EN'ÂM SURESİ 119. Ayeti Mustafa İslamoğlu Meali
Mekke döneminde inmiştir. Kuvvetli görüşe göre, 91, 92, 93, 151, 152 ve 153. âyetler Medine’de inmiştir. 165 âyettir. Adını, 136, 138 ve 139. âyetlerde yer alan “el-En’âm” kelimesinden almıştır. En’âm, koyun, keçi, deve ve sığır cinsi ehli hayvanları ifade eden bir kelimedir.
وَمَا لَكُمْ أَلاَّ تَأْكُلُواْ مِمَّا ذُكِرَ اسْمُ اللّهِ عَلَيْهِ وَقَدْ فَصَّلَ لَكُم مَّا حَرَّمَ عَلَيْكُمْ إِلاَّ مَا اضْطُرِرْتُمْ إِلَيْهِ وَإِنَّ كَثِيرًا لَّيُضِلُّونَ بِأَهْوَائِهِم بِغَيْرِ عِلْمٍ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِالْمُعْتَدِينَ ﴿١١٩﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
ve mâ lekum | ve size ne oluyor |
ellâ te'kulû (en lâ te'kulû) | yememeniz, yemiyorsunuz |
mimmâ (min mâ) | o şeylerden |
zukire ismu allâhi | Allah'ın ismi anılan |
aleyhi | onun üzerine |
ve kad fassale | ve ayrı ayrı açıklamıştı |
lekum | size |
mâ harrame | haram kıldığı şey(ler) |
aleykum | size |
illâ | hariç |
mâdturirtum (mâ idturirtum) | darda kaldığınız, mecbur kaldığınız şey(ler) |
ileyhi | ona |
ve inne | ve muhakkak (ki) |
kesîren | çok, çoğu |
le yudıllûne | gerçekten dalâlette bırakıyorlar |
bi ehvâi-him | kendi hevesleri ile |
bi gayri ilmin | bir ilim olmaksızın |
inne | muhakkak |
rabbe-ke | senin Rabbin |
huve | o |
a'lemu | en iyi bilir |
bi el mu'tedîne | haddi aşanları |
Size ne oluyor ki; üzerine Allah’ın ismi anılan şeylerden yemiyorsunuz? Darda kalıp, ona mecbur olduğunuz şeyler hariç; size haram kıldığı şeyleri size ayrı ayrı açıklamıştı. Muhakkak ki; onların çoğu, bir ilimleri olmaksızın, kendi hevesleri ile (başkalarını) dalâlette bırakıyorlar. Muhakkak ki; senin Rabbin, o haddi aşanları en iyi bilendir.
EN'ÂM SURESİ 119. Ayeti Mustafa İslamoğlu Meali
Kaldı ki Allah, -mecbur kaldığınız haller dışında- yasakladığı şeyleri size ayrıntılı olarak açıkladığı halde, O'nun adının üzerlerine anıldığı şeyleri niçin yemiyorsunuz? Fakat (bu tür konularda) birçokları, sahih bir bilgiye dayanmaksızın sırf kendi kişisel görüşleriyle (yasak alanını genişleterek) başkalarını saptırmaktadır: Kuşkusuz Rabbin haddini aşanları çok iyi bilmektedir.
Mustafa İslamoğlu