Mekke döneminde inmiştir. 112 âyettir. “Enbiyâ”, peygamberler demektir.


فَفَهَّمْنَاهَا سُلَيْمَانَ وَكُلًّا آتَيْنَا حُكْمًا وَعِلْمًا وَسَخَّرْنَا مَعَ دَاوُودَ الْجِبَالَ يُسَبِّحْنَ وَالطَّيْرَ وَكُنَّا فَاعِلِينَ ﴿٧٩﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

fe fehhemnâ-hâ
(fehime)
suleymâne ve kullen âteynâ hukmen ve ılmen ve sehharnâ mea dâvude el cibâle yusebbihne ve et tayre ve kun-nâ fâılîne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
fe böylece, artık
fehhemnâ-hâ
(fehime)
biz bunu, ona anlattık, öğrettik (anlamasını sağladık)
: (anladı)
suleymâne Süleyman
ve kullen ve hepsi
âteynâ biz verdik
hukmen hüküm, hikmet
ve ılmen ve ilim
ve sehharnâ ve musahhar kıldık, boyun eğdirdik, emrine amade kıldık
mea beraber
dâvude Davut
el cibâle dağ(lar)
yusebbihne tesbih ediyorlar
ve et tayre ve kuşlar
ve kun-nâ ve biz olduk
fâılîne yapanlar, failler

Böylece onu (bu hükmü), Süleyman (a.s)’a anlattık. Ve hepsine hikmet ve ilim verdik. Dâvud (a.s)’la beraber tesbih eden (etsinler diye) dağları ve kuşları musahhar (emrine amade) kıldık. Ve (bunları) yapan, Biziz.

ENBİYÂ SURESİ 79. Ayeti Abdullah Parlıyan Meali

Biz o meselenin çözümünü gerektiren hükmü, Süleyman'a anlattık ki, her ikisine de ayrı bir hüküm, ayrı bir bilgi verdik. Davud'la beraber tesbih etsinler diye, dağları ve kuşları boyun eğdirdik. Evet biz idik bunları düzenleyip yapanlar.

Abdullah Parlıyan