CÂSİYE SURESİ 23. Ayeti Ali Fikri Yavuz Meali
Mekke döneminde inmiştir. 37 âyettir. Sûre, adını 28. âyette geçen “Câsiye” kelimesinden almıştır. Câsiye, diz üstü çöken demektir.
أَفَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ وَأَضَلَّهُ اللَّهُ عَلَى عِلْمٍ وَخَتَمَ عَلَى سَمْعِهِ وَقَلْبِهِ وَجَعَلَ عَلَى بَصَرِهِ غِشَاوَةً فَمَن يَهْدِيهِ مِن بَعْدِ اللَّهِ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ ﴿٢٣﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
e
fe
raeyte
men
ittehaze
ilâhe-hu
hevâ-hu
ve edalle-hu
allâhu
alâ ilmin
ve hateme
alâ
sem'i-hi
ve kalbi-hi
ve ceale
alâ
basari-hi
gışâveten
fe
men
yehdî-hi
min ba'di allâhi
e
fe
lâ tezekkerûne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
e | mi? |
fe | öyleyse, bu durumda, hâlâ |
raeyte | sen gördün |
men | kim, kimse, kişi |
ittehaze | edindi |
ilâhe-hu | onun ilâhı, kendi ilâhı |
hevâ-hu | onun hevası, kendi hevası |
ve edalle-hu | ve dalâlette bıraktı |
allâhu | Allah |
alâ ilmin | ilim üzere |
ve hateme | ve mühürledi |
alâ | üzerine, ...'e |
sem'i-hi | onun işitme hassası |
ve kalbi-hi | ve onun kalbi |
ve ceale | ve kıldı |
alâ | üzerine, ...'e |
basari-hi | onun görme hassası |
gışâveten | gışavet, perde |
fe | öyleyse, bu durumda, hâlâ |
men | kim, kimse, kişi |
yehdî-hi | onu hidayete erdirir |
min ba'di allâhi | Allah'tan sonra |
e | mi? |
fe | öyleyse, bu durumda, hâlâ |
lâ tezekkerûne | tezekkür etmiyorsunuz |
Hevasını kendisine ilâh edinen kişiyi gördün mü? Ve Allah, onu ilim (onun faydasız ilmi) üzere dalâlette bıraktı. Ve onun işitme hassasını ve kalbini mühürledi. Ve onun basar (görme) hassasının üzerine gışavet (perde) çekti. Bu durumda Allah’tan sonra onu kim hidayete erdirir? Hâlâ tezekkür etmez misiniz?
CÂSİYE SURESİ 23. Ayeti Ali Fikri Yavuz Meali
(Ey Rasûlüm), şimdi o kimseyi gördün ya: (Hidayeti bırakıb keyfine taparcasına) zevkini kendisine ilah edinmiş, Allah’da (sapıklığını bildiği) bir ilim üzerine onu şaşırtmış, kulağını ve kalbini mühürleyib gözüne de bir perde çekmiştir. Artık onu Allah’dan başka kim yola getirir? Hâlâ düşünmez misiniz?
Ali Fikri Yavuz