Mekke döneminde inmiştir. 112 âyettir. “Enbiyâ”, peygamberler demektir.


لَاهِيَةً قُلُوبُهُمْ وَأَسَرُّواْ النَّجْوَى الَّذِينَ ظَلَمُواْ هَلْ هَذَا إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ أَفَتَأْتُونَ السِّحْرَ وَأَنتُمْ تُبْصِرُونَ ﴿٣﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

lâhiyeten kulûbu-hum ve eserrû en necvellezîne (necve ellezîne) zalemû
ellezîne zalemû
hel hâzâ illâ beşerun mislu-kum e fe te'tûne es sıhre ve entum tubsırûne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
lâhiyeten önem vermeyerek
kulûbu-hum onların kalpleri
ve eserrû ve gizleyerek
en necvellezîne (necve ellezîne) o kimseler, onlar fısıldaşırlar
zalemû
ellezîne zalemû
zulmettiler
: zulmedenler
hel hâzâ bu mu?
illâ ...'den başka, sadece
beşerun bir beşer
mislu-kum sizin gibi
e mı?
fe öyleyse, yoksa
te'tûne es sıhre sihre kapılıyorsunuz
ve entum ve siz
tubsırûne siz görüyorsunuz, görerek

Onların kalpleri, (Allah’ın söylediklerine) önem vermemekte. Ve zulmedenler, gizlice (şöyle) fısıldaştılar: “Bu (Hz. Muhammed S.A.V), sizin gibi bir beşer olmaktan başka bir şey mi? Yoksa siz, görerek (göz göre göre) sihre mi kapılıyorsunuz?”

ENBİYÂ SURESİ 3. Ayeti Suat Yıldırım Meali

(2-3) Rab’leri tarafından kendilerine gelen her yeni uyarıyı, alaya alıp kalpleri eğlenceye dalarak dinlerler. Hem o zalimler aralarında kulis yapıp, şu fısıltıyı, gizlice yayarlar: "O da sizin gibi bir insandan başka bir şey değil. Şimdi siz göz göre göre sihire mi kapılacaksınız yani?"

Suat Yıldırım