Mekke döneminde inmiştir. 112 âyettir. “Enbiyâ”, peygamberler demektir.


بَلْ مَتَّعْنَا هَؤُلَاء وَآبَاءهُمْ حَتَّى طَالَ عَلَيْهِمُ الْعُمُرُ أَفَلَا يَرَوْنَ أَنَّا نَأْتِي الْأَرْضَ نَنقُصُهَا مِنْ أَطْرَافِهَا أَفَهُمُ الْغَالِبُونَ ﴿٤٤﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

bel metta'nâ hâulâi ve âbâe-hum hattâ tâle aleyhim el umuru e fe lâ yerevne ennâ ne'ti el arda nenkusû-hâ min etrâfi-hâ e fe hum el gâlibûne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
bel hayır
metta'nâ biz onları metalandırdık, faydalandırdık
hâulâi işte onlar
ve âbâe-hum ve onların babaları, ataları
hattâ öyle ki, hatta, oluncaya kadar
tâle uzun geldi
aleyhim onlara
el umuru ömür
e fe lâ yerevne artık, hâlâ görmüyorlar mı?
ennâ nasıl
ne'ti geliyoruz
el arda arz, yeryüzü
nenkusû-hâ onu eksiltiyoruz
min etrâfi-hâ onun etrafından, çevresinden
e fe hum öyleyse, hâlâ onlar mı
el gâlibûne gâlip olanlar, üstün gelenler

Hayır, onlara da uzun gelen bir ömür boyunca onları ve babalarını, Biz metalandırdık (faydalandırdık). Arza gelip, onu etrafından nasıl eksilttiğimizi hâlâ görmüyorlar mı? Öyleyse gâlip gelenler (üstün olanlar) onlar mı?

ENBİYÂ SURESİ 44. Ayeti Sadık Türkmen Meali

Aksine biz onları ve atalarını faydalandırdık/nimetlerle yaşattık. Hatta, o ömür kendilerine uzun geldi! Fakat bu insanlar görmüyorlar mı; yeryüzünü, toprağı/kara parçasını uçlarından eksilttiğimizi!.. Şimdi, üstün gelen onlar mıdır?

Sadık Türkmen