ENBİYÂ SURESİ 96. Ayeti Suat Yıldırım Meali
Mekke döneminde inmiştir. 112 âyettir. “Enbiyâ”, peygamberler demektir.
حَتَّى إِذَا فُتِحَتْ يَأْجُوجُ وَمَأْجُوجُ وَهُم مِّن كُلِّ حَدَبٍ يَنسِلُونَ ﴿٩٦﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
hattâ
izâ futihat
ye'cûcu
ve me'cûcu
ve hum
min kulli
hadebin
yensilûne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
hattâ | nihayet |
izâ futihat | açıldığı zaman |
ye'cûcu | yecüc |
ve me'cûcu | ve mecüc |
ve hum | ve onlar |
min kulli | hepsinden |
hadebin | taraftan, tepeden |
yensilûne | hızla koşarlar, saldırırlar |
Nihayet yecüc ve mecüc, (sedleri) açıldığı zaman tepelerin hepsinden saldırırlar.
ENBİYÂ SURESİ 96. Ayeti Suat Yıldırım Meali
(96-97) Nihayet Ye’cüc ve Me’cüc’ün sedleri açılıp her tepeden dünyaya akın etmeye başladıkları, doğru vâdin vaktinin yaklaştığı sıra, işte o zaman, kâfirlerin gözleri birden donakalır. "Eyvah, bizlere! Biz bundan tam bir gaflet içinde idik, daha doğrusu kendimize zulmettik!" diyecekler.
Suat Yıldırım