BAKARA SURESİ 249. Ayeti Ali Bulaç Meali
Medine döneminde inmiştir. Kur’an-ı Kerim’in en uzun sûresi olup 286 âyettir. Adını, 67-73. âyetlerde yer alan “bakara (sığır)” kelimesinden alır.
فَلَمَّا فَصَلَ طَالُوتُ بِالْجُنُودِ قَالَ إِنَّ اللّهَ مُبْتَلِيكُم بِنَهَرٍ فَمَن شَرِبَ مِنْهُ فَلَيْسَ مِنِّي وَمَن لَّمْ يَطْعَمْهُ فَإِنَّهُ مِنِّي إِلاَّ مَنِ اغْتَرَفَ غُرْفَةً بِيَدِهِ فَشَرِبُواْ مِنْهُ إِلاَّ قَلِيلاً مِّنْهُمْ فَلَمَّا جَاوَزَهُ هُوَ وَالَّذِينَ آمَنُواْ مَعَهُ قَالُواْ لاَ طَاقَةَ لَنَا الْيَوْمَ بِجَالُوتَ وَجُنودِهِ قَالَ الَّذِينَ يَظُنُّونَ أَنَّهُم مُّلاَقُو اللّهِ كَم مِّن فِئَةٍ قَلِيلَةٍ غَلَبَتْ فِئَةً كَثِيرَةً بِإِذْنِ اللّهِ وَاللّهُ مَعَ الصَّابِرِينَ ﴿٢٤٩﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
fe lemmâ | böylece olduğu zaman |
fesale | ayrıldı |
tâlûtu | Talut |
bi | ile |
el cunûdi | askerler, ordu |
kâle | dedi |
inne | muhakkak |
allâhe | Allah |
mubtelî-kum | sizi imtihan edecek |
bi en neherin | bir nehir ile |
fe | artık, bundan sonra , o taktirde |
men | kim |
şeribe | içti |
min-hu | ondan |
fe | artık, bundan sonra, o taktirde |
leyse | değil |
min-nî | benden |
ve men | ve kim |
lem yat'am-hu | ona doymaz |
fe | artık, bundan sonra, o taktirde |
inne-hu | muhakkak ki o |
min-nî | benden |
illâ | ancak, sadece, hariç |
men igterafe | avuçlayan kimse |
gurfeten | bir avuç |
bi yedi-hi | kendi eliyle |
fe | artık, bundan sonra, o taktirde, fakat |
şeribû | içtiler |
min-hu | ondan |
illâ | ancak, sadece, hariç |
kalîlen | az, pek az |
min-hum | onlardan |
fe | bundan sonra, fakat, nitekim |
lemmâ | olunca |
câveze-hu | onu(karşıdan karşıya) geçtiler |
huve | o |
ve ellezîne | ve onlar |
âmenû | âmenû oldular, îmân ettiler (Allah'a ulaşmayı dilediler) |
mea-hu | onunla beraber |
kâlû | dediler |
lâ tâkate | takat, güç yok |
lenâ | bizim |
el yevme | bugün |
bi câlûte | Calut ile, Calut'a karşı |
ve cunûdi-hi | ve onun askerleri (ordusu ile) |
kâle | dedi |
ellezîne | onlar |
yezunnûne | yakîn hasıl edenler, kesin olarak bilenler |
enne-hum | onların ..... olduğunu |
mulâkû | mülâki olanlar, kavuşanlar |
allâhi | Allah |
kem | kaç tane, nice |
min fietin | topluluk(lar)dan |
kalîletin | az, pek az |
galebet | gâlip oldu, üstün geldi |
fieten | topluluk, grup |
kesiraten | çok |
bi izni | izni ile |
allâhi | Allah |
ve allâhu | ve Allah |
mea | beraber |
es sâbirîne | sabredenler |
Böylece Talut, askerlerle (ordu ile) (Kudüs’ten) ayrıldığı zaman dedi ki: “Muhakkak ki Allah, sizi bir nehir ile imtihan edecek. Bundan sonra kim ondan içerse, artık (o kimse) benden değildir. Ve kim ondan (doyacak kadar) içmez ise sadece eliyle bir avuç avuçlayıp içen hariç, o taktirde muhakkak ki o bendendir.”Fakat onlardan ancak pek azı hariç, (o sudan doyasıya) içtiler. Nitekim o (Talut) ve îmân edenler birlikte (nehri) geçtikleri zaman: “Bugün bizim, Calut ve onun askerleri ile (ordusuyla) (savaşacak) takatimiz (gücümüz) yok.”dediler. O kendilerinin muhakkak Allah’a mülâki olacaklarını kesin olarak bilenler (yakîn hasıl edenler) ise şöyle dediler: “Nice az bir topluluk, Allah’ın izniyle çok bir topluluğa gâlip gelmiştir. Ve Allah, sabredenlerle beraberdir.”
BAKARA SURESİ 249. Ayeti Ali Bulaç Meali
Talut, orduyla birlikte ayrıldığında dedi ki: "Doğrusu Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim bundan içerse, artık o benden değildir ve kim de -eliyle bir avuç alanlar hariç- onu tadmazsa bendendir. Küçük bir kısmı hariç (hepsi sudan) içti. O, kendisiyle beraber iman edenlerle (ırmağı) geçince onlar (geride kalanlar): "Bugün bizim Calut'a ve ordusuna karşı (koyacak) gücümüz yok" dediler. (O zaman) Muhakkak Allah'a kavuşacaklarını umanlar (şöyle) dediler: "Nice küçük topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir."
Ali Bulaç