Medine döneminde inmiştir. Kur’an-ı Kerim’in en uzun sûresi olup 286 âyettir. Adını, 67-73. âyetlerde yer alan “bakara (sığır)” kelimesinden alır.


وَإِذْ قُلْتُمْ يَا مُوسَى لَن نَّصْبِرَ عَلَىَ طَعَامٍ وَاحِدٍ فَادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُخْرِجْ لَنَا مِمَّا تُنبِتُ الأَرْضُ مِن بَقْلِهَا وَقِثَّآئِهَا وَفُومِهَا وَعَدَسِهَا وَبَصَلِهَا قَالَ أَتَسْتَبْدِلُونَ الَّذِي هُوَ أَدْنَى بِالَّذِي هُوَ خَيْرٌ اهْبِطُواْ مِصْراً فَإِنَّ لَكُم مَّا سَأَلْتُمْ وَضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ وَالْمَسْكَنَةُ وَبَآؤُوْاْ بِغَضَبٍ مِّنَ اللَّهِ ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ كَانُواْ يَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ وَيَقْتُلُونَ النَّبِيِّينَ بِغَيْرِ الْحَقِّ ذَلِكَ بِمَا عَصَواْ وَّكَانُواْ يَعْتَدُونَ ﴿٦١﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

ve iz kultum (iz kultum) yâ mûsâ len nasbirâ alâ taâmin vâhidin fe ud'u lenâ rabbe-ke yuhric lenâ mimmâ (min mâ) tunbitu el ardu min bakli-hâ ve kıssâi-hâ ve fûmi-hâ ve adesi-hâ ve basali-hâ kâle e testebdilûne ellezî huve ednâ billezî (bi ellezî) huve hayrun ihbitû mısran fe inne lekum seeltum ve duribet aleyhim ez zilletu ve el meskenetu ve bâu bi gadabin min allâhi zâlike bi enne-hum kânû yekfurûne bi âyâtillâhi (âyâti allâhi) ve yaktulûne en nebiyyîne bi gayri el hakkı zâlike bi mâ asav ve kânû ya'tedûne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
ve iz ve olmuştu, olduğu zaman
kultum (iz kultum) siz dediniz (siz demiştiniz)
yâ mûsâ ey Musa
len nasbirâ sabredemeyiz
alâ taâmin yemeğe
vâhidin tek, bir
fe ud'u öyleyse, artık dua et
lenâ bizim için, bize
rabbe-ke senin Rabbin
yuhric çıkarsın
lenâ bizim için, bize
mimmâ (min mâ) şey(ler)den
tunbitu yetiştirir
el ardu arz, yeryüzü, toprak
min bakli-hâ onun baklagillerinden
ve kıssâi-hâ ve onun salataları
ve fûmi-hâ ve onun sarımsağı
ve adesi-hâ ve onun mercimeği
ve basali-hâ ve onun soğanı
kâle dedi
e testebdilûne değiştiriyor musunuz
ellezî o ki, ki o
huve o
ednâ daha düşük, daha değersiz
billezî (bi ellezî) onunla ki
huve hayrun o hayırlı, o daha hayırlı
ihbitû inin
mısran büyük bir şehir veya Mısır ülkesi
fe o zaman, böylece, öyle ise
inne lekum muhakkak ki sizin için, size
şey(ler)
seeltum siz istediniz
ve duribet ve vuruldu (damga)
aleyhim onların üzerine
ez zilletu zillet, hakirlik, alçaklık ve aşağılık
ve el meskenetu ve düşkünlük, fakirlik, sefalet
ve bâu ve uğradılar
bi gadabin gazapla, öfkeyle
min allâhi Allah'tan
zâlike işte bu
bi ile
enne-hum onların olduğu
kânû oldular
yekfurûne inkâr ediyorlar
bi âyâtillâhi (âyâti allâhi) Allah'ın âyetleri
ve yaktulûne ve öldürüyorlar
en nebiyyîne peygamberler
bi gayri olmaksızın
el hakkı hak
zâlike bi mâ işte bu şey sebebiyle, dolayısıyla
asav isyan ettiler
ve kânû ve oldular
ya'tedûne haddi aşıyorlar

Ve siz: “Ey Musa! Biz bir (çeşit) yemek (yemeye) asla sabredemeyiz. Artık bizim için Rabbine dua et. Bize yeryüzünün yetiştirdiği şeylerden, sebzesinden, kabağından, sarımsağından, mercimeğinden ve soğanından çıkarsın.” demiştiniz. (Musa a.s): “Hayırlı olanı, daha değersiz olanla mı değiştirmek istiyorsunuz? (Öyle ise) Mısır’a inin, sizin istediğiniz şeyler muhakkak ki orada var.” demişti. (Sonra da) onların üzerlerine zillet (sefalet) ve fakirlik (damgası) vuruldu. Ve onlar, Allah’tan bir gazaba uğradılar. İşte bu, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri ve peygamberleri haksız yere öldürmelerinden dolayıdır. İşte bu (ceza), asi olup (isyan edip), haddi aşmış olmaları sebebiyledir.

BAKARA SURESİ 61. Ayeti Sadık Türkmen Meali

Ve bir zamanlar yine siz: “Ey Musa! Biz tek bir çeşit yemeğe asla katlanamayız. O halde, Rabbinden bizim için iste de O bize; yerden çıkan sebze, kabak, sarımsak, mercimek, soğan versin” demiştiniz. O da size; “İyi olanı düşük olana değiştirmek mi istiyorsunuz? Öyle ise inin şehre! İstedikleriniz orada var” demişti. Böylece zillet ve yoksulluk onları kapladı. Onlar, Allah’ın gazabına uğradılar. Bunun sebebi onların; Allah’ın ayetlerini inkâr ediyor, peygamberleri de haksız yere öldürüyor olmaları idi. Bütün bunların sebebi ise, isyan etmek ve aşırı gidiyor olmaları idi.

Sadık Türkmen