BAKARA SURESİ 236. Ayeti Süleyman Ateş Meali
Medine döneminde inmiştir. Kur’an-ı Kerim’in en uzun sûresi olup 286 âyettir. Adını, 67-73. âyetlerde yer alan “bakara (sığır)” kelimesinden alır.
لاَّ جُنَاحَ عَلَيْكُمْ إِن طَلَّقْتُمُ النِّسَاء مَا لَمْ تَمَسُّوهُنُّ أَوْ تَفْرِضُواْ لَهُنَّ فَرِيضَةً وَمَتِّعُوهُنَّ عَلَى الْمُوسِعِ قَدَرُهُ وَعَلَى الْمُقْتِرِ قَدْرُهُ مَتَاعًا بِالْمَعْرُوفِ حَقًّا عَلَى الْمُحْسِنِينَ ﴿٢٣٦﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
lâ cunâhe | günah yoktur |
aleykum | sizin üzerinize, size |
in tallaktumu | eğer boşarsanız |
en nisâe | kadın(lar) |
mâ lem temessû-hunne | henüz kendilerine dokunmadınız |
ev | veya |
tefridû | takdirettiniz, tayin ettiniz(farz kıldınız) |
lehunne | onlar için, onlara |
farîdâten | takdir edilen (farz kılınan) miktar, mehir |
ve mettiû-hunne | ve onları metelandırın, faydalandırın |
alâ el mûsiı | eli geniş olan üzerine (zengin olana) |
kaderu-hu | muktedir olduğu (kendi kudreti) kadar |
ve alâ el muktiri | ve dar geçimli olan üzerine (fakir olana) |
kaderu-hu | muktedir olduğu (kendi kudreti) kadar |
metâan | meta, mal, fayda |
bi el ma'rûfi | marufla, örf ve adete uygun olarak |
hakkan | bir hakk olarak |
alâ el muhsinîne | muhsinlerin üzerine, muhsinlere |
Eğer henüz kendilerine dokunmadığınız veya kendileri için (farz olarak) bir mehir takdir etmediğiniz kadınları boşarsanız, sizin üzerinize günah yoktur. Eli geniş (zengin) olanın kendi takdirine (kudretine), eli dar (fakir) olanın da kendi takdirine (kudretine) göre marufla (örf ve adete uygun) bir meta verererek faydalandırmaları, muhsinlerin üzerine bir haktır.
BAKARA SURESİ 236. Ayeti Süleyman Ateş Meali
Henüz dokunmadan, ya da mehir kesmeden kadınları boşarsanız size bir günâh yoktur. Ancak onları faydalandırın (bir miktar bir şey verin). Eli geniş olan, kendi gücü nisbetinde, eli dar olan da kendi kaderince güzel bir şekilde faydalandırmalı (herkes gücü ölçüsünde bir şey vermeli) dir. Bu, iyilik edenlerin üzerine bir borçtur.
Süleyman Ateş