EN'ÂM SURESİ 146. Ayeti Ahmed Hulusi Meali
Mekke döneminde inmiştir. Kuvvetli görüşe göre, 91, 92, 93, 151, 152 ve 153. âyetler Medine’de inmiştir. 165 âyettir. Adını, 136, 138 ve 139. âyetlerde yer alan “el-En’âm” kelimesinden almıştır. En’âm, koyun, keçi, deve ve sığır cinsi ehli hayvanları ifade eden bir kelimedir.
وَعَلَى الَّذِينَ هَادُواْ حَرَّمْنَا كُلَّ ذِي ظُفُرٍ وَمِنَ الْبَقَرِ وَالْغَنَمِ حَرَّمْنَا عَلَيْهِمْ شُحُومَهُمَا إِلاَّ مَا حَمَلَتْ ظُهُورُهُمَا أَوِ الْحَوَايَا أَوْ مَا اخْتَلَطَ بِعَظْمٍ ذَلِكَ جَزَيْنَاهُم بِبَغْيِهِمْ وِإِنَّا لَصَادِقُونَ ﴿١٤٦﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
ve alâ ellezîne | ve onlara, ...olanlara |
hâdû | yahudi |
harramnâ | haram kıldık |
kulle | hepsi |
zî zufurin | tırnaklı (tırnağa sahip, tırnağı olan) |
ve min el bakari | ve ineklerden (sığırlardan) |
ve el ganemi | ve koyunlar |
harramnâ | haram kıldık |
aleyhim | onlara |
şuhûme-humâ | o ikisinin iç yağları |
illâ | dışında, hariç |
mâ hamelet | üzerinde bulunan şey, taşıdığı kadar |
zuhûru-humâ | o ikisinin sırtları |
ev | veya |
el havâyâ | bağırsaklar |
ev | veya |
mâhteleta (mâ ıhteleta) | karışan, karışmış olan şey |
bi azmin | kemiğe |
zâlike | böylece, işte böyle |
cezeynâ-hum | onları cezalandırdık |
bi bagyi-him | onların azgınlıkları sebebiyle |
ve innâ | ve muhakkak ki biz |
le sâdikûne | gerçekten sadık olanlar, sözlerini tutanlar |
Ve yahudi olanlara; tırnaklı hayvanların hepsi ve inekten ve koyundan ikisinin de sırtında taşıdığı veya bağırsaklarında olan veya kemiğe karışmış olanları hariç, iç yağını haram kıldık. İşte böyle onları azgınlıkları sebebiyle cezalandırdık. Muhakkak ki biz, gerçekten sadıklarız.
EN'ÂM SURESİ 146. Ayeti Ahmed Hulusi Meali
Yahudi olanlara bütün tırnaklıları (her tırnak sahibini) haram kıldık. . . Onlara sığır ve koyunun iç yağlarını da haram kıldık. . . Ancak o ikisinin (sığır ve koyunun) sırtlarının ve bağırsaklarının taşıdığı ya da kemiğe karışan müstesna. . . Haddi aşmaları yüzünden onları cezalandırdık. . . Biz elbette sadıklarız.
Ahmed Hulusi