BAKARA SURESİ 259. Ayeti Abdullah Parlıyan Meali
Medine döneminde inmiştir. Kur’an-ı Kerim’in en uzun sûresi olup 286 âyettir. Adını, 67-73. âyetlerde yer alan “bakara (sığır)” kelimesinden alır.
أَوْ كَالَّذِي مَرَّ عَلَى قَرْيَةٍ وَهِيَ خَاوِيَةٌ عَلَى عُرُوشِهَا قَالَ أَنَّىَ يُحْيِي هََذِهِ اللّهُ بَعْدَ مَوْتِهَا فَأَمَاتَهُ اللّهُ مِئَةَ عَامٍ ثُمَّ بَعَثَهُ قَالَ كَمْ لَبِثْتَ قَالَ لَبِثْتُ يَوْمًا أَوْ بَعْضَ يَوْمٍ قَالَ بَل لَّبِثْتَ مِئَةَ عَامٍ فَانظُرْ إِلَى طَعَامِكَ وَشَرَابِكَ لَمْ يَتَسَنَّهْ وَانظُرْ إِلَى حِمَارِكَ وَلِنَجْعَلَكَ آيَةً لِّلنَّاسِ وَانظُرْ إِلَى العِظَامِ كَيْفَ نُنشِزُهَا ثُمَّ نَكْسُوهَا لَحْمًا فَلَمَّا تَبَيَّنَ لَهُ قَالَ أَعْلَمُ أَنَّ اللّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ ﴿٢٥٩﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
ev | veya |
ke ellezî | o kimse gibi |
merra | uğradı |
alâ karyetin | bir karyeye, beldeye, kasaba |
ve hiye | ve o |
hâviyetun | yıkık, çökmüş, harabe halinde |
alâ urûşi-hâ | çatıları üzerine |
kâle | dedi |
ennâ | nasıl |
yuhyî | diriltecek, diriltir |
hâzihi | bu |
allâhu | Allah |
ba'de | sonra |
mevti-hâ | onun ölümü |
fe emâte-hu allâhu | bunun üzerine Allah onu öldürdü |
miete âmin | yüz yıl, yüz sene |
summe | sonra |
bease-hu | onu diriltti |
kâle | dedi |
kem | kaç, nice, ne kadar |
lebiste | kaldın |
kâle | dedi |
lebistu | kaldım |
yevmen | bir gün |
ev | veya |
ba'da yevmin | günün bir kısmı |
kâle bel | hayır dedi |
lebiste | kaldın |
miete âmin | yüz yıl, yüz sene |
fenzur (fe unzur) | o zaman, hemen, haydi bak |
ilâ taâmi-ke | yemeğine |
ve şerâbi-ke | ve içeceğin |
lem yetesenneh | bozulmadı, kokuşmadı |
venzur (ve unzur) | ve bak |
ilâ hımâri-ke | merkebine |
ve li nec'ale-ke | ve seni kılmamız için |
âyeten | bir âyet, bir mucize, ibret, belge |
li en nâsi | insanlara |
ve unzur | ve bak |
ilâ el izâmi | kemiklere |
keyfe | nasıl |
nunşizu-hâ | onu inşa ediyoruz, birleştiriyoruz |
summe neksû-hâ | sonra onu giydiriyoruz |
lahmen | et |
fe lemmâ | artık, böylece, olunca |
tebeyyene lehu | ona |
kâle | dedi |
a'lemu | ben biliyorum |
enne allâhe | Allah'ın ..... olduğu |
alâ kulli şey'in | herşeye |
kadîrun | kaadir, kudret sahibi |
Veya çatıları üzerine çökmüş (altı üstüne gelmiş) bir karyeye uğrayan kimsenin, “Allah bunu (bu kasabayı) ölümünden sonra nasıl diriltecek?” demesi gibi. Bunun üzerine Allah, onu yüz sene öldürdü. Sonra da diriltti. (Ona) “Ne kadar (ölü bir vaziyette) kaldın?” dedi. (O da): “Bir gün veya günün bir kısmı kadar.” dedi. (Allah): “Hayır, yüz yıl kaldın. Haydi yiyecek ve içeceğine bak, bozulup kokuşmadı. Ve merkebine bak. (Bu), seni insanlara bir âyet (canlı bir ibret) kılmamız içindir. Ve kemiklere bak. Onları nasıl inşa ediyoruz (kemikleri birleştirerek iskeleti kuruyoruz) sonra ona et giydiriyoruz.“ Böylece (merkep dirilip, eski haline gelince ve herşey) ona açıkça belli olunca: “Allah’ın, herşeye kaadir olduğunu biliyorum.” dedi.
BAKARA SURESİ 259. Ayeti Abdullah Parlıyan Meali
Yoksa ey insanoğlu! Sen halkının terkettiği, çatıları yıkılıp harap olmuş bir memleketten geçen ve: “Allah bütün bunları öldükten sonra nasıl diriltecektir” diyen kimseye mi benziyorsun? Bunun üzerine Allah o kimseyi yüzyıl süre ile ölü halde bırakmış ve sonra tekrar hayata döndürerek sormuştu: “Bu halde ne kadar kaldın?” O da: “Bu halde bir gün veya bir günün birazı kadar kaldım” diye cevap vermişti de Allah: “Hayır” dedi, “Bu halde bir yüzyıl kaldın! Yiyeceğine ve içeceğine bak, geçen yıllar onları bozmamış ve eşeğine bak, biz bütün bunları insanlara bir ibret olması için yaptık. Bir de şu kemiklere bak, onları nasıl birleştirip yeniden etle bürüdüğümüzü düşün.” Yaratılışın bu sırları kendisine apaçık belli olunca o kimse demişti ki: “Allah'ın herşeye gücü yettiğini şimdi daha iyi biliyorum.”
Abdullah Parlıyan