهَ رَبَّهُمَا لَئِنْ آتَيْتَنَا صَالِحاً لَّنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِرِينَ ﴿١٨٩﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
huve ellezî | o ki, ... yapan odur |
halaka-kum | sizi yarattı |
min nefsin | bir nefsten |
vâhıdetin | bir tek |
ve ceale | ve kıldı, yarattı |
min-hâ | ondan |
zevce-hâ | onun eşini |
li yeskune | meyletmesi, sükûn bulması, tatmin olması için |
ileyhâ | ona, onunla |
fe lemmâ | böylece, ... olduğu zaman, olunca |
tegaşşâ-hâ | onu (sarılıp) örttü |
hamelet | yüklendi (hamile kaldı) |
hamlen | bir yük (rahimdeki bebek) |
hafîfen | hafif olarak (ilk devresindeki aşılanmış hücre) |
fe merret | artık dolaştı, yürüdü |
bi-hi | onunla |
fe lemmâ | böylece, ... olduğu zaman, olunca |
eskalet | ağırlaştı, ağır oldu |
deavâ allâhe | ikisi Allah'a dua etti |
rabbe-humâ | ikisinin Rabbi |
le in | eğer gerçekten ... olsa |
âteyte-nâ | sen bize ver |
sâlihan | salih olan, salih (bir evlât) |
le nekûnenne | mutlaka oluruz |
min eş şâkirîne | şükredenlerden |
Sizi bir nefsten yaratan ve onunla sükûn bulmanız için, ondan onun eşini yaratan O’dur. Böylece, onu (sarılıp) örtünce, hafif bir yük yüklendi (hamile kaldı). Artık onunla dolaştı. Ağırlaştığı zaman ikisinin Rabbi Allah’a (ikisi) dua ettiler: “Eğer bize bir salih (evlât) verirsen mutlaka şükredenlerden oluruz.”
A'RÂF SURESİ 189. Ayeti Harun Yıldırım Meali
O ki, sizi tek bir nefisten yarattı, ondan da kendisiyle sükun bulması için eşini yarattı. Onu bürüyünce hafif bir yük yüklendi de bununla gezindi. Nihayet ağırlaşınca her ikisi de Rableri olan Allah’a şöyle dua etti: “Eğer bize salihevlat verirsen andolsun ki şükredenlerden olacağız.”
Harun Yıldırım