Medine döneminde inmiştir. Kur’an-ı Kerim’in en uzun sûresi olup 286 âyettir. Adını, 67-73. âyetlerde yer alan “bakara (sığır)” kelimesinden alır.


فَلَمَّا فَصَلَ طَالُوتُ بِالْجُنُودِ قَالَ إِنَّ اللّهَ مُبْتَلِيكُم بِنَهَرٍ فَمَن شَرِبَ مِنْهُ فَلَيْسَ مِنِّي وَمَن لَّمْ يَطْعَمْهُ فَإِنَّهُ مِنِّي إِلاَّ مَنِ اغْتَرَفَ غُرْفَةً بِيَدِهِ فَشَرِبُواْ مِنْهُ إِلاَّ قَلِيلاً مِّنْهُمْ فَلَمَّا جَاوَزَهُ هُوَ وَالَّذِينَ آمَنُواْ مَعَهُ قَالُواْ لاَ طَاقَةَ لَنَا الْيَوْمَ بِجَالُوتَ وَجُنودِهِ قَالَ الَّذِينَ يَظُنُّونَ أَنَّهُم مُّلاَقُو اللّهِ كَم مِّن فِئَةٍ قَلِيلَةٍ غَلَبَتْ فِئَةً كَثِيرَةً بِإِذْنِ اللّهِ وَاللّهُ مَعَ الصَّابِرِينَ ﴿٢٤٩﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

fe lemmâ fesale tâlûtu bi el cunûdi kâle inne allâhe mubtelî-kum bi en neherin fe men şeribe min-hu fe leyse min-nî ve men lem yat'am-hu fe inne-hu min-nî illâ men igterafe gurfeten bi yedi-hi fe şeribû min-hu illâ kalîlen min-hum fe lemmâ câveze-hu huve ve ellezîne âmenû mea-hu kâlû lâ tâkate lenâ el yevme bi câlûte ve cunûdi-hi kâle ellezîne yezunnûne enne-hum mulâkû allâhi kem min fietin kalîletin galebet fieten kesiraten bi izni allâhi ve allâhu mea es sâbirîne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
fe lemmâ böylece olduğu zaman
fesale ayrıldı
tâlûtu Talut
bi ile
el cunûdi askerler, ordu
kâle dedi
inne muhakkak
allâhe Allah
mubtelî-kum sizi imtihan edecek
bi en neherin bir nehir ile
fe artık, bundan sonra , o taktirde
men kim
şeribe içti
min-hu ondan
fe artık, bundan sonra, o taktirde
leyse değil
min-nî benden
ve men ve kim
lem yat'am-hu ona doymaz
fe artık, bundan sonra, o taktirde
inne-hu muhakkak ki o
min-nî benden
illâ ancak, sadece, hariç
men igterafe avuçlayan kimse
gurfeten bir avuç
bi yedi-hi kendi eliyle
fe artık, bundan sonra, o taktirde, fakat
şeribû içtiler
min-hu ondan
illâ ancak, sadece, hariç
kalîlen az, pek az
min-hum onlardan
fe bundan sonra, fakat, nitekim
lemmâ olunca
câveze-hu onu(karşıdan karşıya) geçtiler
huve o
ve ellezîne ve onlar
âmenû âmenû oldular, îmân ettiler (Allah'a ulaşmayı dilediler)
mea-hu onunla beraber
kâlû dediler
lâ tâkate takat, güç yok
lenâ bizim
el yevme bugün
bi câlûte Calut ile, Calut'a karşı
ve cunûdi-hi ve onun askerleri (ordusu ile)
kâle dedi
ellezîne onlar
yezunnûne yakîn hasıl edenler, kesin olarak bilenler
enne-hum onların ..... olduğunu
mulâkû mülâki olanlar, kavuşanlar
allâhi Allah
kem kaç tane, nice
min fietin topluluk(lar)dan
kalîletin az, pek az
galebet gâlip oldu, üstün geldi
fieten topluluk, grup
kesiraten çok
bi izni izni ile
allâhi Allah
ve allâhu ve Allah
mea beraber
es sâbirîne sabredenler

Böylece Talut, askerlerle (ordu ile) (Kudüs’ten) ayrıldığı zaman dedi ki: “Muhakkak ki Allah, sizi bir nehir ile imtihan edecek. Bundan sonra kim ondan içerse, artık (o kimse) benden değildir. Ve kim ondan (doyacak kadar) içmez ise sadece eliyle bir avuç avuçlayıp içen hariç, o taktirde muhakkak ki o bendendir.”Fakat onlardan ancak pek azı hariç, (o sudan doyasıya) içtiler. Nitekim o (Talut) ve îmân edenler birlikte (nehri) geçtikleri zaman: “Bugün bizim, Calut ve onun askerleri ile (ordusuyla) (savaşacak) takatimiz (gücümüz) yok.”dediler. O kendilerinin muhakkak Allah’a mülâki olacaklarını kesin olarak bilenler (yakîn hasıl edenler) ise şöyle dediler: “Nice az bir topluluk, Allah’ın izniyle çok bir topluluğa gâlip gelmiştir. Ve Allah, sabredenlerle beraberdir.”

BAKARA SURESİ 249. Ayeti İbni Kesir Meali

Talut orduyla birlikte ayrılıp çıktığı vakit dedi ki: Allah, sizi bir ırmakla deneyecektir. Kim ondan içerse benden değildir. Kim de ondan tatmazsa şüphesiz ki bendendir. Eliyle bir avuç alanlar başka. Derken onlardan birazı müstesna olmak üzere hepsi de ondan içiverdiler. Talut ve beraberindeki mü'minler ırmağı geçtikleri vakit; bizim bugün Calut ve ordusuna karşı gücümüz yoktur, dediler. Mutlaka Allah'a kavuşacaklarını bilenlerse dediler ki: Nice az topluluk, Allah'ın izniyle pek çok topluluğu yenmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir.

İbni Kesir