Medine döneminde inmiştir. Kur’an-ı Kerim’in en uzun sûresi olup 286 âyettir. Adını, 67-73. âyetlerde yer alan “bakara (sığır)” kelimesinden alır.


كَانَ النَّاسُ أُمَّةً وَاحِدَةً فَبَعَثَ اللّهُ النَّبِيِّينَ مُبَشِّرِينَ وَمُنذِرِينَ وَأَنزَلَ مَعَهُمُ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِيَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ فِيمَا اخْتَلَفُواْ فِيهِ وَمَا اخْتَلَفَ فِيهِ إِلاَّ الَّذِينَ أُوتُوهُ مِن بَعْدِ مَا جَاءتْهُمُ الْبَيِّنَاتُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ فَهَدَى اللّهُ الَّذِينَ آمَنُواْ لِمَا اخْتَلَفُواْ فِيهِ مِنَ الْحَقِّ بِإِذْنِهِ وَاللّهُ يَهْدِي مَن يَشَاء إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ ﴿٢١٣﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

kâne en nâsu ummeten vâhıdeten fe bease allâhu en nebiyyîne mubeşşirîne ve munzirîne ve enzele mea-hum el kitâbe bi el hakkı li yahkume beyne en nâsi fî mâ ıhtelefû fî-hi ve mâ ıhtelefe fî-hi illellezîne (illâ ellezîne) ûtû-hu min ba'di mâ câet-hum el beyyinâtu bagyen beyne-hum fe hedâ allâhu ellezîne âmenû li mâ ıhtelefû fi-hi min el hakkı bi izni-hi ve allâhu yehdî men yeşâu ilâ sırâtın mustakîmin
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
kâne oldu, idi
en nâsu insanlar
ummeten ümmet, topluluk
vâhıdeten bir, tek, bir tek
fe o zaman, sonra
bease beas etti, hayata getirdi, gönderdi
allâhu Allah
en nebiyyîne peygamberler
mubeşşirîne müjdeleyiciler
ve munzirîne ve uyarıcılar
ve enzele ve indirdi
mea-hum onlarla birlikte, beraber, yanında
el kitâbe kitap
bi el hakkı hak ile
li yahkume hükmetmeleri için, hükmetsin diye
beyne arasında
en nâsi insanlar
fî mâ şey hakkında
ıhtelefû ve ihtilâf ettiler, ayrılığa düştükler
fî-hi onun hakkında
ve mâ ıhtelefe ve ihtilâf ettikleri, ayrılığa düştükleri şey
fî-hi onun hakkında
illellezîne (illâ ellezîne) sadece, ancak o kimseler
ûtû-hu ona verildi
min ba'di sonradan
mâ câet-hum onlara gelen şey
el beyyinâtu beyyineler, belgeler
bagyen düşmanlık, çekememezlik, haset
beyne-hum kendi aralarında
fe o zaman, bu sebeple
hedâ allâhu Allah hidayete erdirdi
ellezîne o kimseler, onlar
âmenû Allah'a ulaşmayı dilediler, îmân ettiler
li mâ ıhtelefû ihtilâf ettikleri, ayrılığa düştükleri şey için
fi-hi onun hakkında
min el hakkı haktan
bi izni-hi onun izni ile
ve allâhu ve Allah
yehdî hidayet eder, ulaştırır, iletir
men yeşâu dilediği kimseyi
ilâ sırâtın mustakîmin Sıratı Mustakîm'e

İnsanlar bir tek ümmetti. Sonra Allah, müjdeleyici ve uyarıcı peygamberler beas etti (gönderdi). Ve onlarla birlikte, insanların aralarında, ayrılığa düştükleri şey hakkında hüküm vermeleri için hak ile kitap indirdi. Kendilerine (apaçık) beyyineler (belgeler) geldikten sonra kendi aralarındaki çekememezlik (ve haset yüzünden) onun hakkında ayrılığa düşenler, kendilerine (kitap) verilenlerden başkası değildir. Bu sebeple âmenû olan (Allah'a ulaşmayı dileyen) o kimselerin, haktan yana ayrılığa düştükleri şeyi (hidayeti) açıklamaları için Allah, Kendi izniyle onları hidayete erdirdi. Ve Allah, dilediği kimseyi Sıratı Mustakîm'e ulaştırır.

BAKARA SURESİ 213. Ayeti Ali Bulaç Meali

İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere hak kitaplar indirdi. Oysa kendilerine apaçık ayetler geldikten sonra, birbirlerine karşı olan 'azgınlık ve kıskançlıkları' yüzünden anlaşmazlığa düşenler, o, (Kitap) verilenlerden başkası değildir. Böylece Allah, iman edenleri, hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe kendi izniyle eriştirdi. Allah, kimi dilerse onu doğruya yöneltir.

Ali Bulaç